Lokman Ergün

Lokman Ergün

Şivan’a Mektup

Şivan’a Mektup

 

 

 

Tû xewne kî roj u şevî                  sen bir rüya gece ve gündüz
Tû stranekî  kûr u xweşî              sen bir şarkı derin ve güzel
Tû li ser serê rêvingê berze        sen kaybolmuş yolcuların üstüne
Berfe kî dibarî seranserî              boydan boya yağan karsın

Tû li bêhna bayê evinê           sen aşk rüzgarının kokusunda
Tû li germa roja havinê          sen yaz gününün sıcağında
Bê te nayê xew u xewn          sensiz ne uyku ne rüya olur
Tû li ser dil qûl u keserî         sen gönülde keder ve yarasın

1-Kürtçeyi oldukça iyi biliyorum. Herhangi bir eğitim aldığımdan değil, büyüdüğüm ailede Kürtçe konuşulduğu için. Sonradan da mümkün oldukça Kürtçe okumaya çalıştığım için. Ancak şimdi düşüncelerimi paylaşmak istediğim zaman, Türkçe yazıyorum. Çünkü insanların entelektüel dilleri vardır. Benim entelektüel dilim Türkçe.  15 yıl boyunca, edebiyatı, felsefeyi, sosyolojiyi Türkçe okudum. Kürtçe yazmak ve konuşmak elbette ki çok önemli. Diline ve kültürüne sahip çıkmak en önemli siyasi tavırdır. Eğer bugün Kürtçe yazılabilir ve okunabilir olsaydı, bu mücadelenin yapısı ve doğası farklı olurdu.

Dolayısıyla, birilerini “sen neden Kürtçe yazmıyorsun” diye suçlamak, bir anlam ifade etmiyor. Zaten, düşüncelerimizi Kürtçe yazabiliyor ve yazdıklarımız da okunabiliyor ve anlaşılabiliyor olsaydı, bu kadar acı ve ızdırab çeker miydik  bilmiyorum? Üstelik eğitim dili olmamış bir dilde, bilimsel terimleri, siyasi argümanları ne kadar kullanabilirsiniz, tartışılır bir durumdur. Anadilde eğitim diye canımızı dişimize takmamızın sebebi de bu zaten.

Nihayetinde, bu girişin sebebinin, kendisine yönelik tenkitleri, parmak sallayarak ve kendisini eleştirenleri Kürtçe yazmamakla suçlayarak savuşturmaya çalışan Şivan’a cevap olduğunu anlamışsınızdır.

2- Hangi dilde yazdığınız önemli değil, ne yazdığınız önemlidir. Kürt siyasi hareketi, salt bir Kürt hareketi değildir. Bir insanlık hareketidir ve Türkiyeli bir harekettir. Biz sadece Kürt halkına değil, Türk halkına da sesleniyoruz. Hatta daha çok, Türk halkının vicdanına ve sağduyusuna sesleniyoruz. Çünkü uğruna mücadele ettiğimiz şey, halkların kardeşçe yaşadığı bir ülkedir. Halkların kardeşçe yaşadığı bir orta doğudur. (isterseniz “navenda rojhilat” yazabilirim)

3- 35 yıl önce ayrıldığın ülkende, halkının değerlerinin ve değer yargılarının hangi yöne evrildiğini anlamaz duruma gelmişsen, öğreneceksin. Kasetlerini toprak altında saklanmaktan, televizyonlarda çalınmaya kimlerin çıkardığını düşüneceksin. Şimdilerde Amed’de konser vermeyi hayal ettiğin yüz binlerin, hangi duyguyla toplanacağını anlayacaksın. Anlayamıyorsan, bu senin ahmaklığındır.

4- Sanatçının ruhu, kırılgan bir ruhtur. Kimsenin sanatçıdan militan bir tavır ve herhangi bir ideale kayıtsız adanmışlık bekleme hakkı yoktur. Elbette ki sanatçı; özgürdür, aykırıdır, yeri gelince şeytanın avukatıdır. Ancak, şeytan değildir. Beslendiği kaynaktan, halkından, ayrı düşmüşse, halkının duygularına yabancılaşmışsa, anlamını yitirir. Sesinden, güftenden, bestenden daha önemli olan, taşıdığın anlamdır. Onu kaybetmeyeceksin.

5- Şivan Perwer’e yönelik yapılan, eleştiriden öte bir şey değildir. Şivan Perwer, istediği kanala çıkar, istediği yerde ve istediği kişilerle görüşebilir. Bu bir tercih meselesidir. Ancak bu halkın da, Şivan ile ilgili duygularını dile getirme hakkı vardır. Konu, sadece yazı yazan birkaç kişinin hezeyanları ise, Şivan’ın bu kadar feryat etmesinin de bir anlamı yoktur. Ancak Şivan da biliyor ki, Kürtlerin yüreğindeki kristal camları kırmıştır. Telaşın ve hırçınlığın bu sebepledir.

6-Şivan, önemli olmasaydı elbette ki bu kadar yazı yazılmazdı. Konu, Şivan’ın değerinin bilinmemesi değil, Şivan’ın değerler sisteminin yerle bir olmasıdır. Şivan olmasaydı, bu yazı olmayacaktı. Ama Şengal dağındaki Yezidi kızı, Karacadağ’daki nergiz, Murat çayındaki hırçın su olmasaydı, Şivan’ın söyleyecek şeyi  de olmayacaktı. Bir halkın siyasetçileri, sanatçıları, yazarları, o halkla vardırlar. Halk, varlığıyla onları var eder, onlar da o halka; yazarak, söyleyerek, yaratarak borçlarını öderler.

7- Muktedirlerin sofrası zengin, dilleri tatlı, iltifatları incedir. Ama tarih; yoksulların sofrasında kuru ekmekle yetinen, içten bir gülüşle keyiflenenleri saygıyla anar. Senin stranlarını kutsal bir ayetmiş gibi belleyenleri unutup, ne dediğini anlamayanların konjonktürel ilgisine kanmayacaksın. Mum ateşi,  parlak ve yakıcıdır, herkes bilir ama; kelebek hep o ışığa aldanıp yanar, aldanmayacaksın.

8- Girişteki şiiri ben yazdım. Sen gideli buralarda binlerce insan Kürtçe yazıp, Kürtçe okuyor. Sesimiz kötü, diksiyonumuz kötü, imlâmız kötü. Ama şevkle ve içtenlikle yazıp çiziyoruz. Nice dengbejler, yazarlar, ressamlar yetişiyor. Hatta Kürtçe bilmeyenler dahi, Kürtçe stranlar söylemeye çalışıyorlar. Memleket bıraktığın memleket değil. Galiba bu anlaşamama durumu da, biraz bu uzak kalmışlıktan kaynaklanıyor. Yol yakınken törenlerle, kırmızı halılarla değil, sade ve sıradan gel. Halkının içine karış. Ruhunu , umutlarını, hayallerini anlamaya çalış. Bak kaç yıldır beste yapmıyorsun, bu sonsuz kaynağın suyuyla besle kendini. Yinelenme, yenilen.

9- Kasetlerinin yerini söylememek için işkence görenler, sana evlerini açacak. Söylediğin stranların yaratıldığı zozanlarda misafir edileceksin. Babê Lalo’nun çadırında yatak serilecek sana. Çöplüklere gömülen ölülerimiz için yakılan ağıtları dinleyeceksin. Belki ilham olur sana. İnan el üstünde tutulacaksın. Ama ne olur, bildiğimiz gibi, kendin olarak gel.

10- Baştan sona, yazıyı bir daha okudum. Bir yerde “ahmak” demişim. Düzeltmek içimden gelmedi, bu kadarını hoş gör. Bir de bunun üstüne belki fazla olacak ama, Mihemedo’yu okurken; “çiçeka civata” diyorsun ya, çok kulağımı tırmalıyor. “Qûlîlka civata” dersen, nasıl mutlu olurum(qûlilk çiçek oluyor). Bu yazılarla huzurunu bozuyoruz belki, haklısın ama, bizim de yazacağımız onca şeye engel oluyorsun. Ödeşmişiz say. Ve korkma, sana gelecek fiske, önce bizi yaralar. De Gaulle’ nin “Sartre Fransa’dır” dediği gibi, “Şivan Kürdistan’dır” der, sana siper oluruz. Zaten şimdi de öyleyiz de, sen farkında değilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
144 Yorum
Lokman Ergün Arşivi