İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Hakkari ve Kraliçe Haçepsut

Hakkari ve Kraliçe Haçepsut

20. yy Hakkari coğrafyasının en talihsiz yüzyılı olarak tarihe geçti. Lozan’da belirlenen sınırların topraklarını bölmesi; dağlık ve stratejik bir konuma sahip olması; yerli halkın inkar ve imhaya yönelik bir devlet yapılanmasının egemenlik alanında olması; aşiret biçimindeki toplumsal yapının korunmasında etkili oldu.

Devlet bilinçli olarak yarı göçebeliğe dayalı aşiretsel yapının korunmasını temel bir politika olarak benimsedi. Hem hedeflediği asimilasyonu bu yapıyla zamana yayarak daha başarılı bir biçimde hayata geçirmeyi; hem de bu çağ dışı örgütlü yapıyla Kürt uluslaşmasının önüne geçebileceğine inanıyordu. Ayrıca özgürlük arayışlarını bastırmada aşiret kurumunu silahlı bir güç olarak her zaman daha rahat kullandı, bugün de koruculuk adı altında kullanmaya devam ediyor. Bunu kısmen başardığı söylenebilir.

Umudunu mevcut sosyal yapıyı yaşatmaya bağladığı için, mübadeleye dayalı ekonomik yapıyı korumayı da ihmal etmedi. Coğrafyanın tarihten gelen yer altı zenginliklerine sahip olduğunu biliyordu. Ancak bunların işletilmesiyle toplumsal yapının değişeceğine ve halkın farklı taleplerle karşısına çıkabileceğinin bilincindeydi.

Büyük ekonomik kayıplara rağmen aşiretsel yapıyı koruma altında tutarak yaşatmayı tercih etti. Yer altı zenginliklerinin işletilmesiyle işyerlerinin, fabrikaların da gündeme geleceğini; bu kurumlarda yer alan farklı aşiretlere mensup insanların sendikaların çatısı altında örgütleneceklerini ve bunun sonucu olarak da sınıfsal ve ulusal talepleri daha erken gündeme getirebileceği gerçeğinden korkarak; hedeflediği Kürtleri eritme politikasını birey ve toplum refahının önünde tutmayı baskı kullanarak hayata geçirmeyi yeğledi. Fakat 26 yıllık tek parti diktatörlüğü ve daha sonra darbelerle sürdürdüğü baskılara rağmen “yanlış hesabı Bağdat’tan döndü.” Biz bugünkü makalemizde Hakkari coğrafyasının ilkçağda büyük yer altı zenginliklerine sahip olduğunu, bölgede bilimsel araştırma ve kazı yapan Türk bilim adamlarının kalemlerinden aktarmaya çalışacağız. Sanırım sunacağım alıntılara karşı fazla itiraz edenler olmaz.

İ.Ö. 1000 yılında tüm Ortadoğu’da egemen olan Asur ve Urartu İmparatorluklarının başkentleri olan Ninova (Musul) ve Tuşba (Van) arasında yer alan Hakkari coğrafyası her iki imparatorluğun bazı alanlarda maden ihtiyacını karşılıyordu. “Hakkari yöresinde İ.Ö. II. bin yılın ortalarında parlamış kabaca Hitit İmparatorluğu ve Mitani Devleti ile çağdaş görünen bu yeni gücün iktidarının kaynağında yatan etken neydi? Bir halk değimiyle “bu değirmenin suyu nerden kaynaklanıyordu?” Biz bunun madencilik yada maden ticaretine dayandığını sanıyoruz. Bu gücün kuzeyindeki yüksek yaylalardan Mezopotamya ve Suriye’ye maden sevkıyatında bulunan yada bu sevkıyatı denetleyip güvence altında bulunduran bir topluluğa yada yerel bir hanedana ait olabileceğini düşünüyoruz.”[1]

Urartu Aşiret Konfedere Devleti’nin sınırları içinde yer alan Hakkari yönetiminin siyasi yükselişi ve her iki imparatorluk sınırında güçlü bir denge unsuru olması, madenciliğe dayalı ekonomisine dayanıyordu. 20 yy da bu gerçek göz ardı edildiği için yörenin bir hayvancılık bölgesi olduğu yanlışını beraberinde getirdi ve kitleler de ona göre şartlandırıldı. Oysa bilim adamları da bunun tersini iddia ediyorlar: “Eğer bölgenin sahip olduğu maden kaynakları ve üretimi saptansaydı, Hakkari Bölgesindeki uygarlığın ulaşmış olduğu yüksek seviye yanlış olarak hayvancılık ekonomisine bağlanacaktı.”[2]

1998 yılında Hakkari’de açılan bir mezarda demir bileziklerin bulunması; yöre insanının demiri günümüzden birkaç bin yıl önce işleterek kullandıklarını kanıtlıyordu. “Urartu beylikleri Asur Krallığı’ndan çok önce, Batı İran topluluklarından ise daha önce demiri işlemesini ve yaygın olarak kullanmasını biliyorlardı.”[3]

Yine 1998 yılında tarihi Hakkari Kalesi’nin kuzey eteklerinde bulunan ve bugün Van Müzesi’nde sergilenen Hubişkia Krallarına ait oldukları sanılan stellere (dikili taşlara) işlenen madeni aletlerin varlığı; Nairi aşiretlerinin maden işletmeciliğinde ileri olduklarına adeta canlı tanıklık etmektedir. “Urartular bilhassa madencilikte çok ileri idiler.”[4]

Bu maden zenginliğinden ötürü sürekli yanı başlarındaki köleci Asur İmparatorluğunun saldırılarına hedef oluyordu. “Urartu seferleri sonunda Assur hammadde ve at yönünden büyük kazançlar elde etti.”[5]

Hakkari’nin sınırları içinde yer aldığı Urartu devleti de görkemli kentlerini inşa etmek için gerekli maden ihtiyacını Hakkari coğrafyasından sağlıyordu. “Bunlardan daha önemlisi, Urartu krallığı dönemine ait Çavuştepe, Toprakkale, Yukarı Anzaf Kalesi ile Yoncatepe sarayında arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan sarı ve kırmızı renkli arseniğin, Hakkari Bölgesi’nden getirildiği anlaşılmaktadır.”[6]

Günümüzde Hakkari’de binlerce yıl toprağın derinliklerinde saklı tutulan arsenik (zırnık) madeninin; yaklaşık 3500 yıl önce Mısır’a ihraç edildiğini biz yazsaydık kimse inanmazdı. Bunun da gerçek olduğunu konunun uzmanı olan bilim adamlarının metinlerinden okuyalım: “Daha önce yapmış olduğumuz bilimsel çalışmalarımızda da sık sık belirttiğimiz gibi Hakkari Bölgesi Doğu Anadolu’nun en zengin arsenik (zırnık) yataklarına sahiptir. Sarı, kırmızı ve bu iki rengin bileşiminden oluşan arsenik, kozmetik boyaların yanı sıra bronz alaşımı ve diğer işlerde kullanılmaktaydı. Mısır Kraliçesi Haçepsut’un (M.Ö. 1480-1448) makyajından yapılan analizlerde arseniğin Hakkari Bölgesinden getirildiği anlaşılmıştır.”[7]

Prof. Dr. Veli Sevin’de bu gerçeğe dikkat çekmekten öteye; gerek Mısır ve Mezopotamya’ya yapılan maden sevkıyatının; gerekse Hakkari stellerini yaptıran iradenin maden zenginliğine dayandığına vurgu yapmaktadır: “Hakkari yöresinde bulunan ve genellikle arsenikle eşitlenen auriopigment boyaların kozmetik yapımında kullanılmak üzere Kraliçe Haçepsut (ölümü 1458) zamanından beri Mısır’a gönderildiği saptanmıştır. Bu durumda taşlarda resim edilen savaşçıların Suriye, Mezopotamya ve hatta Mısır’a yapılan maden sevkıyatını denetiminde bulunduran beyler olabilecekleri düşünülebilir. Hakkari Beyleri’nin böyle bir ticarette rol üstlenmiş olabileceklerini sanmaktayız. Sonuç olarak taşları yaptıran iradenin güç ve zenginliğinin kaynağında madenler ve maden ticaretinin yattığı söylenebilir.”[8]

Hakkari coğrafyası ateşli silahlar icat edilmeden, tarihin bütün dönemlerinde güçlü, yenilmez, boyun eğdirilmez bir siyasi iradenin merkezi olmuştur. Ünlü Yunanlı yazar Ksenephon’a göre “yabancıların Karduk Ülkesi’ne girmeleri savaş nedeni sayılıyordu.” Özgür aşiretler, bağımsız beylikler saltanatlarını en fazla Hakkari dağlık coğrafyasında özerk bir statü ile sürdürdüler. İlkçağda maden zenginliği ile tanınan coğrafya; bilinçli olarak sanayi devriminin zirveye çıktığı 20. yy da keçi güdenlerin coğrafyasına dönüştürüldü. Devlet, yüksek yaylalarda sürdürülen hayvancılığa dayalı yarı göçebeliğe de tahammül etmedi. Yaylalar da, köyler de hayvanlardan arındırılarak insanlaştırıldı. Üretim alanındaki barınağı olan kara çadırları başlarına yıkıldı. Yerlilerin büyük bir çoğunluğu il coğrafyasının dışında sıkıntılı bir yaşam sürdürmeye mahkum etti. Kalanları da topladığı çarpık kent ve kasaba merkezlerinde susturamadığı gibi sorunları da git gide büyüdü. Bir halkı asimle etme faturası hem halka hem de devlete çok pahalıya mal oldu. Ne acıdır ki, bu insanlık ayıbına günümüzde de ısrarla devam edilmektedir. 

Kaynakça:

  1. Prof. Dr. Veli Sevin,Hakkari Taşları-Çıplak Savaşçıların Gizemi,s:111
  2. Prof. Dr. Oktay Belli,3. Uluslar arası Van Gölü Havzası Sempozyumu,s:91
  3. Prof. Dr. Atlan Çilingiroğlu,Urartu Tarihi,s:27
  4. Prof. Dr. Ekrem Akurgal,Anadolu Uygarlıkları,s:176
  5. Prof. Dr. Veli Sevin,Yeni Asur Sanatı-Mimarlık,s:10
  6. Prof. Dr. Oktay Belli,3. Uluslar arası Van Gölü Havzası Sempozyumu,s:92
  7. Prof. Dr. Oktay Belli,3. Uluslar arası Van Gölü Havzası Sempozyumu,s:52
  8. Prof. Dr. Veli Sevin,Hakkari Taşları-Çıplak Savaşçıların Gizemi,s:76-77

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi