İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

Kürt Ulusal Kongresi

Kürt Ulusal Kongresi

Hewler (Erbil) de yapılması planlanan Kürt ulusal kongresi toplantısı 2. kez ertelendi. Eğer 3. defa ertelenmezse; basında çıkan haberlere göre Kürdistan’ın dört parçasında nüfus ve partilerin güçleri oranında belirlenecek 600 delege 25 Kasım’da Erbil’de bir araya gelecek. Ben, Lozan sonrası bölünmenin Kürt halkının bünyesinde yarattığı derin yaraların tamamen kapandığı inancında değilim.                 

Zaten ertelemenin temelinde yatan nedenlerden biri de koşulların oluşmamasıdır. Zorlamalarla yapılacak kongreden verimli sonuç da alınamaz. Ancak Bilge Konfüçyüs’’en uzun yürüyüş ilk adımla başlar’’der. Kongrenin toplanması da ilk adım olduğu için desteklenmelidir.

Kürtler, tarihte benzeri bulunmayan ve tamamen bölgesel kurallarla uluslar arası bir sömürge statüsüyle tutsak alındılar. Klasik batı sömürgeciliğiyle hiçbir benzerliği bulunmayan; tamamen inkar ve imha politikası ile karşı karşıya bırakıldılar.20 yüzyılın tamamını isyanlarla geçirdiler. İsyanların tümü kanla bastırıldı ve katliamlara varan kıyımlar yaşatıldı Kürt halkına.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri arasında gerçekleştirilen paylaşımla; Arap, Fars ve Türklerin acımasız asimilasyon potalarında eritilerek nüfusları azaltıldı. Sahte din kardeşliği de devreye sokularak; cami-kışla-okul kıskacında tutularak; çizilen yapay sınırlarla birbirlerine düşman edildiler. Çünkü dayatılan Arap, Türk, Fars eğitim sistemleri, farklı kültürler ve değişik ekonomik uygumalarıyla birbirlerine yabancılaştırılan uzlaşmaz bir Kürt insanı yaratıldı. Öyle ki, zaman zaman bir araya gelen ve birinci derece de akraba olan Kürtler; kendilerine zorla benimsetilen resmi dilleri konuşarak anlaşabiliyorlardı. Merkezi hükümetler henüz feodal düzeni aşamayan çok sayıda aşiret önderlerini Ankara, Bağdat, Tahran ve Şam parlamentolarında tutarak; İsyancı Kürtleri onların yardımıyla etkisizleştirmeye çalıştı ve büyük başarılar elde ettiler. Direnişçi Kürtlerle işbirlikçi Kürtlerin karşı karşıya getirmeleri bölgesel iç düşmanlıklar yarattı. Gerginlikler kan davalarına dönüştürüldü.

Onunla da yetinmeyen bölge devletleri; sıcak dönemlerde silahlı Kürt gruplarını da karşı karşıya getirerek çatıştırdı. Bu politikanın kirli izlerinin tamamen silindiğini düşünenlerden değilim.

Orta doğu toplumlarının bir parçası olan Kürtlerde de iç iktidar kavgası kanlıdır. Kürt ileri gelenlerinin Türk, Arap, Fars egemenlerinden öğrendikleri çok entrika vardır. Diyarbakır, Erbil, Kamışlı, Mahabad saraylarında oturan çok sayıda Kürt zadeganının Bağdat, Tahran, Şam ve Ankara’nın yaklaşık bir asırlık beslemeleri olduğunu; bugün de bu taşeronluk görevlerini sürdürdükleri unutulmamalıdır. Dış güçlerin bu iç bağlantıları sonucu; kongrenin ertelenmesinde Şam, Bağdat, Ankara ve Tahran’ın etkili olduklarını düşünüyorum. Kuşkusuz Kürtlere yönelik uygulanan inkâr süreci kısmen de olsa kapanmıştır. Ancak sömürgeci statünün yasaları gereği farklı bir kölelikli süreci başlatılmak isteniyor. Adı geçen başkentler; kongrede kendilerine BİAT edecek delegelerin yer alması için yoğun çaba içindedirler. Ankara, Şam, Bağdat ve Tahran’ın en büyük sıkıntısı ve isteği Erbil kongre şatosunun burçlarında kendilerine yakın Kürt kökenli silahşörleri yerleştirmektir.

  Dört ayaklı Kürt coğrafyası kalesinin Suriye burcunun taşları örülürken bölge devletlerinin büyük rahatsızlık içinde oldukları görülüyor. Erbil Kürt Kongresi’ni ertelenmesindeki temel faktörlerden biri de bu rahatsızlıktır. Kimi bölge devleti Kürdistan sehpasının ROJAVA ayağını kırdıktan sonra; kongrenin toplanmasını istiyor. Hiç kuşku yok ki, bu politikanın mimarlığını da perde arkasında Türkiye yapıyor. Güney Kürdistan yönetimine dolaylı yollardan baskı yaparak kongrenin yapılmasını geçiktiriyor. Türkiye, rojava’da güney Kürdistan’daki yapılanmanın bir benzerini istemiyor. Anlaşılan açık ifade edilmemekle birlikte güney yönetimi de; şuan da Rojava’da özgürlük aracının şoför mahallinde oturan PYD’nin o koltuktan indirilmesi veya diğer rojava partileriyle eşit bir dengede tutulmasını istiyor. PYD’nin Suriye’de aktif olması ve gelecekteki Şam yönetimi içinde etkin olmasından hem Ankara, hemde Erbil rahatsızdır. Bu rahatsızlık tabiatıyla Kürt ulusal birliğini olumlu yönden etkileyecek Erbil kongresine de yansıyor. Suriye’yle yapılacak bir dış müdahaleden önce toplanacak bir Kürt kongresinin olumlu sonuçları; ulusal birliği ne kadar güçlendirecekse; tersi de, hayata geçirilmek istenen ulusal dayanışmayı zayıflatacaktır. Başını Türkiye’nin çektiği Kürt karşıtları bu tarihsel görevlerini yerine getirmek için iş başındadırlar. Bu oyunu bozma görevi ulusal bilince sahip Kürt partizanlarınındır. Elbette dört parçadaki Kürt siyasetlerinin partisel ve bölgesel hesapları vardır. Bu küçük hesaplar uğruna ulusal birlik heba edilmemelidir. Kürtlerin bir atasözü bu konu da uyarıcıdır. “Giskê xwe nede bi nîskê.’’ (oğlağını mercimek tanesiyle değiştirme) 25 asırdır Kürtlerin rüyası olan ulusal birlik, yani giskleri; bir mercimek tanesi (nisk) ile değiştirilmemeli. Buna rıza göstermek, göz yummak haksızlığın ötesinde ihanettir.

Kürt ulusal kongresinin ertelenmesi için ileri sürülen gerekçeleri doyurucu ve inandırıcı bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Bu kongrenin 25 Kasım’a, yani Suriye’nin kaderinin yeniden belirlenmesinden sonraya bırakılması, dinamik Kürt siyasetçileri açısından bir yenilgi olarak kabul ediyorum. Basında ileri sürülen nüfusa dayalı delege sayısı bir bahanedir. Rojava Kürtlerinin geleceği; kongrenin olumlu ve olumsuz yansımalarına bağlıdır. Netice hem Kürtler, hem de karşıtları için hayati bir öneme sahiptir.

Oynanan satrançta son başarılı hamlenin Kürt karşıtları tarafından gerçekleştirildiği gün gibi ortadadır. Tüm olumsuzluklara rağmen Kürt ulusalcı güçlerin karşı hamleye iyi hazırlanmaları gerekiyor. Rojava’daki Kürt direnişinin ezilmesinden sonra kongre yapmak; bölge devletlerinin baskılarına boyun eğmek anlamını taşımaktadır. Ulusal kongreler ulusal güçlerin tabandan aldıkları özgür iradeleriyle yapılır. Kongerenin ertelenmesi; özgür irade sahiplerinin ellerini zayıflatmış, karşıtlarının da ellerini güçlendirmiştir.

Dört parçayı temsil eden delegelerin diplomatik kariyerleri de önemlidir. Umarım bu konuda demokratik bir tercih yapılır. Geçmişteki tüm serhıldanlarda; Kürt diplomasisinin, savaş yeteneğinin çok gerisinde kaldığı biliniyor. Temennimiz Erbil kongresine giderken bu eksikliğin aşılmış olmasıdır. Kürt halkı artık savaşçı unsurlardan ziyade; engin bir diplomatik misyona sahip siyasetçiler görmek istiyor. Bu güne kadar bu boşluğun tamamen doldurulduğu söylenemez. Unutmamak gerekir ki Erbil’de de öne çıkacak, kazanacak olan dil, diplomasi dili olacaktır. Bunu görmemezlikten gelen masanın mağlubu olacaktır. Delege sayısından ziyade, temsiliyet misyonu önemlidir. İnsanlık tarihinin en büyük acılarını yaşayan bir halkın; birlik adımını atarken dost ve düşmana vereceği mesaj; döktüğü kanların bedeline layık kararlar almasıdır. Böyle bir sorumluluk bilinciyle Erbil’e gidenleri selamlamak gerekir. Erteleme ile gerçekleşen yenilgi; ancak böyle bir ruhla kazanıma dönüştürülebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi