M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Pislik Dağları

Pislik Dağları

Aslında bugün yazı günüm değil. Ancak yazılan çirkin bir makale bu yazıyı yazmama sebep oldu. Bu kafalar bu ülkede olduğu sürece bu ülkeye barış ve kardeşliğin gelmesi zor.

Soğuk savaşın bittiği son 20 yılda dünya yeni bir biçime doğru yol alıyor. Duvarlar yıkıldı, Varşova Paktı dağıldı, Sovyetler Birliği çöktü, Balkan’lardan başlayarak Orta Asya, Afrika, Güney Amerika’da hızla gerçekleşen değişim ve dönüşüm rüzgârları şimdide Arap Dünyası’nda pislikler temizlenerek şekillenmeye başlandı. Haklı, haksız, doğru, yanlış 11 Eylül saldırıların mimarı iddiasıyla on yıldır aranan Usame Bin Ladin öldürüldü.

Dünya’nın dört bir yanında 7 kıtada yer yerinden oynuyor, her toplum kendi pisliğini temizliyor. Ortadoğu’da herkesten önce Cumhuriyet ile buluşan biz 88 yıllık Cumhuriyet’i heba ettik; yetmezmiş gibi son 30 yılda 50 bin cana mal olan pislik dağlarına hiç dokunmadık.

Bizde ne hikmetse yaprak kıpırdamıyor. 2011 yılı seçim meydanlarında “demokrasi”, “daha fazla özgürlük”, “insan hakları” “aş, iş” konuşulacağına karşılıklı intikam naraları atıyor; ağza alınmayan hakaret ve kötü sözlerle her gün gazete ve TV ekranlarına yansıyor.

Liderlerin bu yanlış tutumunu gündeme getirmesi gereken medya onları geride bırakan bir yaklaşım sergileyerek köşe pislik dağlarına yeni çöp torbaları atmakla meşguller. Ve bu çöplerin pis kokusu ülkeyi yaşanmaz hale getiriyor.

88 yıldır hayatımızın merkezine oturan devlet milliyetçiliği kullanarak kendini kutsadı. Nitekim Başbakan “Milliyetçilik bu ülkenin zenginliğine zenginlik katmaktadır” diye birkaç oy için kutsallığı pekiştiriyor. Bir başkası rejimi dine alternatif yaparak rejimi kutsadı. Medya ve eğitim yoluyla yaratılan sivil ve siyasi kamusal alanı dikta ettiler. Ancak bütün çabalarına rağmen yine de istedikleri başarıyı gösteremiyorlar.

Cumhuriyet’in ilk 27 yılında totaliter tek parti devri Allah var elinden geleni arkasına koymadı. Son 61 yılda çok partili sisteme geçildiyse de rejimin dikta, militarist, milliyetçi, ırkçı savunucuları dizginleri ellerinde tuttukları için “demokrasi”nin kapısı açılamadı.

Bu sebeplerden dolayı pislik çöpleri yığılmaya başladı. Medya, Siyaset, Bürokrat ve Asker elit “Laiklik” adı altında kimsenin adım atmasına izin vermedi. “Din” ve “Kimlik” en büyük tehlike olarak ilan edildi.

İnsanların dertlerini, istemlerini, sorunlarını dert edinmeyen sistem bugün bile dünyanın birçok ülkesi pisliklerini temizlerken bizim ülkemiz pisliklerin içinde “Çöp Ev” sahibi medyum gibi direndikçe direniyorlar. Yetmezmiş gibi bazıları da iflah olmaz hastalıklı bir ruh haliyle torbalara doldurduğu pisliğini yığılan çöp dağlarının üzerine atmakla meşgul.

Yapılan insanlık dışı uygulamalara rağmen; ağır koşullarda canları pahasına ülkesinde süregelen  pislikleri temizlemek için hayatlarını feda eden milyonlarca insan çırpınırken; ülkemizde özellikle bazı sorunlara karşı insanlarının hala sessiz kalması ne acı!..

Oysa haksızlığa karşı cesur ve güçlü olmanın tam zamanıdır. Bireylerin menfaatine indirgenen Kemalizm ile hesaplaşmaktan Kürt sorununa; başörtü yasağından işsizlik ve emek sömürüsüne kadar biriken dağ gibi pislik dolu çöpleri ortadan kaldırma işini, siyaset, medya, bürokrat, toplum olarak tam da seçim sathında birlikte omuzlamamız gerekmez mi?

Hayat o kadar kısa ve yaşam o kadar zor ki! Bu kısa ve zor hayatta bizler doyasıya yaşamadık. Bari bırakın çocuklarımız, torunlarımız yaşasın. Bırakın gelecek nesiller mutlu olsun. Çocuklarımız geleceği için dağ gibi biriken pislikleri kaldırmak bizim görevimiz.

Hürriyet gazetesinde 2 Mayıs 2011 Pazartesi günü Fatih Çekirge şöyle yazmıştı: “Yalova 6 Haziran 1995’te; Hakkâri 1936”da il olmuş. Yani Yalova’dan 59 yıl önce. 2011 YGS sınavında en başarılı il Yalova; en başarısız il Hakkâri. Hakkâri, Yalova arasındaki bu vahim uçurumun anlamı nedir?

Yıllarca ‘Olağanüstü Hal’lerle Hakkâri’yi yönetenlere bu durum olağan geliyor mu? Hani Anayasa kitabına göre ‘herkes eşit’ti;” diye soruyor.”

Ne yazık ki pislik dağları durdukça Sayın Çekirge daha çok bu soruyu soracak.

Aynı gazetede, aynı gün Sayın Çekirge’nin bir arka sayfasında “Rahmi Turan” adlı yazar da köşesinde torba torba pislik taşıyarak çöp dağlarının üzerine yığıyordu. Gerçekleri yazmak yerine bir zamanlar Tan ve Günaydın gazetelerinde yaptığı gibi asparagas, niteliksiz dedikoduları yazmış. Ve de ismini vermediği bir doktoru adres göstererek (o doktor onun hayal dünyasında dolaşan kendisi olmasın) 88 yıldır biriken çöp dağlarına birkaç torba pislik attığı için insanlık, kardeşlik, barış adına bu köşe yazısını yazan yazarı kınıyorum.

“Taş atan çocuklar geçim kaynağı” başlıklı makalesinin her cümlesi baştan sona kadar devlete de, halka da yöneticilere de iftira ve kurguydu. O makalesi için İHD, Çağdaş Hukukçu ve duyarlı bazı Avukatların dava açmaları çağrısında bulunarak bu yazara tuttuğu yolun yol olmadığını biri hatırlatmalıdır.

Bölgede baskının, zulmün, yoksulluğun, kimliksizliğin, itilmişliğin, inkâr ve imha inadının beslediği kin, nefret, kışkırtma ya da şiddeti böylesi yazılar ile körüklenmemeli. Hangi yöntem olursa olsun silah ve şiddetin hüküm sürdüğü karşılıklı çatışmalar ile gelecek nesillerin hayatlarını tehlikeye attığımızı unutmamalıyız.

Bu kısır döngü bitmelidir. Bu öfke, bu intikam ve karşılıklı kin bitmelidir. Muktedirler siyaseten ayakta kalmak için kurguladıkları kirli oyuna medya payanda olmamalıdır. Yeter artık; rakip, hasım, düşman üçgeninde ne polis, ne asker ne gerilla ölmemelidir. Zalimlerden da zalimce yöntemler uygulayarak bu sorun asla bitmez. Ölmek ve öldürmekle bitseydi 88 yılda 29 isyanda bu sorun biter ya da bir taraf galip gelirdi. Ancak bu çıkmaz yolun ne yazık ki galibi de mağlubu da değil 88 yıl 188 yıl sürse olmaz/olmayacak.

Ülkenin geleceğine, birlikteliğimize, kardeşliğimize pislik torbalarını atan basın mensupların hidayet bulması temennisiyle 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü yoğun bir tempoyla geçiren meslektaşlarımın günün kutluyorum. Görevleri doğruyu okurlarına aktarmak olan gazetecilerin şiddete maruz kalmayacağı bir dünya diliyor; Yüksekova Haber’in böylesi bir haftada yayın hayatına başlamasının 12. yılını kutluyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi