İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kardeş köprünün dirilişi

Kardeş köprünün dirilişi

 “Dil bilmezem” iki kelime ile bin yılların meselesi çırılçıplak haliyle kırk yıl önce söylenmiş. Kolay değil kırk yıl önce ana dilinden başka bir şey bilmeyen Kürdün zorla Türkçe derdini aktarmasının ne kaba bir drama olduğunu anlatmak. Kolay olmadığı için hüzne, acıya bandırarak iki kelimeyi devletin odun kafalılarına böyle anlatmış şair.

Ankara’ya; “yaşasın halkların kardeşliği” demek ise o günün koşullarında tam bir kahramanlıktı.

Bir slogan Türkiye’de yaşayan halkların en masum, en adilane, en devrimci, en haklı istemini bütün çıplaklığı ile ancak böyle düşünülebilinirdi. Silahsız, barutsuz ancak böyle birlikte yaşama talebi dile getirilebilinirdi.

Ama silahsız da olsa halkaların birlikte yaşama talebi darağacı kurularak cevaplanıyordu. Çünkü bu ülkede “sen doğruda söylesen” yanlışsın diyen bir anlayış vardı.

Devir, darağacını düşünen bütün insanlara kuruyordu.

Sokaklar postal seslerinin altında ezilirken, sabah namazı vaktinde evlerinden alınan gençler, aydınlar, yazarlar hatta çocuklar işkencenin en yeni mucitlerine teslim ediliyordu. En iyi işkenceyi yapan en iyi devlet adamıydı.

Devir adam öldürerek yükselme devriydi.

Gözüne yüzüne dursun, bir insanın ölüm emri verdiğin için. Boyun posun devrilsin, bir insan asılırken bakıp durduğun için. Hakların kardeşliğini istemenin cezası ölümse denilecek tek kelime var yuhhhh.

Bir darbenin diğer bir darbeyi tekmelediği yıllar birbirini kovalarken Kürtlerin tarihin çarklarında Türkleştirilmesi sessiz sedasız sürüyordu.

Tek tipleştirme Türkiye’de resmi bir emir komutu olmuştu.

Hayatın her alanında asker adımları ses veriyor ve bir asker gibi yaşamanın şerefi tartışılmaz deniliyordu. Yol, su, elektrik temel ihtiyaçken Kürt illerine kabahat etmişler gibi gönderilmiyor cumhuriyet terbiyesi veriliyordu.

Yılların sayfaları çevrildikçe sayfalar arasında kan, gözyaşı ve devrimci hareketin etrafına örülen dikenli tellerin fotoğrafları görülecektir.

O yıllarda İstanbul boğazına yapılan köprünün minyatürü halkaların kardeşliğine dair Zap suyuna kurulur.

Amaç Zap boyundaki Kürt halkının varlığına dikkat çekmek, dağların arasında unutulmuş halkla el ele tutuşmak. Aslında o yılların Hakkari için mahrumiyet yılları olduğunu bilmeyen yok ama yine de bunu görüp düşünen o gençlik oldu.

Köprüyü inşa ettiler ve geri döndüler. Bir bir asıldılar ya da vuruldular veya cezaevlerinde hayatları karartıldı. Yurt dışına kaçanlar ise kendi ülkesinden uzaklarda hasretin koynunda kıvranıp durdu.

Bu köprü yıllarca hizmet verdi Hakkari’ye. Üzerinden gelin alayları geçti, hastalar geçti bir dostluk, bir kardeşlik anısı olarak her gelip geçende yol boyunda bakıştığımız bir sıcak hatıra oldu.  Ta ki doksanlı yılların ortalarına kadar ayakta duran köprüyü demir testerelerle kesene kadarda böyle sürdü.

Kürtlere tahammülsüzlük ve Türk devrimcilerine olan düşmanlık için olsa gerek bu halklara mal olmuş masum minyatür asma köprüye saygısızlıklarını kustular.

Köprü halatları bir ayağa tutundu uzun süre.

Ama bir gün bu saygısızlığa onurluca cevap olunacağını düşünemediler.

 O gün dündü…

 Emeğin savunucuları köprüde bizatihi çalışarak, hilti ile beton kırarak, halat gererek, harç kararak, kereste taşıyarak o saygısızlara emeğin ve emekçinin gücünü ve alın terini hatırlattılar. Adı: Tarık, Hamit, Recep, Cahit, Halit…

Ve kardeşliğin sesi oldu: Cezmi, Ragıp, Nur, Şeref, İlkay, Süavi …

Ülkenin bütün illerinden barışa köprü olmak için söz vermiş Kürt, Türk, Laz, Çerkez gençleri Zap boyuna zincir oldular o en şafak alınlarıyla.

Bir umudun yükselen sesi… Bir geçmişi anımsatan gözyaşları göründü.

Birden Diyarbakır cezaevinde barışa sevdalı Kürt gençlerin bedenleri ve canlarıyla oluşturduğu köprüler geldi aklıma. Onların yiğitlikle kurdukları köprüler bir nehrin üstüne kurulacak köprülerden daha uzundu… Deryaları, okyanusları birleştirirdi.

Barışa milyonlarca anlam biçilebilir, milyonlarca kere koşulabilir. Çünkü barış beslenme çantalarının azığıdır.

Kim gelir geçer bu köprülerden demeyin. Bir devrin bir devirle buluşması olur belki. Sesimizin gittiği, kuvvetimizin yettiği, köprüleri atmadığımız bir devir.

“Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler
yeddi ceset hetim hetim Zap suyunda yüzerler
hökümata arz eylesem azarlar
-ben ketimo
-ben hetimo
ben ne biçim vatandaşım hooy babooov ?

Şavata 'dan Angara'ya ses getmiir
biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir
-malımız yoh
-yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
ganadımız, golumuz yoh
bu ne biçim memlekettir hooy babooov ?” (Şemsi Belli)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
  • Acar / 03 Ekim 2010 Pazar 14:10

    Aslında orda gördüğüm güzellikler belkide çok az görüldü çok etkilendim kardeşlik adına hala çok güzel sağlam halatlar olduğunu gördüm ama zavallı medya yıllardır savaş için yaptıklarının çok azını harcasa çok şey başarır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Buket / 03 Ekim 2010 Pazar 16:37

    Ben halkların kardeşliği kavramına inanmıyorum.Kardeşlik,savaşın keşfi,ilk cinayetle ortadan kalkmış bir kavramdır.Deniz Gezmiş\'e gelince...Dönemiindeki sosyal ve siyasal yapıyı anlamadan onu kahraman ilan etmek,film kahramanı yaratımından başka bir şey değildir.

    Yanıtla (0) (0)
  • sağduyulu / 03 Ekim 2010 Pazar 17:20

    Sayın yazar; anlattıklarını belki senin gibi edebiyat diliyle anlatmasını bilemeyiz amma geçmişte kürtlerin neler yaşadğını Allaha şükür şimdiki ilkokul çocuğuda biliyor. Hükümetin önemlisi muhalefetin ılımlı düşündüğü kürt sorununda PKK'nin ateşkesi uzattığı bu dönemde halka eskiden yaşanmış acı hikayeleri anlatıpta halk üzerinde güvensizlik yaratmanın bir alemi yok. Geçmişi bilmek unutmamak mutlaka önemli amma bu dönemde özellikle siz aydınların geçmişle değil gelecek güzel günler için umutlu yazılar yazması çok daha doğru olacaktır. Çünkü gerçekten Türkiyede iyi şeyler oluyor en azından son siyasi gelişmeler onu gösteriyor. Umud ediyorum ki köprünün inşa edilği gibi kürtlerin tüm sorunlarıda inşa edilecektir.

    Yanıtla (0) (0)
  • ron / 03 Ekim 2010 Pazar 20:17

    geçmişini bilmeyenin geleceği anlamsızlıklar içinde geçmeye mahkumdur. Türk devleti göktürklerle başlattığı tarih serüvenini osm. imparatorluğuyla harmanlayarak şanlı! ve köklü olduğunu göstermeye çalışmaz mı bunu da aydın dediğimiz akademisyenler yapmaz mı? "duygusallığı bırakın" diyenlerin kendi duygusallıklarını bırakmalarını mı bekleyeceğiz. hayır, asla! çekilen acılar mazlum halkların alınlarında sonsuza dek bir mağdurluk halkası olarak tanrıya sunulacakken, yapılan zalimlikler soykırımlar ve işkenceler de zalimlerin alınlarında birer lanet mührü olarak ebede kadar duracaktır. bunu görmezden gelmek isteyenin, yok sayanın öncelikle vicdanından sonra da insanlığından şüphe ederim. böylelikle "vicdansızlık yapmayı bırakalım" diyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Hamit / 03 Ekim 2010 Pazar 21:04

    İrfancığım ne diyor Marih biliyormusun..."...Satılmışlığın, kahbeliğin, riyakarlığın, adiliğin ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan karanlık denizin ortasında, güneşi batmayan bir
    Ada
    Ben ne şuralıyım ne buralı
    Adalıyım Adalı
    Adam ormanlıktır
    Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı
    Bütün Adamı kaplar
    Erdemin güneşi yirmidört saat aydınlatır Adamı
    Biz Ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
    Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir.Onlar bir avuç biz ise milyonlarız.Kaybedec eğimiz hiçbirşey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır.."

    Yanıtla (0) (0)
  • mezopotamyalı / 04 Ekim 2010 Pazartesi 12:59

    Şimdi "İdeolojik Kardeşlik" dediğimden, biri çıkıp bu da ne? diyecek. Bundan eminim.
    Ama böylelerine durun bir düşünün hele... diyorum.
    Deniz Gezmiş ruzgarı sadece idam edilenlerle sınırlı değil ki,, Peki onun yanında yer alıpta FİKRİ BAYRAĞINI devralan ve O'nun gibi Kürtlere yakınlaşan bir tek Devrimci gösterin bakalım.
    Gösteremezsiniz..
    Çünkü yoktur.
    Peki bu nasıl bir FİKRİ HAREKET ki, o üç-dört devrimci ile son bulup gitti..
    Demek biz hayalimizde öyle zanediyoruz. Yaşasalardı, başımızdakilerden iyi olabilirlerdi,ama asla ideal olamazlardı...
    Olay budur.
    Konuya İdeolojik gözlükle bakıldığında vede köprüyüde gördüğümüzden hayallerine sarılıp avutuyoruz kendimizi...

    Yanıtla (0) (0)
  • mam çel / 04 Ekim 2010 Pazartesi 11:48

    elbette sürekli geçmişi gündemde tutatarak geleceğe umutsuzlukla bakmak doğru değildir fakat yazarın burda anlattığı geçmişin değerini şimdiğe kadar anlamadıysak anlamaktır.kimisi bu anlatıklarına duygusalık yapmak kimisi edebiyat yapmak kimisi başka sey der ama önemli olan içinde yaşadığımız çağa bakarak mezopotamyanın gerçeğini bu çağ içinde görmektir.ayrıca bukete de cevap olarak şunu diyorum, bilime göre kıyamete 3,5 milyar yıl kalmış bunun için insanın ve insanliğın değerini anlamak için biraz hızlı davranalım

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan KALENDER / 04 Ekim 2010 Pazartesi 12:15

    Adamlar gelmiş tekrardan bir DOSTLUK KÖPRÜSÜ inşa etmişler! Nesi kötü bunun! Kötü olan KÖTÜLÜKLERDİR . Amma biz yinede İSMET ÖZEL'in o ünlü mısraını zikretmeden geçemeyiz;''' Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
    ey kanıma çakıllar karıştıran isyan'''

    Yanıtla (0) (0)
  • mezopotamyalı / 04 Ekim 2010 Pazartesi 12:47

    Ben ne Deniz Gezmiş'in nede dava arkadaşlarının kardeşlik peşinde koştuklarından dolayı İDAM EDİLDİKLERİNE inanmıyorum. Onlar İDEOLOJİK KARDEŞLİK saiki ile gelip o köprüyü orada kurdular. Konu bundan ibarettir.
    Yalçın Küçük hangi saik ile biz Kürtlere yakınlaştıysa Deniz Gezmiş te aynı saikle bizlere yakınlaştı. Burada biz kendimizi kandırıyoruz.
    Örneğin, Yalçın Küçük MED Tv de sayın başkanım, sn.Başkanım... dediği dönemlerde ölseydi yada idam edilseydi Şimdi Deniz Gezmiş'e bu şekilde yakınlaşan herbir Kürdün gözünde bir kahraman olacaktı. Öyle ya, Deniz Gezmiş'in ÇOK ÇOK ötesinde sözler sarfediyordu..
    Ne oldu Peki?
    Kürtleri Kasap gibi kesen Ergenekona üye oldu sonunda..
    İşte İdeolojik Kardeşliğin neticesi bu kadar olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • mezopotamyalı / 04 Ekim 2010 Pazartesi 13:04

    Millet olmak istiyorsan:sağcısına, solcusuna vede hırsızına KADAR halkının tüm bireylerini kocaklaman lazım, vesselam.
    Bu tür İdeolojik Köprüler Kürtlerin arasına sadece nifak sokar.
    Hemen öfkelenmeyin, sakin kafa ile mühameke ederseniz dediğime gelirsiniz...

    Yanıtla (0) (0)
  • Arzu / 04 Ekim 2010 Pazartesi 13:23

    Deniz Gezmiş'in İdam edilirkenki son sözlerinden biri de YAŞASIN KÜRT VE TÜRK HALKLARININ KARDEŞLİĞİ'dir. Kahin gibi cümleler kurmak bu gerçeği değiştirmez. Yani sarf ettiğiniz kelimeler sadece tahminlerinizden ibarettir.

    Yanıtla (0) (0)
  • apdullah sucu / 04 Ekim 2010 Pazartesi 16:43

    otuz yıldır ölen gençlerin üstünden savaş çığırtkanlığı yapan kürt ve türk milliyetçileri anlayın artık siz kaybedeceksiniz barış ve kardeşlik kazanacak. o köprüyü yapanlar asılırken son sözleri şuydu..yaşasın tam bağımsız demokratik türkiye yaşasın türk ve halklarının kardeşliği onlar ölürken bile ülkesini seven yiğitlerdi.

    Yanıtla (0) (0)
  • ÇaKıL TaŞı / 05 Ekim 2010 Salı 11:58

    Aslında sen sadece aşk yazılarını oku :))..Yoksa aklımı karıştırıyor fikirlerin.Şimdi yine frekansıma gel gir dersin bana :))))

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan KALENDER / 05 Ekim 2010 Salı 12:29

    Yaşamı boyunca DENİZ GEZMİŞ , kendine özgü bir FİKİR adamı pla-ma-dı! Ama başka fikirlerin MAHKUMU MAĞDURU ve MAŞASI oldu! 1969 YILINDA adı-sanı bilinmeyen bir ANARŞİST idi. Bunları bizzat kendisiyle beraber İstanbul FEN FAKÜLTESİNİN camlarını kırarken bilirim. Asılmasaydı bu denli tanınmaz bilinmezdi. Asılıren KÜRT-TÜRK KARDEŞLİĞİNE dair en küçük bir cümle söylemedi. Çünkü o zamanlar böyle bir DAVA mevcut değildi. Sadece SAĞ-SOL vardı.

    Yanıtla (0) (0)
  • Musa / 04 Ekim 2010 Pazartesi 21:47

    yol verir köprü vardır alır geçer......
    inanın o köprünün her geçişlerinde kimse bir şey anlamayacak.
    neden anlamayacaklarını da siz çözün....

    Yanıtla (0) (0)
  • mezopotamyalı / 05 Ekim 2010 Salı 15:18

    Tavsiyeni önemsiyorum...
    Belli bir süreye kadarda kafana göre takıl, serbestsin yani.

    Yanıtla (0) (0)
  • apdullah sucu / 05 Ekim 2010 Salı 15:37

    ihsan kalender hayatında devrimler yada devrimciler hakkında kaç kitap okudun yorum yapıyorsun

    Yanıtla (0) (0)
  • İhsan KALENDER / 05 Ekim 2010 Salı 23:32

    Önce adını doğru yaz! Sonra sual et!

    Yanıtla (0) (0)
  • ÇaKıL TaŞı / 06 Ekim 2010 Çarşamba 01:29

    gelek spas...Doktor da öyle demişti kendi haline bırakın diye..Senin gibiler yüzünden :))).Adam aşk makalesi yazınca pişmiş patates gibisin. Biraz siyasi ve güncel olunca başlıyorsun taşlamaya :))

    Yanıtla (0) (0)
  • ÇaKıL TaŞı / 06 Ekim 2010 Çarşamba 01:36

    Şivesinden dolayı b yi p yazdı diye neden ezmeye çalışıyorsunuz ki kişiyi. bana da biraz tuhaf geldi Deniz Gezmiş ile ilgili yazdıklarınız. Siz kendinizi biliyorsunuz zaten.O zaman biraz bildiklerinizden yazarsınız anlayan anlar anlamayana da umursuz davranırsınız olur biter.

    Yanıtla (0) (0)
İrfan Sarı Arşivi