M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Skor savaşları

Skor savaşları

 “Skor” İngilizce kökenli bir kelimedir. Anlamı bir spor karşılaşmasında tarafların kazandığı sayılar, karşılaşmanın sayı olarak sonucudur. Başbakan sporcu geçmişiyle skora olan yatkınlığı ile icraatlarını rakamla anlatmayı çok seviyor.

 Ancak Sayın Başbakan öyle bir skoru dillendirdi ki, insanın kanını dondurur.

 “Bölücü terör örgütüne karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Hakkâri Valiliğimiz açıkladı, sadece 10 gün içinde 123 terörist etkisiz hale getirildi. Şubat ve Ağustos ayları arasında 373 terörist; son bir ay içinde toplam 500 terörist etkisiz hale getirildi…” Dedi.

Başbakan futbol, basketbol, voleybol maçlarından bir skor açıklamıyor. Bir ay içinde kaç Kürd öldürüldüğünün sayısal skorunu hizmetleri arasında sayıyor. Niçin? İddia o ki Askeri kayıpları gizlemek için.

Peki, açıklamanın yapıldığı yer neresi?

İbret verici bir adres. Dindar insanların yetiştirileceği İmam Hatip okulunun açılışında bu skor binlerce çocuk, genç ve ailelerine hitaben yapılıyor. Başbakan son 30 yılın en şiddetli çatışmaların ve en ağır kayıpların yaşandığı bir süreçte bu skoru okulda dillendiriyor.

Sizce bu nasıl bir ruh hali? Sağlıklı bir insanın yapacağı bir yaklaşım mı? Hele o insan ülkeyi idare eden ve “anaların gözyaşını dindireceğim” diyen bir Başbakan ve bir Hükümetin başı olarak yola çıkmış ise. Ölen bazı gençlerin sayısını gizlemek için, başka ölen gençlerin sayısal skoruyla övünüyorsa Kürd sorununu zorlukla yüzleşip ortada kalmak değil de nedir?

33 asker, 34 köylü, düzinelerle PKK’li öldürüldü skorları ile toplumsal barış gelmez.

Bu söylem Kürd ve PKK sorununda yılmışlığın işareti değil mi? Bu yaklaşım hayal ettikleri gibi Kürd meselesini bitirememenin ihtirası içinde kızgınlığın dışa vurumu olduğunu ben değil onlarca köşe yazarı, aydın, siyaset bilimcisi söylüyor, yazıyor.

Oysa biz sade insanlar ülkeyi saracak tehlikeyi defalarca dile getirdik. Kürdler sadece “eşitlik” ve “anadil” istiyor dedik. Ama Başbakan kendisini mutlak haklı görerek uyaranları dinlemedi, kale bile almadı. Siyaset yapmak isteyen Kürdleri “daha ne istiyorlar” diyerek, KCK operasyonları ile tam 8 bin sivil eline silah almamış siyasetçiyi hapislere tıktı.

AKP, Başbakan ve Hükümet üyeleri Kürd meselesini çözmekten çok, PKK’yı bitirme üzerine yoğunlaşınca çözüm için bütün seçenekler sildi süpürdü. Geriye sadece askeri çatışma ve skorlara dayanan bir hizmet icraatı kaldı.

Başbakan Erdoğan’ın hedefinde Kürd sorunu değil, PKK’yı bitirme olunca geldiğimiz nokta 1990 yıllarında gerisine düşmek oldu. Gerçekleri saklanmasın. Oslo görüşmelerinin mutabakatını kabul etmeyen hükümeti oyalama taktiği güdünce PKK de boynunu kuzu kuzu uzatmadı. Oysa samimi, gerçekçi ve onurlu bir barış sağlansaydı bu kanlı günleri yaşamazdık.

Bu fırsat kaçınca ölen askerler yüzünden kabaran kamuoyu öfkesinin AKP’yi hedef almasını önlemek içinde BDP, Kürd siyasetçi ve aydınları günah keçisi haline getirdi. Onları Türk halkına kurban olarak sundu/sunuyor.

Yetmeyince balyoz gündeme girdi. Analistlerin yorumu o ki tırmanan şiddet, ölen ve öldüren savaş eleştirisini bastırmak için AKP’ye bir araç gerekiyordu. O da “Balyoz” oldu. Yükselen tepkiyi azaltmak ve gündem değiştirmek gerekiyordu o da mahkemenin aldığı karar oldu. İddia o ki davanın içeriğini tam olarak savcılar, hâkimler bile hala bilmiyormuş. Medya mı? Onlar da gündeme yapıştılar ve “Balyoz” davasını önemsizleştirmekle meşguller.

Skor savaşlarında AKP ve Başbakan’a akıl veren ve de kendileri için bir çıkar umanlar çok yanılıyorlar. Skor savaşlarının sonu kesinlikle yıkımdır. Hız limitini aşarsan otoban bile olsa yoldan çıkmaman mümkün değildir. Halkların öfkesini çatıştırmak kendisini bitirmektir.

Sayın Erdoğan Kürd sorununu algılama biçimini değiştirmeli. En acıklı anında Sırrı Sakık’ın“Evlat acısı çok ağır. Akan kanı ancak siz durdurabilirsiniz. Bu savaşı bitirin kimse evlat acısı çekmesin.” ricasına “Ben elimden geleni yaptım, yapabileceğim başka bir şey yok” diyerek şiddet kartına sarılmak çözümsüzlüktür, kandır, savaştır; gençlerin ölümü ve de anaların gözyaşıdır. AKP ve Başbakan sorunu PKK ile sınırlı tutmaktan vazgeçmeli. 30 yıllık çatışma ve ölümlerin kaynağı salt PKK değil “Kürd” sorunudur.

Kürd sorununda ciddi reform yapmadan, Kürdlerin insanı hakları verilmeden PKK’yı bitireceğini düşünmek AKP’ye akıl veren hocalarına has olmalı. Başbakan kendisine Kürdler ile görüş ve konuş diyenlerin önerilerine kulak vermeli, Kürdler ile diyaloga geçmeli.

Öyle ki aklı başında aydınların dediği 3–4 maddelik öneriler bile şimdilik yeterlidir. Tabii bu görüş ve düşüncelere itibar ederse Başbakan, AKP ve ülke kazanır. Ne mi onlar?

* Anayasal vatandaşlık. Yani “eşitlik” statüsü ile siyasetin önünün açılması.

* Yerel yönetimlerde reform, Belediye Başkanları gibi Valileri de halkın seçmesi.

* Hükümet anadilde eğitimi yürürlüğe koyacağını samimi bir dille açıklamasıdır.

Bu üç karar alınır alınmaz PKK şartsız silah bıraksın, tüm güçlerini sınır dışın çeksin. Bu adımlar çok mu zor? Bu adımlar bile kanlı kardeş savaşını durdurur. Yeter ki,

AKP ve Başbakan sorunu çözmek için biraz gayretli olsun. Yeter ki; Kürd halkının seçilmiş yasal temsilcileri ile diyaloga geçilsin. Yeter ki “oy” için danışmanların ve yandaşların aklıyla genç nesilleri kirli savaşa kurban verilmesin.

Tuz kokup tadını yitirmeden çare üretilmeli. Hükümet devlete sahip olmak için değil, yönetmek için vardır. Sayısal skorla insanların vicdanları sızlatıyor. İnsanlık ailesinin akıl, vicdan terazisini sarsıyor. Skor ayrıştırır, Kürdleri hedef gösterir, kin, nefret, öfke pompalar. Oysa hakikat olan şu ki, suçlayan skorlar yerine çözüm üreten siyasete gerek vardır.

 İstenirse kardeş savaşı bir ayda biter. CHP Oslo üzerinden barışı baltalasa, MHP “idam” ve “OHAL” diye ısrar etse bile AKP bu tuzağa düşmemeli. Kürd halkının ortak demokratik talepleri karşılanmadan bin kez ” OHAL” ve “İdam” Kürd sorunu çözmez.

ABD ve AB öncülüğünde Ortadoğu’da yeni sınırlar çiziliyor. Kürdler bu arayışta elbet de kendilerine yeni bir yer bulurlar. Ama bu Türkiyesiz olmamalı. Türkiye’nin desteğinde yer bulursa Türkiye için yüz yıllık bölgenin en güçlü ülkesi zeminini hazırlar. Türkiye’de Orta Doğu ve Dünya’nın sayılı ülkeleri arasına girer. Ekonomisi de risk almaktan kurtulur.

NOT-1: Ape Musa’nın katledilişi üzerinden 20 yıl geçti. Ape Musa ve diğer Kürdler aydınlığa çıksın, eşit ve özgür yaşasınlar diye ölümden korkmadılar. Ne yazık ki, 20 yıl sonra da süreç hala devam ediyor. Musa Anter ve tüm Kürd şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum.

NOT-2: 21 Eylül Dünya barış günüydü. Bir barış günü daha savaş, kan, gözyaşı içinde geçti. Kutlayamadık, hatırlayan bile olmadı. Dilerim 2013 yılında bu günü layıkıyla kutlarız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi