M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürt kimliği sorunu

Kürt kimliği sorunu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Irak ziyaretinde Türk Devleti"nin süre gelen inkâr tavrını kıran “K.Irak Bölgesel Yönetimi” yerine “ Kürdistan Bölgesel Yönetimi” dedi. Ancak, Türkiye"ye ayak basar basmaz, tepkiler üzerine “Öyle demek istemedim” çark edişi de vardı.

 

Dedi mi, demedi mi bir yana, “Kürdistan” sorunu Türkiye"nin içinde patladı. Hükümet sözcüsü, Bakan Cemil Çiçek “Türkiye"nin belirli bir bölgesinde DTP"den başka parti kalmadı. Iğdır"ı da aldılar. Ermenistan sınırına dayandılar” dedi ve olan oldu.

 

Medya günlerce Cemil Çiçek ne demek istedi, diye iğne ile kuyu kazımaya başladı. Cemil Çiçek Başbakan"ın uyarısına rağmen TV"leri dolaşarak söyleminin arkasında durdu.

 

Elinde renkli Türkiye haritaları tutan Çiçek bir, bir bunları ekrana tutarak “Bakınız, görmüyor musunuz? 2004 yılında Güney olan DTP giderek Kuzeye doğru tırmanıyor.”

 

Cemil Çiçek"in dilinin altında bir şey vardı? Sanırım dilinin altındakini en açık şekilde Radikal gazetesinin yazarı İsmet Berkan gün yüzüne çıkartıyordu.

 

Berkan, diyordu ki “Cemil Çiçek bize seçim sonucu oluşan Kürdistan haritası çiziyor” İsmet Berkan atışı on ikiden vuruyordu. Tam isabet ve doğru teşhisti.

 

Ancak Cemil Çiçek haritayı gösterirken söylemek istediği başka bir şey daha vardı. Berkan onu es geçmişti. Cemil Çiçek haritada Mersin Akdeniz ilçesini de gösteriyordu. Adım, adım kuzeye gidiyorlar derken “Kürtler Akdeniz"den Karadeniz"e kadar bir harita çiziyorlar, görmüyor musunuz? “ Mesajını veriyordu?

 

Cemil Çiçek, yerel belediye seçimlerini güvenlik ve strateji endişesine büründürerek bazı adreslere mesaj gönderiyordu. Milliyetçi radikal kesim ve de askere demek istiyordu ki, bırakın Kuzey Irak"taki “Kürdistan"ı” Türkiye"de adım, adım bir Kürdistan haritası çiziliyor.

 

TV ekranlarında kameralara sık, sık haritaları uzatarak “Bakın, baksanıza benim gördüğümü siz nasıl göremiyorsunuz. Demokratik Toplum Partisi Bölgede tek başına kaldı.”

 

Unutulmasın ki Cemil Çiçek"in bir görevi de Terörle Mücadele Kurulu Başkanı. Çiçek, Başbakan"ın çıkışına rağmen geri adım atmayarak ısrarla bazı adreslere mesaj veriyor, dikkatlerini çekmek istiyordu?

 

TBMM"de temsil edilen legal bir siyasi partinin aldığı oylar sonucu, söz konusu seçmene ve partiye belden aşağı vurmak için herkesin aklına gelen iki adres vardı. Birincisi Ordu, ikincisi de kapatma davası ile karşı karşıya olan DTP"nin dosyasının önlerinde olduğu Anayasa mahkemesi.

 

Çiçek, ilk adrese ulaşmada geç kalmadı. Önce Ağrı, sonra 4 Nisan"da Urfa Halfeti"de çıkan olaylar sonucu iki Kürdün öldürülmesi buna delalet değil mi?

 

Seçimde yenildi diye, bu kadar etik dişi, saldırgan, inkâr felsefi üzerinde bir zihniyete sahip olunarak nereye varılabilir ki? DTP"ye oy verenler bu ülkenin yasal ve de asli vatandaşı değil mi? Oyları ile renklerini belli edenler bin yıllardır bu toprakların asli halkı değil mi?

 

Ayrıca bunları söyleyenler ne çabuk unuttular?

 

Daha düne kadar Cemil Çiçek"in de çatısı altında olduğu partilerde “Camiler kışla, minareler süngü, kubbeler miğfer, müminler askerimizdir” diyenler onlar değil miydi?  Din ve türban üzerinden siyaset yaptıkları için haklarında soruşturma açıldığında “ Türkiye"nin zencileriyiz” diyenler de onlar değil miydi?

 

Dün bunu diyenler, bugün çıkıp DTP gibi legal bir siyasi partiye oy veren milyonları düşman, vatan haini gibi belli adreslere göstermek siyaset ahlakının neresinde yazıyor?

 

Kürtleri kimlik siyaseti ile suçlayanlar süngülü, miğferli söylemlerden sonra hapislere girince ezilmiş dindar kimliğini kullanarak AKP tek başına iktidar olmadı mı? “Türkiye"nin zencileriyiz” diyerek kimlik siyaseti yapmadılar mı?

 

AKP 7 yıldır inanç ve türban, CHP 85 yıldır laiklik, Millet Partisi ile 41 yıllık geçmişi olan MHP Türklük ve Milliyetçilik kimlikleri üzerinden siyaset yapmıyor mu? DTP"nin de kendi gerçeği olan Kürt kimliği üzerinde siyaset yapmasının garipsenecek ne yanı var?

 

Kaldı ki, Cumhuriyet tarihi boyunca imha, inkâr, ezilmişlik, dışlanmışlık ve insan olma hakları zorla elinden alının bir halk “Kimlik” siyaseti yapmayıp neyi yapacak? Hem söz konusu haksızlıkları ortadan kaldırmak ve hak talebinde bulunmak için tek yol olan seçim; yani siyaset yolu ile talep etmesinden daha doğal ne olabilir ki? Siyaset yapmak demek, şiddeti durdurmak demek değil mi?

 

Mecliste Milletvekilleri, yerelde Belediye başkanları, İl ve Belediye Encümeni ile temsil edilmeleri daha doğru bir çözüm yolu değil mi? 30 Mart sabahı oluşan gerçekliği kabul etmeyenlerin suratına şamar gibi inen tokat birilerinin aklını başına getirmesi gerekmiyor mu?

 

Kürtler, DTP şemsiyesi altında Kürt olduklarının kabul edilmesi, Kürtçe konuşmak, ana dillerinde eğitim, kültürel haklarını özgürce yaşamak istiyorlar. Etnik aidiyetlerinin farklı olduğunu, çocuklarına Kürtçe isim vermek, adları değiştirilen yerlerinin gerçek isimleri ile değişmesini talep ettikleri için DTP"ye oy verdiler. Bunlar siyaset yoluyla kazanılmayacaksa hangi yollar ile kazanılacaktır? Cemil Çiçek bunun cevabını verebiliyor mu?     

 

Sayın Başbakan “Ya sev, ya da terk et” dememiş miydi? Kürtler de DTP çatısı altında çok net bir cevap verdiler. “Seviyoruz, terk de etmiyoruz”; ve “ Kimi kimin toprağından kovuyorsunuz” dediler. Cemil Çiçek, bunu DTP"ye oy yoluyla değil de hangi yol ile Kürtlerin söylemesini tercih ederdi doğrusu herkes merak ediyor.

 

Bu saatten sonra Kürtlerin politikası kimsenin tekelinin altında değil mesajı verildi. Korkutmak, sindirmek, inkâr, imha, faili meçhul, korucu gibi Cumhuriyet"in 86 yıllık politikaları çözüm olmadı. Yeni nesil makarna, şeker, fasulye, kömür; buzdolabı, çamaşır makinesi çare değil dedi. Kürt seçmen son noktayı koydu. Dayatma ile bir yere gidilemez.

 

Gerçek bu, egemenler gerçek ile yüzleşmek istemiyor. Gerçeği ertelemek için yüz yıl süren manevralar ile bir yere gelinmedi. Artık gerçek görülmeliler. Kürtlerin bir realite olduğu kabul edilmelidir. Ülkeyi yönetenler Kürt sorunu ile yüzleşmeye cesaret göstermeliler. TRT Şeş örneği korkmanın bir anlamı olmadığını yeterince ispatlamadı mı?

 

Ah! O, adımı bir atabilseler, Türkiye"yi yeniden okuyabilseler. Kürt sorununda tabularını yıkabilecek yeni politikalar üretebilseler. DTP ile ortak paydada Türkiye"nin önünü açabilseler. Türkler değişerek Kürtler kazanılabilir. Cemil Çiçeklerin kafası ile geri gider. Kör bir milliyetçilik girdabına düşer ki demokrasi hayal olur.

 

Hükümet, Cemil Çiçek ve onun gibi düşünenler yüzünden Ağrı ve Halfeti"de kullanılan orantısız güç yönteminden vazgeçmeli. 29 Mart seçimlerinin sonucu doğru okunmalı. İflas eden siyaseti terk etmeli.

 

Taraf"ta Alper Gümüş"ün; Türkiye"nin “ Kürdistan Özerk Bölgesel Yönetimine DTP ve PKK"yı sat. Seni abad edeyim.”; DTP"ye “PKK"ya terörist de seninle konuşayım.”; Kürtlere “ DTP ve PKK"yı sat, seni yatırıma boğayım.”; PKK"nın liderlik dışı kadrolarına “ Liderlerini sat, sana ceza vermeyeyim.” ifade ettiği bu yaklaşımlar iflas etmiştir. Süren hatalar daha fazla devam edemez. Artık kimsenin kimseyi satmayacağı bir ortama ihtiyacımız var.

 

Sonuç, Kürtlerin kimliği ve kültürel talepleri Anayasal güvence altına alınırsa işte o zaman Kürtler belki A-B-C partilerine oy verirler. Belki o zaman Cemil Çiçek gibi kafalar “Iğdır"ı da alarak Ermenistan sınırına dayandılar, bakın Kuzeye tırmanıyorlar” demezler. Gerçekler karşısında sinirleri bozulan Cemil Çiçek gibiler sinirlerine sahip olmalılar. Değilse dönme dolap gibi aynı kulvar içinde dönüp dururuz.

             

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi