M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kadın ve seçim

Kadın ve seçim

Geçtiğimiz Cuma (23 Ekim 2015) Batman’dan dönmüş arkadaşımla buluşacaktım. Görüşmeden önce Cuma namazını kılmak için Kızılay’da Metro camisine gittim.

Hoca efendi vazediyordu. Bu arada cemaat oldukça çoğaldı. Hoca efendi kadınlara ayrılmış perdeli özel bölümde kadınların olup olmadığını sordu. Varlar cevabını alınca şöyle bir çağrıda bulundu :“ Kadınlara Cuma farz değil, bu gün camiye gelmeseler, Cuma namazı kılmasalar da olur. O bölümü boşaltarak erkeklere yer verseler iyi olur” dedi.

Kuran’ın emri “ey insan” diyor. Ama imam efendi ey “erkek” diyerek kadınları adeta camiden kovuyordu. Caminin başka bir çıkış kapısı var mı yok mu bilmiyorum. Merdivenle aşağıya inilen yerden kadınların çıktığını görmedim. Çıktılar mı çıkmadılar mı bilmiyorum.

Camiyi yani cem eden, bir araya toplayan Kutsal mekânı erkek egemen olarak gören zihniyetten çok hocanın dili incitti. Daha kibar ve belki de O 3-5 kadın için farklı bir çözüm üretebilirdi. Yanlış eğitim ve de erkek egemen sistemin kadın erkek gözetmeksizin İslami bir kurumu tek bir cinsin emrine veren siyasi zihniyeti “farz”; “değil” üzerinden yorum yapacak değilim. Konum “kadın ve cami” olmadığı için Google’de “kadın ve cami” bilimsel araştırma, yorum, görüşleri bularak karar verebilirsiniz. Mesela Perihan Yoğurtçu meslektaşımın lingine girerek (http://www.ronahikovar.com/?Syf=22&Mkl=795914) biraz fikir sahibi olabilirsiniz.

Gelelim kadın ve seçim meselesine.

Hani oluşmasını çok arzuladığımız durumun, başka bir duruma geçmesini, toplumsal değişim, dönüşümün olmasını istediğimizde  “bir devrim” olsa deriz ya. Gerçi 12 Eylül askeri faşizm “devrimi” sakıncalı gördüğü için “ihtilal”, “inkılap” sözcüğü ile değiştirerek yüzlerce okul, sokak, cadde ve bina ismi değiştirilmişti.

İşte o yasaklı kelimenin yaşadığımız siyasi alanda hızlı, köklü, nitelikli bir şekilde değiştirecek unsur olarak kadınları görüyorum. Ve bu seçimde onlardan çok şey bekliyorum.

Nüfus sayımlarından bilirsiniz. 78 milyon ’un yarısı kadındır. Bilmeyenler için bir hatırlatma; 1930 yılından itibaren çıkartılan yasalar ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köyde muhtar olma, ihtiyar meclisine seçilme hakkı tanındı. Milletvekili seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa ve seçim kanunu ile verildi. Yani 81 yıl önce siyasi alanda kadın – erkek eşitliği sağlanmış. Oysa o günden bu güne Kadınlarımıza karşı cami, çarşı, pazar, iş yeri, evinde takınılan farklı tavrı hepimiz biliyoruz.

Peki, 2015 yılı seçimlerine 2 gün kala geldiğimiz nokta nedir? HDP dışında hiçbir siyasi partinin kadına hak ettiği sayıda ve yerde seçilme hakkı tanımadığıdır. Cami’de nasıl bir tavır takınılıyorsa, her alanda olduğu gibi siyasi alanda da aynı tavrı takınıyoruz.

Kadınlarımız yüzde elli olduğuna göre 1 Kasım 2015 Pazar seçiminde toplumsal kitle hareketinin yasal hak olan oyla başlatılması söz konusu olamaz mı? Pek ala olabilir. Var olan bir sistemi, şiddete başvurmadan yasal ve anayasal hak ile değiştirerek erkek egemen zihni yapının eşit yani kadın + erkek sistemine 81 yıl sonrada olsa da politik değişimin öncülüğünü pek ala kadınlarımız bu seçimde yapabilirler.

Bence bu kadının oyu ile hükümete darbe yapan bir devrim olur. Çünkü devrim bir kitle hareketidir. Türkiye’deki nüfusun yüzde 50 si de kadın oluşturduğuna göre; pekâlâ 81 yıl sonra teknolojinin geliştiği bu çağda politik gidişe oyu ile dur diyebilecek güçtedirler. İktidarı silah yerine oyla yüzde 75-80’lerin istediği bir eşitlikçi rejime neden dönüştürülmesin ki. Bu bir fantezi, ya da hayal değil. Politikleşen Kürd kadını kadar diğer kadınlarımızın da ellerini taşın altına koyması halinde hayal denilen bir olgu pek ala gerçekleşebilir.

Devrim, var olan politik, siyasi otoriteye meydan okuyan sistemin adıdır. Dünya silahlı devrimleri çok yaşadı. Ben silahsız, yasal, anayasal ve kadının eli ve oyu ile bu ülke insanının devrim yapmasını bekliyorum. Niçin mi, kendileri, yakınları ve rant ortakları köşk, yalı ve de en son Saraylarda refah sürerken; alışveriş yapılan lüks mağazalarda ellerinde 5-10 poşet ile çıkarlarken, zengin sofralarda keyif çatlatırken 4-5 ay 600 TL ile şehir göbeğinde ağaç diplerini çapalayan ve yüzde 80 oy havuzu görülen kadınlarımız için bunu istiyorum.

Kadınlarımız bunu başarır mı? Başarır. Bakınız neden?

Kadınlarımız da bizim gibi hayal ettikleri bir ülke görmek istiyorlar. Demokrasinin ve eşitliğin geldiğini görmek istiyorlar. Eminim ki ibadetlerinde, kıldıkları her namazdan sonra dualarında ilk akıllarına gelen “barış” ve gerçek ”kardeşliktir”. Çünkü biliyorlar ki demokrasi, eşitlik, özgürlük arzulamak yalınız kendileri için değil çocukları, torunları, gelecek yarınları için tek kurtuluş ve doğru ilaçtır.

1934 yılından beri sırtlarında taşıdıkları erkek egemenliğin, eşit hak egemenliğine doğru yol almasını istediklerini çevremden biliyorum. Torunlarına hayal edecekleri ülkeyi gelecek nesillere emanet etmek için 1 Kasım 2015 Pazar günü bunun gereğini yapmalılar.

Biliyorum, hayalleri, ümitleri için mücadele eden kadınlarımız çok, ama ülkemizin içine girdiği bu çıkmazdan çıkışın adresi onların vereceği oyla gerçekleşir. Kadının düzelecek, iyi olacak anne duygusunu kaybetmeden nefes almanın zorlaştığı bu günlerde güvenli limana çıkmamızı sağlayan tek unsur onlar kaldı.

Onların sevgisi, şefkati, hoşgörüsü, tebessümü elbette böyle günlerde korkusuzca oy ve sandık kararları ile bizleri düzlüğe çıkartır. Çünkü erkek egemen sistem yol aldırtmıyor. Sevgili Çetin Altan’ın dediği gibi “enseyi karartmayan” bir tek kadınlarımız kaldı. O yüzden tek tesellimiz ve beklentimiz onlara sandığa olacak hâkimiyetleri olacaktır.

 Gerçek sevgiye yürümek, annelerin tebessümü, kucaklayışı, koruyuculuğu, ebedi yani sonsuz özgürlüğün onların direnciyle olacağı bilinci ve annem Emine’yi hatırlayarak çağrı yapıyorum. Doğurgan olanlar onlar. Koruyup, kollayan onlar. Sevgiyle büyüten onlar olduğu için birilerin “1 Kasımdan sonra da bu savaş devem edecek” söylemini yok edecek olanın ancak onlar olacağı için bu çağrıyı yapıyorum.

“Savaş” yerine “barış”, dikta yerine “özgürlük”, saltanat” yerine “demokrasi” kitlesi oluşturacak son umudumuz, çıkış noktamız “kadınlarımız” kaldığı için bu çağrıyı yapıyorum. İçi boş dindarlık yerine Haz. Ömer adaletini, bir Kurt’un koyunu Dicle kenarında kaparsa ilahi adaletin onu bizlerden soracağı bilinci ayakta kalmış kadınlarımız olduğu için 1 Kasım seçimlerinde ağırlıklarını hak, eşitlik, adalet, barış, özgürlükten yana koymalarını istiyorum.

İktidar olan, hükmedenlerin dünümüzü ve bugünümüzü nasıl yaşanmaz, nasıl kirletmiş hale getirdiklerini görüyor ve yaşıyorlar. Dindar Müslüman görüntüsü altında inancımıza olan saygısızlığı; Rüşvet, hırsızlık, haksızlık, eşitsizlik, baskı, zulüm, ses çıkartanı hapse tıkamak gibi utanılacak durumu görüp yaşadıkları için 1 Kasım’da oyları ile bu gidişe dur demeliler.

Rabbimden dileğim ve isteğim ana yüreği şefkati ile 1 Kasım 2015 Pazar saat 24’te bu çağrımı dikkate alan kadınlarımızın sayesinde huzurlu, onurlu, barış, demokrasi ve eşitlikçi bir gelecek yakalarız umuduyla satırlarıma son verirken anne, bacı, teyze, nine, hala, kuzen, kardeş olan kadınlarımıza şimdiden teşekkür ediyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi