M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Medya ve militarizm

Medya ve militarizm

Militarizmi bilmeyenler için kısa bir tarif yapayım. Bir ülkede ordu gücünün ağır basmasına militarizm denir. Bu aynı zamanda ülkede bütün sorunların yalnız ordu gücüyle çözülebileceğine olan inancın sonucudur. Bunu yaparken de “milliyetçilik” bayrağına sarılırlar. Yani değişik ırk ve inanç arasında düşmanlık yaratmayı amaçlayan ve bu yolda kışkırtmada bulunan aşırı bir ulusçuluk rolünü üstlenirler. Türk halkının ezici çoğunluğu bunu benimsemezken; Türkiye"de tam da bu sözcüklerin anlamına uygun bir medya ile karşı karşıyayız.

 

Bir ülkenin Anayasasında Cumhuriyet ve de demokrasinin kırıntısı bile olsa, o ülkenin medyasında Cumhuriyet ve Demokrasi adına önemli görevler düşüyor değil mi? Örneğin, yasa dışı oluşumların üstüne giden; yasa dışı örgütlenmelerin varlığını açığa çıkartan, mafya benzeri “Ergenekon” vari oluşumlarını deşifre eden bir medya olmalı değil mi?

 

İnsanları bir birleri ile çatıştırmaya yönelten, güvenlik güçlerini diledikleri gibi kullananları deşifre eden, yasa dışı yollara saparak, Trabzon"da ve Danıştay"da adam öldüren; sokakta Ermeni kökenli yazarı vuran, dur ihtarına uymayanların sokaklarda kurşunlayan, Yüksekova ve Susurluk olaylarını görmemezlikten gelen, Türbanlı öğrencilerin Üniversiteye sokulmaması bir yana, yarışan türbanlı atlete ödülünü vermeyi ret eden askerden sonra bir başka yöneticinin ödülleri vermekten tırsan, Nobel ödüllü yazarın ülkesinde yaşamasından korkan, katillerle hatıra fotoğrafı çeken, kapatılan siyasi partiler… Bütün bu olup bitenleri deşifre edecek, ortaya çıkartacak cesur bir medya olmalıydı değil mi? Ne gezer…! Burası Türkiye..

 

Neden medya bu yasa dışı oluşumların karşısında olmalı biliyor musunuz? Çünkü medya demokratik ülkelerde gerçeği ortaya çıkartan tek ümit kapısıdır. Çünkü medya halkın tek güvencesi, dili, kulağı ve gözüdür.

 

Bakınız söz konusu yasa dışı oluşumlar neler yapmaya muktedir? Dar bir alanda, bir bölgede, bir İl"de, bir semtinde, bir ilçede, bir kasabada, bir köyde el ele vererek çaresiz insanlara çok rahat zulmetmeye başlar ve insanlık dışı baskı oluşturma imkanına sahipler. Bunu geçmiş 25 yıl içinde bir çok örneklerini gördük.

 

Geçtiğimiz günlerde bunlardan biri TV ekranlarına çıkıp “Belki bin kişi bile öldürmüş olabilirim” dedi. Ne oldu? Hiç. Bu itirafı evimizin içine getiren kim oldu, Medya. Tabii ulusal (yaygın) medya bu militarist ve de şoven oluşumlar ile işbirliği halinde değilse böylesi çarpıklıkları bizlere yansır.

 

Bu söylemi dile getirenin daha o stüdyodayken gözaltına alınması gerekirken, demokratik, çağdaş bir ülke olmadığımız için bizde es geçti. Oysa, her şeyi bütün açıklığı ile gün yüzüne çıkartan, suçlular belirleyen bir medya olsaydı bu itirafın üzerine öyle bir giderdi ki yer yerinden oynar, savcıları, hakimleri, siyasileri harekete geçirirdi. O zaman, soruşturmalar açılır,  görevden alınmalar başlar. Gerekirse ucu nerelere kadar gidiyorsa istifalar başlar ve adalet sonuna kadar giderek hak yerini bulurdu.

 

Ama eğer bu oluşumlara destek veren bir medyanız var ise. İletişimin ve teknolojinin geliştiği bu çağda caniler milyonların gözünün içine bakarak itirafta bulunsa da sizler, bizler hiçbir şey duymaz, görmez ve konuşmaz oluruz. O zaman insanı da medyası da sağır, dilsiz ve düşüncesiz olur. Bunu kendimize yediriyor muyuz, sanmam amma, Cumhuriyet"in 85. yıl dönümünde geldiğimiz nokta bu.

 

Ara sıra kaçamakta olsa bazı TV haber ekranlarında rastlamışsınızdır. İnsanları ezen, haksızlık yapan, coplayan, yerlerde sürükleyen güvenlik birimlerinin yaptıklarını görür, öfkelenir; nasılda böyle insafsızca haksızlığa uğradıklarına ve bunu yapanlara göz yumulduğuna sinirlenirsiniz değil mi? İnsanların vahşice dövülmesini, öldüresiye işkence görmesini içinize sindiremezsiniz değil mi? Ne yazık ki gördükleriniz yapılan olumsuzlukların ancak binde biridir. Öyle bir yönetim tarzımız var ki: sizlerin öfkelenmemesi, sinirlenmemesi ve tepki göstermemesi için çok iyi bir yol, bir yöntem bulmuşlar. Yaptıklarına medyayı ortak etmek. Evet, evet. Siz ne derseniz deyin, ne yaparsanız yapın yaygın medya sizlere gerçekleri değil, egemenlerin militarist ve şoven yönetimlerin eliyle verdiği görüntü ve haberleri izlemeye mahkum ederler. Siz de her şeyi toz pembe görür, ya da militaristler ile militaristleşir, şovenler ile şovenleşirsiniz. Bunları nereden biliyorsunuz demeyin. Bu benim 40 yıllık mesleğim. Yaygın (ulusal) ve de yerel medyanın her kademesinde görev almış biri olarak yazıyorum.

 

Ama Egemenlerin her zaman, her istedikleri gerçekleşmiyor. Mesela 21 mart"ta Newroz"da Kürtlere karşı yapılanları; ya da 1 Mayıs"ta İstanbul"da işçilere karşı yaptıkları ve de Keçiören"de büfeciye, ya da bir hafta içinde “Dur” ihtarına uymayan 3 kişinin öldürülmesi ve Aktütün"de olanlar gibi. Demek her zaman üstü örtülemiyor, gizlenemiyor. Zulmün, ezilmenin, dövülmenin, korkutulmanın, sindirilmenin, ihmalin her çeşidi var ama bazen bir yere kadar oluyor ve ondan sonra o işbirlikçi medyayı bile dinden imandan çıkartan görüntüler artık daha fazla gizlenemiyor.

 

Bazen de her şeye rağmen memleketin en önemli sorununu, yüz binlerin talebini ve de haykırışını hiç bir şey olmamış gibi gizleyebiliyor ve de üstünü örtebiliyorlar. Tıpkı 31 Ağustos 2008 tarihinde Diyarbakır, İstanbul ve Adana"da “Barış Meclisi”nin 1 Eylül Dünya Barış gününden bir gün önce gerçekleştirdiği üç görkemli mitinge rağmen medyada özellikle TV"lerin akşam bültenlerinde tek bir satırın verilmemesi gibi. Düşünebiliyor musunuz; barışa düşman bir medya. Ya da Taraf gazetesinin iki karakol baskınının belgeli, bulgulu, görüntülü ifşa etmesine rağmen, başta medya, siyasiler ve halkın Taraf"a taraf çıkmaması gibi. Militarizm öyle bir egemenlik kurmuş ki bir tek TV, bir tek dakikalık bir görüntü vermez ise siz nereden bilgileneceksiniz ki? Ya da işlerine gelen görüntü ve haberleri verirler ise, siz de onların safında yer almaz mısınız? Yüz binlerin katıldığı ve haykırdığı birçok mitingler oldu bu memlekette. Sanki o miting ve gösteriler Türkiye"de değil de patagonyada oldu. Hiçbir TV, hiçbir gazete bu büyük katılımlı mitingleri duymadı, görmedi ve de hiç yaşamamış olunca, sizde duymadınız, görmediniz. İşte bizdeki medya bu.

 

Neden mi? Nedeni gayet açık. Vesayet altında bir yönetime sahipsek olacak olan budur. Genel Kurmay Başkanı göreve başladığı gün yaptığı ilk iş ne oldu? Yazılı ve Görsel Medyayı davet ederken tanışma, konuşma, birlikte yemek yeme toplantısı adı altına istediği mesajları vermedi mi? Medya"nın Genel Yayın yönetmenleri,

yazarları çizerleri yazdılar. Toplantının amacı ve hedefini davet edilen ve edilmeyenlerden okudunuz ve de öğrendiniz. Uymayanlar olmadı mı? Oldu. Taraf gazetesi gibi. Onlarda açık seçik fırça yedi, tehdit aldı. Hem askerden hem de hükümetin başındaki sivil Başbakandan.

 

İşte beyler, bizde bu medya, bu iktidar, bu muhalefet ve bu yaklaşım oldukça hiçbir sorunumuzun üstesinden gelemeyiz. Öyle bir medya ki haber mutfağında strajtejist olarak çalışan emekli paşalar, Demokrasi ve Kürt sorununun çözümü noktasında şiddeti öneriyorlarsa.  Ne Ergenekon"un “E” harfine ulaşılır, ne “Kürt” sorunu çözülür; “Barış” sözcüğü ise tehlikeli bir kelime olarak yerini korur. Başörtülü atlet sittin sene ödülünü alamaz. Sokaklarında daha çok adam öldürülür. Siyasi partiler de kapatılır.

 

Üstüne üstlük bu hükümetin zamanında yapılanlar dini kisveye bürünerek yapılıyorsa; mütedeyyin insanları, toplumun önemli bir kesimini, cemaatleri de derinden düşündürmesi ve üzmesi gerekmez mi? Ne gezer. Üzülerek yazmak zorundayım ki, Deniz Feneri olayı bile bazılarının aklını başına getirmediğini görerek ürperiyoruz. Tarafsız ve özgür basın yerine taraflı ve güdümlü bir basınla karşı karşıyayız. Medyanın ve AKP"nin bu konuda çok ciddi bir “samimiyet” sorunu vardır. Kendine demokrat ve kendine şahin bir görünüm sergiliyorlar. Bir iktidar ülkeye demokrasi, AB normları ve hukuku getirmek istiyorsa önce açık, samimi olmalıdır.  İktidar kadar, ülkenin yaygın medyası da gözü, kulağı ve dili olduğu halkın yanında yer almalıdır. Değilse bu medyaya militarist medya adı verilir ki, son 25 yıldır hep bunu yaşadık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi