M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

İnsansızlaştırmak

İnsansızlaştırmak

Osmanlıdan Cumhuriyete miras kalan bir gelenektir insansızlaştırmaktır.

Cumhuriyet hükümetleri genellikle bunu siyasi anlamda gerçekleştirirdi. Sık sık başvurdukları bu yöntemden de Müslüman Kürtler, Gayrimüslimlerden de en çok Ermeniler nasiplenmişler. İnsansızlaştırma tarihimizde “ sürgünler” olarak yer almıştır.

Bu konu şunun için dikkatimi çekti.

Çok özel, program dışı bir zorunluluk çıkmazsa; sıla hasretimi gidermek için her yıl Eylül ya da Ekim Aylarında memlekete özel bir ziyaretim olur. Son 7 yıldır bu ziyaretlerimi Batman Hasankeyf Kültür ve Sanat Festivali’ne deng getirmeye çalışıyorum. Bazen Festival Tertip Komitesi panellerde moderatör ya da katılımcı olarak davet eder. Etmeseler de değimli ki söz konusu olan Batman ve Hasankeyf’tir büyük bir coşkuyla geliyorum.

Bu yıl da resmi ve görevli davet almasam da koşa koşa geldim.

Dostlarım festival öncesi Hasankeyf’i yok etmek isteyen egemen güçlere karşı tepki olarak “ Hasankeyf Yok Olmasın “ sloganıyla 11–17 Ekim tarihleri arasında “Dayanışma kampı” gerçekleştirilmişti. Bu yüzden bende 11 – 20 Ekim aralığı için bir program yaptım.

Dayanışma kampının 2. günü 12 Ekimde düzenlenen etkinlikte “ Hasankeyf tarihi, Alternatifler ve geleceği “ konulu panel düzenlendi. ABD, Kanada, Avustralya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinin vatandaşı olup Stutgart, Londra ve Mimar Sinan Üniversitelerinde öğretim görevlisi olan 11 katılımcının sunduğu “ Alternatif Projeler ve Hasankeyf’in geleceği “ konulu panelde ortaya koydukları önerileri dinlerken işte asıl mesele bu dedim.  Ve kendi kendime “ bizim üniversiteler, özellikle çevre il ve Batman Üniversitesinin Hasankeyf kazı başkanı olan rektörü Konya’dan dostum Prof. Dr. Abdüsselam hocam nerede? Yabancıklar kadar da mı tarihi kente duyarlılığımız yok mu?” Sorusunu sormadan edemedim.

Nitekim yabancılara “ Hawar Hasankeyf’in Çığlığı “ kitabımı göstererek “ keşke sizler 15 yıl önce bu projelerinizle gelseydiniz. O zaman inanıyorum ki Hasankeyf’in sulara boğdurulmaması için daha büyük bir aşama kaydederdik” dedim.

Söz konusu Üniversite Öğretim Görevlilerinin ana çıkış noktası baraj taraftarı şirket ve egemenlerin ilk hedefinin Hasankeyf’i ve baraj altında kalacak vadide yer alan yerleşim yerlerini insansızlaştırmak olduğunu söylediler. Bu konuda da önemli bir başarı elde ettiklerine dikkat çektiler.

Konuk Üniversite öğretim üyeleri doğru bir konuyu gündeme getirerek sorunun can alıcı yönüne parmak basıyorlardı. Egemenler önce Hasankeyf’ten Ilısu (Germav’a) kadar sular altında kalan birçok köyü yakarak, yıkarak boşaltmışlardı.

Sonra bir iddiaya göre bilinçli olarak “ sit alanı “ ilan edilen Hasankeyf’e tek bir çivinin çakılmasını engellediler. Oysa aynı egemenler barajın olacağı kesinleşmeden 1970 li yıllarda Hasankeyf halkını mağaralardan çıkarmak, yukarı şehirden aşağıya indirmek ve afetler nedeniyle evsiz kalan Hasankeyflilere “ Afet evleri “ yapmışlardı. Ancak barajı gerçekleştirmek için sit ilan edenler eski şehirdeki Hasankeyflilerin yıkılan evlerini, bahçelerini onarmalarını, çarşılarını, pazarlarını yeniden tanzim etmelerini engellediler.

Barajı yapmak isteyenlerin tek muradı köylerden sonra Hasankeyflileri de bıktırmak, usandırmak, ekonomik girdilerinin önüne setler örerek insansızlaştırmaktı. Şu ana kadar kısmen de olsa başarılı oldular.

Hasankeyf’te 15 yıl önce 6 bin kişi yaşarken bugün bu sayı 3 bin insana düşmüştü. Yani bu tarihi kentte hala insanlar yaşıyordu ve egemenler arzu ettikleri insansızlaştırmada tam bir başarı elde edememişlerdi. Hala Hasankeyfliler tarihi kenti gezmeye gelen, şirketlerin sulara gömülmeden son bir kez bu şehri gösterme turları sayesinde turistik eşya, yörenin gıda ürünlerini satarak ve Dicle kenarında, yolgeçen hanında gelenleri ağırlayan çardak ve mağara balık lokantaları sayesinde ayakta kalmaya çabalıyorlardı.

Egemenleri ve barajı yapan firmaları bu cılız direnç bile çileden çıkarmaya yetiyordu. Çünkü şehri tamamen insansızlaştıramıyorlardı. Son hedeflerine ulaşmak için çareler arıyorlardı. Ve sonunda kanyona düşen bir kaya onlara yeni bir fırsatın kapısını açtı.

Yine konuştuğum Hasankeyflilerin iddiası yıllardır bekledikleri fırsat ayaklarına gelmişti. Bilirkişi raporu ve ilgili kurumların aldıkları kararalar ile on bin yılda on bin defa kayanın düştüğü kanyona sanki ilk kez kaya düşüyormuş gibi bir tavır içine girdiler ve tarihi kaleyi ile kanyonu demir parmaklıklar arkasına alınarak, kapısına kilit vurularak hapsettiler.

Bu son uygulama tek bir turistin Hasankeyf’e gelmemesi, tarihi şehri insansızlaştırma projesinin son halkası olduğu ileri sürülüyor. Öyle ki Hasankeyf kanyonunda kaya düşme olayın baş sorumluları olarak muktedir egemenler gösterilmektedir.

Çünkü o egemenler askeri operasyonları için Karaköy ( Reşiye ), Uzundere ( Vezrine ) ve doğup büyüdüğüm 500 yıl Mala Sixan’a, Mala Bederxan’a, Mala Mirxan’a soyumun yaşadığı Kozlu ( Cimeline ) köyüne E – 5 Otobanı gibi on santimlik sıcak asfalt yol yapıldığı. ağır vasıtalar geçtiği için o kayanın düştüğü ve bir vatandaşın öldüğü iddia edilmektedir.

Bütün iddia ve yargıları topladıktan sonra kadim dostum, arkadaşım, kardeşim Hasankeyf Belediye Başkanı Abdülvahap Kusen ile konuşmadan makalemi yazmak istemedim. Sayın Kusen şunları söylüyordu:

“Latif ağabey bir musibet bin nasihatten evladır. Bizler Hasankeyf tamamen sular altında kalacak, bu şehir yok olacak, Hasankeyf gemidir su alıyor batacağız derken; çırpınıp çabalarken ses vermeyenler bugün küçük bir rantlarını kaybedenlerin yaygarasını da hayra alamet olarak nitelendiriyorum. Çünkü dün parmaklarını oynatmıyorlardı.

Kanyonda beklemediğimiz bir yerde vuku bulan kaza sonucu bir insanımızı kaybettik. Bu şok üzerine geçici olarak kanyon, kale ve kale altını geziye kapattık. Ancak 27 Ekim’de Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu Hasankeyf’te bu konuyu görüşmek üzere bir toplantı yapacak. Batman Valisi Sayın Ahmet Turhan tarihi şehri ve ören yerlerinin gezilmesi için bütün dünyada uygulanan bir projenin yapılmakta olduğunu ifade etmiştir. Bugünkü uygulama geçici bir tedbirdir. Turistlerin Hasankeyf tarihi ören yerlerini gezememesi her kesten çok bu ilçenin Belediye Başkanı olarak beni üzmektedir. Hapsedilmiş görüntü en çok beni rahatsız ediyor. Ama bu sorunu hukuk çerçevesinde çözmek için çaba içindeyiz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi