İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kar kıvılcımları

Kar kıvılcımları

Akşam eve dönerken kar kıvılcımları düştü tenime. Anladım ki güz soğuk şakalarından vazgeçip ciddi ciddi eylem hazırlığı içindedir. Hem, kar kıvılcımlarının düşmesiyle birlikte soğuk bir koku da yayıldı etrafa. Bu haller pek tekin değil. Sanki yarına kalmaz kar kapatacak evlerimizin önünü.

 

Zaten kapalı havanın barikatını kırıp açmadı bir türlü gün. Bu kapanık halini de biraz sonra büsbütün karanlığa teslim edecek.

 

Yani sevgilim, dağlar biraz sonra yıldız desenli yorganına örtünecek. Malum güz soğuk olur. Örtünmek gerek hasta olmamak için. Bu havalar sinsidir, nereden zehrini boşaltır anlamaya fırsat bırakmaz. Sıkı giyinmek lazım.

 

Ve sevgilim eğer bu kıvılcımlar böyle hevesle yağmaya devam ederse dağlar sabaha uyandığımızda beyaza bürünmüş olacaktır. Şehir dağların eteği gibi ardından sürüklenir durur. Hayra yormak gerek. Mesela yıldız desenli yorganı üstünden attığını ve geline benzediğini yoralım biz. Yoksa bu haller kefeni de andırır adama.

 

Fotoğraf: Erkan Çapraz  (02.11.2008)

Onun için güzel düşünmek, en güzelini düşünmek lazım. Kar, aramızdaki zaman engeline bir de iklim engeli koymasın diye gelin olarak düşlemek gerek şehri. Bu yağan kar değil telli duvaklı bir gelinin aşk dileğiymiş, melekler kendi elleriyle yağdırıyormuş şehre. Öyle düşünmek gerekir.

 

Doğru ya beyaz melekleri andırır, bir de masumluğu…

 

Oysa bildik ve tanıdık bütün melekler çaresiz zamanlarda çıkıp gelirler ya da ölüm kilidinin anahtarını sonsuz çevirmek için. Buna rağmen dört kitapta masum anlatılır melekler hatta Avesta"da da…

 

Doğru ya kar da masum görünür düşünce gökyüzünden toprağa. Avucumuzda dayanamaz, eriyiverir hemencecik. Melekler de yüreğimizde erirler.

 

Onun için güzel düşünüyorum sevgilim. Bütün melekler beyaz olmak zorun da çünkü esmer olsalardı, senin kadar güzel olamazlardı. Mesela senin ela gözlerin onlarda yok ve senin esmer ekmeği yüzün. Masum olmaksa senin gülüşünün etrafında ki an kadar kalır inan. Saçlarının karası tel tel yaşamaktır kendi başına, onlarda yok.

 

Uzansam tutamayacak kadar uzaksın bana biliyorum. Aramız da kentler, dağlar, ırmaklar ve özlem dolu yollar var. Güz, bu hicran dolu özlemi biraz daha kabartıyor. Tıpkı kar kıvılcımlarının tetiklediği soğuk havalar gibi…

 

Ama olmaz dediğimiz anlardan yaratılmış nice yaşamlar vardır. Soluduğu her nefes ile aşka dönmüş nice yaşamlar, bitmenin kıyısından döndüler.

 

Yine de kar kokusu var hava da ve öyle soğuk. Mevsim güz, aylardan Kasım.

 

Tam şuramda izbe bir yoksulluk.

 

Sırf buna inat, beni gözlerinde tut. Ellerini göğsümün sepetinde dolaştır. Boğulmak üzere kalbim.

 

Esmer ekmeğim, doyduğumda sana, bil ki ölmeyeceğim. Ama düşlerimin eridiği yerde bir fırtına var ve zaman hızla geçiyor.

 

En olmadık zamandan çık gel… Buralarda kavga durulmuyor.

 

Doru bir kısrağın ıslık hızı koşumuyla gel. Kavgaları kışkırtan bu kar kıvılcımlarını söndür aşkınla. Yasla başını göğsümün haritasına. Doyduğumu duyacaksın o vakit ve ölmek hayal olacak artık.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
23 Yorum
İrfan Sarı Arşivi