Fikret Yaşar

Fikret Yaşar

Kürtler ve Diplomasi

Kürtler ve Diplomasi

Duygusallığa yer vermeyen, deneye dayanmayan ve  aklın rehber  olduğu bir bilimdir. 

Uluslar arası ilişkilerin kilit oyunudur diplomasi. 

Sanatsal bir yanı vardır, çünkü yetenekli ellerde harikalar yaratan bir oyundur.

“EVET” ve “HAYIR” ları en uygun biçimde ve yerde zamanında kullanma becerisidir. 

Diplomasi, sıfırı tüketmiş bir devleti yıllarca en ufak bir aciziyet göstermeden ayakta tutabilmek, tamamen yıkılmış, ezilmiş, zayıf kalmış bir milleti de ayağa kaldırıp, tüm olumsuz şartlara karşı düşmanıyla aynı masaya eşit şartlarda oturtabilmektir. 

Daha iyi anlamak için leopar ve köpek arasında geçen ve bilinen bir hikayeyi anlatmak istiyorum: 

Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına köpeğini de almış, ancak ormanda dolaşırken köpeğini kaybetmiş.

Kaybolan köpek nereye gideceğini düşünmeye başladığı sırada karşıdan bir leoparın geldiğini görmüş. 'Şimdi başım dertte' diyerek bir kurtuluş yolu aramış ve arkasını leopara dönüp yerde gördüğü kemik parçasını kemirmeye başlamış.

Bu arada arkadan gelen Leoparı da atlan gözetleyerek kendini savunmaya hazırlanmış.

Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; “Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?” Bunu duyan leopar korkudan olduğu yede kalmış ve geri dönerek yakındaki ağaca tırmanmış. 'Tam zamanında kurtardım paçayı, yoksa bu köpeğe yem olacaktım,” diye düşünürken, yanına bir maymun gelmiş.

Maymun, Leopar ile dost olmak için köpeği ihbar etmeye karar vermiş ve olan biteni anlatmış.

Leopar, köpeğin yaptıklarına çok sinirlendiği için  maymuna: “Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım” demiş.

Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. Bir yere kaçmadan yine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken kendi kendine konuşmuş; “Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarim saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim ama, hala haber yok ...!

Leoparın maymunu alıp  kaçtığı söylenir J) 

Leopardan daha zayıf olan köpeğin uyguladığı savunma stratejisi onu güçlü düşmanına karşı galip çıkarmış ve ölümden kurtarmıştır.

Devletler arası ilişkilerde sıkça dile getirilen “diplomasi” nin esas amacı; Çıkar çatışmasında  pastadan en iyi payı almak ya da yürütülen soğuk savaştan galip gelmektir. 

Bu gün içinde bulunduğumuz kaostan kurtulabilmek için muhtaç olduğumuz uluslar arası desteği ancak bu yolla kazanabiliriz. Aksi taktirde haklı olan mücadelemizi izah etmekte güçlük çekeceğiz.

Temel arzusu özgürlük olan ve bu uğurda 100 yıla yakındır mücadele veren bu halkın insani istemi diplomasi yetersizliğinden -ne yazık ki- terör eylemi gibi görülmektedir. Çünkü uluslar arası ilişkilerde bizi temsil edecek ve diplomasi yürütecek bir devletimiz olmadığı gibi, bu ilişkileri yürütecek bir kadromuz da yok.

Her platformda dile getirilen temel gerçek, Kürtlerin diplomaside zayıf olduklarıdır. Doğrudur, bu araç kullanılabilseydi eğer paylaşım savaşında Kurdistan parçalara ayrılamazdı. Ancak, o dönemde Kürtlerin içinde bulunduğu sosyal gerçeklik henüz milli bir uyanışa yeter derecede şekillenmemişti. Ama bu gün diplomasi yapma zamanıdır. Dolayısıyla dışarıda bulunan ve diplomatik kanallara girebilen  her Kürdün yapması gereken tek şey, hikayemizin doğru okunmasını sağlamaktır.

Ancak konu “sen / ben” davası ekseninde yürütülmeden, sadece Kürt halkının özgürlük ve demokrasi talepleri doğrultusunda işlenmelidir.

1980 sonrası Avrupa"da  bir araya gelen Kürtler, değişik örgütsel organizasyonlar içinde Kürt sorununu kişiselleştirerek – benim örgütüm daha iyidir- anlayışıyla- hareket ettikleri için devletler arası arenada  yer bulamadılar. Bu yüzden batılılar için Kürt sorunu, sağ ve sol çatışması içinde cılız bir halk hareketi olmaktan öteye geçememiştir.  

Son 100 yılda süper güçlerin emperyal amaçlarıyla oluşturulan sağ ve sol  bölünmeler ve yarattığı çatışma ortamı örgütlülüğü taraflara göre bazı durumlarla  özdeşleştirmiştir.

Bir taraf örgütlülüğü hak ve özgürlüklere kavuşma aracı gibi benimserken, diğer taraf örgütlülüğü bölünme, terör, çatışma, silahlı saldırı, bomba vs… gibi algılamaktadır.

Bu bağlamda  batı ile ilişkileri değerlendirirken;   refah düzeyi gelişmiş, kavgadan uzak ve tek dertleri; yaşam standardımı nasıl geliştiririm?… gibi düşünen ve örgüt fobisi yaşayan batılı toplumlara sorununuzu nasıl anlatabileceksiniz?

Bireysel diplomasi ile elbette.

Çünkü; örgüt kimliği ile hareket edenler inisiyatif geliştiremeyeceği ve iletişimde zorlanacağı için dışarıda kendini kanıtlamış yazar, sanatçı, v b. gibi kişilerle bu hizmet daha iyi sağlanabilir.

Ama bu diğer alternatifleri göz ardı etmek gibi algılanmamalıdır. 

Bir süre önce bir Türk Diplomatın köşe yazarlarına yönelik mektubunda; Türk devletinin diplomatik alanda dile getirdiği yalanların artık işe yaramadığını ve  batı nezdinde inandırıcılığını yitirdiğini, demokratik açılımın zorunlu olduğunu, aksi taktirde mevcut politikalarla kaybedeceklerine dair itiraflarını okumuştum.

Korkunun ve yalanın kalesi yıkılmak üzeredir. Diye ve sevinmiştim. 

Ancak devletler arası derin ilişkileri düşününce de keyfim kaçıyor.

Demokrasinin beşiği sandığımız ve insan hak ve özgürlüklerini önemsediklerini bildiğimiz ülkelerin de milli çıkarlar uğruna mazlum halkların katliamına seyirci kaldıklarını yakın tarihimizde gördük.

Kim dost, kim düşman?  kim kardeş, kim cellat?

Ne ilginçtir ki, ülkemizde seferberlik görev emri ile ülke genelinde Kürtlere karşı  bir savaş hazırlığı yapılırken,  Kürtler,  hala beraber yaşamanın faydasını düşünmekte ve barış isteyen seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar.

Aslında doğru olan da budur. Diplomasi yaparken kullanacağımız argüman da bu olmalıdır. Çünkü bütün dünya bilmelidir ki tüm insani değerleri elinden alınan Kürtler –her şeye rağmen- barıştan ve demokrasiden yanadırlar… 

Kürtlerin barışçıl yaklaşımlarına karşılık savaş çığırtkanı olan Türk medyası, paşalarının her talimatını yerine getirerek tansiyonu gün be gün yükseltmektedirler. 

Yani, kim mazlum, kim zalim, belli olmalıdır, artık.

Bunun da tek yolu diplomasidir. 

Biliyoruz ki her bağımsızlık hareketi belli bir silahlı mücadele süreç geçirmiş ve  sonrasında siyasi çözüm yürütülmüştür.

Ancak siyasi mücadelenin önü kesilmişse savaş da kaçınılmazdır.

Savaşta iki taraf da kaybeder.

Ancak Kürtlerin kaybedecek bir şeyleri yok ki…!   

Bu savaşta  iki taraf için de iki ihtimal var;

1-Kürtler,  dış desteğin kaypak hareketleri ile beraber kendi içlerinde yaratamadıkları birliğin kurbanı olabilirler ya da tam tersi özgürlüklerine kavuşabilirler !!!

2-Türkiye  dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olabilir ya da barış elini uzatıp ağabeylik yapabilir ! 

Bu savaşın sebep ve sonuçlarını  ve olabilecekleri iyi hesaplayanlar asgari müştereklerde buluşup kardeşçe yaşamanın kaçınılmaz olduğunu anlarlar. 
 

Ve her aklı selim Kürt ve Türk kendine şunu sormalıdır!

Bu gün bana düşen görev nedir?

Barış ve kardeşlik adına ne yapabilirim? 

Nasılsa birileri bir şey yapıyor ve artık Kürt sorunu uluslar arası bir nitelik kazanmış  diyerek, yan yatmayalım.  :)))

Özellikle demokrasiden yana olan güçlerin Kürtlerle ortak oldukları değerler etrafında birleşip barış ve özgürlüğün inşa edilmesi yönünde çaba sarf etmeleri gerekir, aksi taktirde tarih sorumluları yargılayacaktır. 

Diasporada bulunan tüm Kürtler, Kürt dostları, hak ve özgürlükten yana olanlara büyük sorumluluklar düşüyor. Diplomatik cephede  size düşen görevleri layıkıyla yapın. 

Kürt halkının meşru hak ve özgürlük savaşını tüm dünyaya diplomatik kanallardan duyurabilme becerisini göstermelisiniz. 

Derler ki, diplomasinin  tükendiği yerde silahlar konuşmaya başlar.

Ama diyoruz ki, silahlar son çare olmalıdır. 

Bu yüzden barıştan ve demokrasiden yana olanları sorumlu olmaya davet ediyoruz. 

Çünkü barış ve demokrasi herkese lazımdır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fikret Yaşar Arşivi