M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kürt çocuğu, vicdan ve dipçik

Kürt çocuğu, vicdan ve dipçik

Vicdan ne demek bilir misiniz? Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlaki değeri üzerine dolaysız ve kendiliğinde yargılama yapmasını sağlayan güç demektir.

 

Peki, insaf ne demektir? Merhamete, vicdana veya mantığa dayanan adalettir.

 

Ya insaniyet ne demektir? İnsanlığı olan birey demektir.

 

O halde insanlığı da görmemiz gerekir. İnsanlık; İnsanı insan yapan, insanı hayvan ve diğer yaratıklardan ayıran ona saygı, sevgi değerini kazandıran öğe demektir.

 

Neden mi bu değerli böylesine peş peşe sıraladım?

 

Yaş 12, gün 23 Nisan Çocuk Bayramı, yer Hakkâri, Konu dipçikle başı ezilen çocuk.

 

Diyelim ki, Kürt coğrafyasında görev yapan güvenlik güçlerinin büyük bölümü ve de onların amiri durumda olanlar bu değerleri yitirmişler. Savaşın ve silahların gölgesinde sivil halka dağdakilere gösterdikleri muameleyi gösteriyorlar. Savaş ortamında 25 yıldır o bölgede her türlü değerleri ayaklar altına alan bir olguyu yaşıyor ve sahiplenmişler.

 

Bunların hepsine tamam diyemeyiz; ama haydi tamam diyelim. Peki, ya o Medya Toverlerde lüks döşenmiş ofislerde haber ve makale yazan onlarca gazete editörü, köşe yazarı ve yazı işleri kadrosundaki zevat vicdanlarını, insaflarını, insanlıklarını nerede bırakmışlar?

 

Günlerdir bütün yaygın medyanın haber ve köşe yazarlarını taradım. Ciddi olarak Taraf gazetesi ve bölgenin birkaç gazete ve internet sitesi dışında “Dipçiklenen Kürt Çocuğu” konusunda dişe dokunan bir tek haber ve makaleye rastlamadım. Manisalı çocuklara, Baran Tursun"a gösterilen hassasiyetin binde biri Kürt çocuklarına gösterilmiyor. Şu anda 800 Kürt çocuğu hapiste, 2 bin Kürt çocuğu mahkemelik, 200 Kürt çocuğu 10 ile 20 yıl arasında ceza aldı ya da almak ile karşı karşıya.

 

Bu kaba gücü yapan da sessiz kalan da sevgiden yoksun insanlıkla ilişkisi olmayan olabilir. Kendi ırkından başka ırklardan nefret eden korkunç bir şovenizmin esiri olabilirler. Öfkeleri ve kinlerini çocuklar üzerinde uygulayanlara, kol kıranlara ses çıkartan bir devlet olsaydı bu manzara ile karşılaşılmazdı.

 

Taş atan çocukları acı çektirerek öldürmek, hapse atılırken, vicdan ve insanlık hukuku ayaklar altına alınırken tepki vermeyen gazeteler, yazarlar kınanmalı. Sosyal demokrasi ve evrensel insan hukukundan nasibini almayan, bölgede kirli savaşı sürdüren siyasetçileri ve özellikle AKP şemsiyesi altında Meclis"te bulunan onlarca Kürt kökenli Milletvekillerini nefret ve şiddetle kınamak bir insanlık borcu olmalıdır.

 

İnsanlıktan zerre kadar nasibini almamış bir polisin hunharca döverek bir çocuğa uygulanan vahşeti görmezden gelen Başbakan ve Hükümetin tutumunu kınıyorum. Kürt coğrafyasına yabancı olamayan Siirtli Emine Erdoğan Filistinli çocuklar içe gözyaşı dökerken Kürt çocuklarına reva görülen muamele için her gece yanı başında olan kocası Başbakan"a bir şeyler söylüyor mu doğrusu çok merak ediyorum. Söylemiyorsa Allah"a havale ediyorum.

 

Bu tavır resmen ve alenen Kürt düşmanlığıdır. Bu düşmanlığa sessiz kalanlar da düşmanlık değirmenine su taşıyorlar. Bu tutum bırakın bölgeyi ülkeyi felakete sürükler. Bin yıl birlikte yaşanan kardeşe bunu reva görenler iflah etmez.

 

Küçük bir çocuğa karşı yapılan bu zulme, barbarlığa medyanın tepki göstermemesini bu medyada 36 yıl çalışmış biri olarak esef ve nefretle naletliyorum. Ya kameraya takılmayan bölgedeki onlarca köyde, mezrada, mahallede, sokakta olan insanlık dışı muamele ve barbarlıklara ne demeli? Kim bilir orada neler oluyor?

 

Elinde silah, altında çelik panzer olanlara karşı sadece taş ile 23 Nisan"da çocuklara uygulanan muamele hangi vicdana, hangi insanlığa sığıyor? Dünyada tek çocuk bayramı ile övünenler bu manzara karşısında hala övünebiliyorlar mı? Çünkü çocuk bayramı olmayan yüzlerce ülkede böyle bir manzara yaşanmıyor. Vicdanınızı dipçik sesi uyandırmıyor mu?

 

Şükür ki o görüntüleri TV"ler verdi. O Allah"ın kırında taş atan çocuğa müdahale etmezse o çocuk karakol mu, vilayeti mi basacaktı? O yaştaki çocuk, taş atmayı oyun sanıyor. Bunu bütün psikologlar dile getiriyor. Ama biz ne yapıyoruz; polis tazyikli su sıkıyor, bir diğeri elinde tüfekle ya kolunu kırıyor, ya başını dipçikle ezerek öldüresiye dövüyor ya da tutuklayıp hapse atıyor ve 20 yıl gibi ağır cezalara çarpıtıyoruz.

 

En acısı da ne bilir misiniz? O dipçikle vuran insan kılıklı polisi bir başka polisin bu yaptığının çok iyi bir marifetmiş gibi tebrik etmesidir. Demek ki yetkililer bu coğrafyada polise istediğinizi yapabilirsiniz eğitimi verdiği anlamı çıkmıyor mu? Bir halkın erkeği, dağdaki gencini bir yana o halkın kadını ve çocuklarına karşı beslenen kin, nefret, öfke duyanlara o halkla nasıl bir arada yaşayacak ve orayı nasıl yönetecekler?

 

İnsan bu kadar kin duyduğu bir halkla kardeşlik bağını kurabilir mi? Kürtleri bu ülkenin asli vatandaşı görmeyen bir zihniyet o bölgede etkin olabilir mi? Halkın can, mal, namusu ve onların koruması için var olduğunu iddia edenlerin yaptıkları ile bölge halkının gözünde ne kadar inandırıcı olabiliyorlar?

 

Hani dağdakileri düz ovaya indirecektiniz? Bırakın dağdakini indirmeye, düz ovadaki çocukları bile dağa çıkarmak için ne gerekiyorsa yapıyorsunuz. Anne, baba ve kardeşlerine yapılan zulmü ve namuslarını koruma içgüdüsüyle dağa çıkmaya sizlerin bu tutumu yol açmıyor mu?  Öyle davranıyorsunuz ki, Kürt halkı kendinden başka artık hiç ama hiç kimseye güvenmez hale gelsin.

 

Köyleri boşaltılan, yakılan Kürt, insanları ensesinden vurulan Kürt, Asit kuyularına atılan Kürt, Faili meçhule (belliye) giden Kürt, kafası dipçikle ezilen Kürt, kolu kamera karşısında kırılan Kürt, kadınları ve genç kızları şehir sokaklarında hunharca coplanan Kürt, Yönetimlerin terörüne maruz kalan Kürt, halkı toplu düşman bellenen Kürt, halkı ve siyasetçileri toplu çocukları dâhil hapislere atılan Kürt. Peki, Allah aşkına bu insanlar kendilerini bunca insanlık dışı gelişme ve hunharlık karşısında nasıl koruyacaklar? Siz olsanız ve bu muamele size yapılırsa ne yapardınız?

 

Bu ülkeyi yöneten asker sivil Kürtlerin yönetimine talip oluyorsa bütün bu olumsuz gidişatı görmeli. Kürtlerin devleti olmaya layık olmak gerekir. Barış ve kardeşlik istiyorsan yeni argümanlar, yeni yollar ve çözümler bulman gerekir. Yunanistan, Suriye, Irak ve en son Ermenistan ile çözüm buluyorsan, bin yıl birlikte olduğun Kürt ile de çözüm üretmekten neden zorlanıyorsun?

 

Bölgede ya da bölge dışında Kürt halkına zulmederek, tutuklayarak, siyaset yapmasını yasaklayarak, kadın çocuk demeden döverek, öldürerek barışı kazanamazsın. Ordun çok ama çok güçlü olabilir, silahın gölgesinde hükmedebilirsin, ama insanın yüreğine 100 yıldır izlenen yöntem ile hükmedemezsin.

 

Kürt halkının çocuklarının başını ezerek, öldürerek, hapse atarak kazanamazsın. O topraklara silahların gölgesinde harita üzerinde egemen olabilirsin. Ama birde o toprakların üzerinde dışlanmayan, inkâr ve imha edilmeyen, çocukları öldürülüp, kolu kırılıp, başı dipçiklenmeyen, kadınları, kızları, gençleri hakarete uğramayan kendi iradesiyle egemenliğini tanıyan, gülen sevgi ile sana bağlı öz dili ve kültürü ile sana minnet duymalarını sağlamalısın. Değilse kısır döngü dönme dolap gibi döner durur.

 

Taha Akyol"un kafası ile Kürtçeden başka dil bilmeyen Şırnaklı bir nine ile yaptığı sohbete atfen “Başbuğ bile Kürtçeyi yadırgamadı” diye hala işin yadırgama ve yadırgamama boyutunda isek daha çok yolumuz var demektir?

 

Bir de o polis için açığa alınmış diyorlar. Ne demek açığa alınmak, meslekten mi atıldı hayır. Silahını ve kimliğini taşıyabiliyor. Ama soruşturma sürerken maaşı kesiliyor. Yani bir nevi ödül demektir açığa alınmak. Merak etmeyin bir aya varmaz dava yüzde yüz polis lehine sonuçlanır. Herkes unuttuğunda bu polis sesiz sedasız bir başka ile gönderilir ve görevine iade edilir. Çünkü polisten böyle yapmasını isteyenler bizzat en alttan, en tepedeki amirine kadar bu emri onlar veriyor, öyle eğitiliyor. Yani amirlerinin emrini yerine getiren nasıl suçlu olur ki?

 

Sen amirini meslekten uzaklaştır bakalım, bir daha böyle bir olay olur mu?

 

Bunları yazarken aklıma bir soru geldi. Kürt coğrafyasına yabancı olmayan Siirtli Emine Erdoğan, Filistinli çocuklar için gözyaşı dökerken Kürt çocuklarına reva görülen muamele için her gece yanı başında olan Başbakan kocasına bir şeyler söylüyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
38 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi