İhsan Çölemerikli

İhsan Çölemerikli

2. İnanç çalıştayı

2. İnanç çalıştayı

19-20 Şubat 2011 günlerinde Diyarbakır’da gerçekleşen 2. İnanç Çalıştayı’na ben de doğal delege olarak davet edilmiştim. Balıkçılar başındaki GREEN PARK OTELİ’nin konferans salonunda yapılan oturumlara farklı inanç guruplarına mensup yaklaşık 80 kişi katılmıştı. Konferansın açılış konuşmasını Demokratik Özerklik Kongresinin Eş Başkanı Sayın Ahmet Türk, kapanış konuşmasını da diğer Eş Başkan Sayın Aysel Tuğluk yaptı. 2 gün devam eden oturumlarda katılımcılar da düşüncelerini rahat bir şekilde dile getirdiler. Bu arada Demokratik Özerklik statüsü ile ilgili aydınlatıcı bir sunum da yapıldı. Konferansa inançlar arası hoşgörü egemendi. Bu tür etkinliklerin ülkemizin demokratikleşmesine olumlu katkı sunacağını düşündüğüm için katıldım ve düzenleyenleri kutladım. Konferansın 1. gününde yaptığım konuşmayı Yüksekova Haber sitesinin okuyucuları olan dostlarıma aktarma gereğini duydum.

 “Sanırım bu konferansın bir amacı da günümüzde siyaset-din ve toplum ilişkilerini bölge barışına hizmet edecek şekilde gözden geçirmek ve yeniden biçimlendirmeye katkı sunmaktır. Kısmen de olsa Mezopotamya tarihini irdeleyen biri olarak tarih boyunca kitlelerden saklanan uygulamalarla ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İlklerin coğrafyası olan Ortadoğu’nun kendisine özgü siyasal-sosyal ve dinsel yasaları vardır. Bu coğrafyada yaşayan ve tarihte çok acı çeken Kürt halkının hayati önemi olan bu yasaları çok iyi okuması, onlara göre mevzilenmesi, özgürlüğe giden yolunu kısaltır. Bu farklılıkları yeterince kavrayamaması durumunda; daha uzun yıllar kendisine vahşice dayatılacak inkar ve imha politikasını kurbanı olacağını hatırlatmak durumundayım.

Bu ayrıcalıkların ilki; Sümer Uygarlığından bu yana bölgede sadece iki elit gurubun temsilcileri iktidar koltuğuna oturmuş; bazı geçiş dönemleri dışında tarih, üçüncü bir gurubun iktidar olduğuna tanık olmamıştır. Bu seçkin gruplardan birincisi; ilk bölge devletinin kurucuları olan SÜMERLİ RAHİPLERİN geleneğini sürdüren din adamları; ikincisi ise yine Sümer’de LUGAL denilen savaşçıların izini süren günümüz silahlı kuvvetlerinin mensuplarıdır. Eğer 20. yy da bu iki seçkin gurubun temsilcileri ile ilgili bir örnekleme yapmamız gerekirse; İran Ayetullahları, Taliban, Müslüman kardeşler, Hamas, Hizbullah vb. birinci gurubun temsilcileri; Mustafa Kemal, Cemal Abdülnasır, Enver Sedat, Hafız Esad, Kenan Evren, Saddam Hüseyin, Pervez Müşerref, Muammer Kaddafi, Veli Küçük ve Hüsnü Mübarek’de ikinci ekolün mirasçılarıdır. Bu iki elit gurubun arasındaki iktidar kavgası bugün de Ankara, Kahire, Tahran, Şam, Bağdat, Trablus, Sana, İslamabat, Kabil vb. duraklarda tüm hızıyla devam etmektedir. Tarihte her iki siyasal gurup da zor kullanarak iktidar koltuğuna oturmuş; her ikisi de hasmını sindirmek için kan dökmeyi temel politika olarak benimsemiştir.

Tarihin derinliklerinden gelen ve yüzyıllarca toplumları esir alan bu iki dalganın dışında; coğrafyamızda demokrasi dalgasının da yeni yeni esmeye başladığını görüyoruz. Kürtlerin, bu eli kanlı iki gücün dışında; bunlara alternatif olan demokrasi dalgası etrafında kenetlenmesi gerekir diye düşünüyorum. Kürt halkı için kurtuluş yolu bu üçüncü seçenektedir. Demokrasi seçeneği aynı zamanda bölgede yerleşik diğer inançları bir arada tutmada çimento görevini yapacak ve  barış içinde bir arada yaşamayı kolaylaştıracaktır.

İktidar gömleği çok kanlı olan bu coğrafya yöneticilerinin bizleri yakından ilgilendiren diğer bir ayrıcalığı da yine Sümer medeniyetinden bu yana bölge egemenleri kavmiyetçiliği bir kılıç; inancı da onu koruyan bir kın olarak kullanmıştır. İsrail oğullarının kavmiyetçilik kılıcının Musevilik kını, Fars’ların kavmiyetçilik kılıcını Şiilik kını, Arapların kavmiyetçilik kılıcını İslam kını, Türklerinkini ise kendi ulusal çıkarlarına göre biçimlendirdikleri Sunilik kını ile korunmuştur. Bir Müslüman halk olan Kürtlerin kendi kavmiyetçilik kılıcına inanç kını geçirmeleri şiddetle yasaklamış hatta dinsizlikle özdeşleştirilmiştir. Tanrısal buyruklara dayanmayan bu inanç montajlı yerel sömürgecilik statüsü gereği eğer ezen ulus ile ezilen ulus aynı dini inanca mensup ise, aynı inanç egemen ulusun elinde keskin bir kılıç, mazlum milletin elinde ise bir değnek işlevini görmekte ve özgürleşmesine katkı sunmamaktadır. Bu gerçeği bölgede  uzun süre acı çeken ve halen de çekmeye devam eden Kürt halkıdır. Lozan Anlaşmasında Anadolu’da yaşayan başka dinlere mensup halklara azınlık statüsü tanınırken Müslüman olan Kürtlere din kardeşleri tarafından azınlık hakkının tanınması bile engellenmiştir. Son 200 yıllık Kürt ayaklanmalarında Şeyh Sait, Seyit Abdulkadir, Seyit Rıza, Kadı Muhammed gibi Kürt din adamları ulusu için hayatlarını feda ederken Türk, Arap, Fars egemenlerinin sahte din kardeşliği oyununa gelerek özgürlük hareketini yenilgiye uğratan Kürt din adamlarını sayısı da hayli kabarıktır. Bu oyun günümüzde de sahte din kardeşliği kisvesi altında bazı tarikatlar aracılığıyla yeniden sahneye konularak Kürt ulusal birliği parçalanmak istenmektedir. Asırlardır yaşanan acı deneyimlerden sonra bazı dindar kardeşlerimizin bu sahte kardeşliğe halen inanmış olmaları düşündürücüdür.

Üçüncü farklılık Ortadoğu siyasal yasalarının en sinsi en örtülü ve en gaddar maddesi de halkların kardeşliği düzmecesidir. Oysa Ortadoğu egemenlik sisteminin dilinde halkların kardeşliği kavramı yoktur. Tabanda böyle bir istek olsa bile tarihin hiçbir döneminde hayata geçirilmemiştir. Haklar kardeştir iddiasında olanlara sormamız gerekir. O zaman Mezopotamya’nın kadim halkları olan Sümer, Babil, Asur, Ermeni, Süryani halkları nerede? Şunu unutmamamız gerekir ki halklar özgürleştikten sonra kardeş olurlar. Ortadoğu’da zalimler mazlumların topraklarına el koymak, zenginliklerini sömürmek ve asimle etmek için sık sık kardeşlikten bahsederler. Ortadoğu’da hiçbir mazlum halk kendi özgür iradesi ve gönül birliği ile ne zorbaların inancını benimsemiş ne de egemenliğini tanımıştır. Henüz bir çok alanda reform geçirmeyen tabular coğrafyasında böyle bir beklenti içine girmek yanılgıdan öteye bir anlam taşımamaktadır. Kürtler yaşadığımız coğrafyanın bu ayrıcalıklarını yeniden gözden geçirerek mevzilenmeli ve haklı mücadelelerini buna göre biçimlendirmelidirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
İhsan Çölemerikli Arşivi