M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

HDP, Seçim ve Oy

HDP, Seçim ve Oy

7 Hazirandan sonra çatışmanın, savaşın stratını belli birileri verirken nedense iktidar, muhalefet her zaman olduğu gibi gözleri HDP üzerine çevirerek arkalarına aldıkları havuzlu, havuzsuz medya ile mazlumken bile ameliyat masasına yatırılan Kürdler oluyor.

Süreci rayından çıkartan belli iken “rayına” otur diye HDP’yi adres gösteriyorlar. Nasıl mı? “ Terörle arana mesafe koy”, bağını kopar”, “boşa düşme” zırvalarını yazan arka bahçe havuz medyasının köşe başı kalemşorları değil. Hani o çok iyi yorum ve analiz yapıyorlar dediğimiz gazeteci ve yazarlar bunu yapıyor.

Zan edersin ki terörü HDP’li yöneticiler başlattı. Dünyada sayısız ülkede farklı isimler ile anılan yerinde yönetime “özyönetim” dediler diye bölge halkını perişan eden, sivil, çocuk, yaşlı ayırtmadan alınlarından vurdurtarak savaş başlatanlar belli iken HDP’yi suçluyorlar.  

İnsaf, vicdan sahibi olanlar anlıyor anlamasına amma 7 Haziran gecesi sonuçları alan Saraylının 8 Haziran sabahı uygulamaya koyduğu; hazırladığı planlı, projeli; hesabı kitabı çok öncelerden yapılmış konsepti ne hikmetse anlamayan o kadar çok ki.

Bölge halkının uğradığı ağır mağduriyet, sivillerin katledilmesi, şehirlerin haftalardır dönüşümlü ablukaya alınmasının “özyönetim” ile ne alakası var. Yerel yönetim “özyönetim” farklı bir söylem olarak HDP parti programında da var. 7 Haziran akşamına kadar tehlikeli bir söz değil de 8 Haziran sabahından itibaren nasıl oldu birden bire tehlikeli kelime oldu?

Tehlikeli oldu çünkü birileri başkan, AKP tek başına iktidar olamadı. Bu satırların sahibi de hendek kazılmasına taraftar değil. Ama yerelde “ kendi kendilerini yönetme hakkı” en tabii insani taleptir. Hak talebi yüzünden şehirlerin ablukaya alınmasını askerler bile doğru bulmazken iktidarda kalmak adına kan, vahşet, savaş, şiddetle seçimi nasıl kazanırız hesabını gözler dönmüş bir şekilde uygulayanları suçlamak gerekmez mi?

12 Eylül ve 1990’larda görülmemiş şiddet ile çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden keskin nişancılar tarafından alınlarından vurmak, ev iş yerlerini her türlü silahlarla yakmak, yıkmak; Şırnak’ta ibretiâlem için polis aracına bağlı insan sürükleyerek “ezeriz”, “yok ederiz” diyen devletin Kürdlere zulmü reva görmesi hangi vicdan kaldırır. Kürdler bunu nasıl unutur.

AKP medyalarda HDP’yi PKK’nin parçası olarak lanse etmek, yasal alanda temsilcisi demek siyasi körlük değil de nedir? Devletin arşivleri, gücü de 13 yıldır sizin elinizde. Legal siyaset yapan, 6 milyon oy alarak meclise MHP kadar 80 vekille göndermiş bir partiye iftira atarak seçmenin oy vermemesi için entrika çevirirken oy hırsızlığı yapmıyor musunuz?

Tabanları aynı derseniz kimse inkâr etmez, edemez. Ama “parçası” diyerek iftirada bulunmak başka bir şeydir. Hiçbir HDP’li içine sindirmese de 12 Eylül’ün ucube yasaları ile kurulan siyasi yolla hak arayan, ağırlıklı Kürd seçmene dayanan legal bir partidir. O yüzden 7 Haziran’da atılan iftira ve karalamalar tutmadığı gibi 1 Kasım seçimleri için de tutmayacak.

Anlamayanlara ya da anlamak istemeyenlere bir kez daha izah edelim. PKK Kürd kitlesine sesleniyor.  HDP hem Kürd, hem de diğer Anadolu halklarına seslenen bir partidir. Legal zeminde giderek yükselen HDP’nin önlerini keseceği netleşince, “iktidar” ve “başkan” olmayacaklarını anlayınca “PKK ağırlığı” argümanları ile seçmenin kafasını karıştırmak, HDP’ye oy verilmemesi için ne gerekirse 7 Haziran öncesi yaptılar. Şimdi de yapıyorlar.

 Şu gerçeği yıllardır yazıyoruz, söylüyoruz. Seçmen anladı anlamasına ama muktedir olanlar ya da devletçi zihniyet tıpkı eski Genelkurmay Başkanı Başbuğun Yargıtay 16. Ceza Dairesine verdiği savunmasında olduğu gibi anlamak işlerine gelmiyor. PKK ile HDP’nin Kürd meselesinde bazı siyasi hedefleri örtüşebilir. Ama izledikleri yollar çok farklı. HDP “barış”, “eşitlik”, “demokrasi” temelinde siyaset yapan bir partidir. 1 Kasım için sloganı da “savaşa karşı, inadına barış” diyen partidir. Kürdleri ve diğer halkları da ikna eden partidir.

Tamamen bu gerekçeler ile Kürd halkının yüzde 90 oy verdiği şehirleri abluka altına alınarak baskı, zulüm ve cinayetler işleniyor. Halkın “yerel” yönetim önerisini benimsediği, sempati duyduğunu verilen yüzde 100 oyla belli edince fincancı katırlarını ürküttü.

Kürd halkı ve kitleleri kimin, niçin mağdur ettiği ortadayken adres olarak Kürdleri göstermek en hafif değimi ile vicdansızlıktır. Kürdler “silah, savaş” derse neden tutuklanma, öldürülme pahasına bedenini siper ederek şehir ve dağlarda ne asker, ne polis, ne gerilla ölsün der ki. HDP’nin Kürd seçmenden bağını kopartması demek kendisini yok etmesi demektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokrasiden, çözümden, ortak paydadan, asgari uzlaşma zemininden vaz geçtiğini anlayınca her inanç ve de düşüncede Kürd halkı 7 Haziranda gücünü birleştirdi. 8 Haziran sabahından sonra başlayan şiddetin dili, şehirlerin ablukaları, katliam gibi cinayetlerden sonra birlikteliğin bozmasını kimse beklemesin.

Gerçekler bilinmesine rağmen kimi akademisyen Kürdler ya da yılların demokrat Türk aydınların “HDP boşa düşer” yorumları cehalet değilse kasıt var, haksızlık vardır. Söz konusu kişilere tatsız cevap vermek istemiyorum amma Kürd seçmenin moralini bozmaya da hakları yok demek görevimdir.  HDP, “barış”, “demokrasi” zeminden zerre uzaklaşan parti değildir. Çatışmacı zemini kimin niçin, neden başlattığı ortadayken HDP’ye kimse aklı hocalığı yapmasın. HDP’ye akıl hocalığı yapacağınıza iç savaşı kışkırtan, Kürdlerin üzerine çullanan, bölgeye özel derin devletin timlerini farklı versiyonlarını hortlatanlara laf yetiştirin, uyarın.

Demokrat hiçbir Kürd silah ve şiddeti tasvip etmez, hoş görmez. Çaresiz kalıp dağlara çıkmaya mecbur edenlerin “bana yapılsaydı bende dağa çıkardım” diyeni ne çabuk unuttunuz. İşte bu gerekçeler ile Türk, Kürd 6 milyon Türkiye halkı 7 Haziran’da HDP’ye oy verdi 1 Kasım Pazar günü de koşullar ve zulüm çok daha ağırlaştırılsa da yine HDP’ye oy verecekler.

Selahaddin Demirtaş’ın “ölüye bunu yapan diriye ne yapmaz ki!” diyerek Şırnak’ta yerlerde sürüklenenin aslında hükümet olduğunu işaret ediyordu. Çağrısına uyacak her görüş, düşünce ve inançta o kadar seçmen var ki, 1 Kasım akşamı göreceksiniz.  Örgütle savaşılırken bile devlet gibi davranmayı bir kenara bırakarak 1990’lı yıllarındaki JİTEME rahmet okutan; IŞİD gibi vahşi yöntemlere başvurarak kirli savaşı yürütenlere halk beklenen hamleyi yaparak adaletsizliğin, hukuksuzluğun hesabını HDP’ye oy vererek soracaktır.

Bu arada önemli sayılan Kürd kitlesi, aydın ve yazarı 1 Kasım seçimlerine çok az bir zaman kala, devletin şiddet sarmalına karşı PKK’nin tek taraflı ateşkes talebi dile getiriliyor. Erdoğan’ın “Ben çözüm süreci kaldırılmıştır demedim, şu aşamada buzdolabına kondu dedim. İşler yoluna giderse, süreç yeniden gündeme gelir” söylemine çok güvenilmese de; Akdoğan ateş kes için “karnımız tok” dese de;  Demirtaş’ın “Süreç rafta mı, Buzdolabında mı bilmeyiz, biz partimizin bütün imkânlarını silahların susması için kullandık” dediği gibi biz yine de tek taraflı ateşkes ilanının hayra ve barışa vesile olacağını düşünenlerdeniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi