M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Kısır Döngü

Kısır Döngü

13 yıldır her 15 Şubat’ta bir önceki yıldan da yüksek katılımlı olaylar izliyoruz. Bunlar her yıl yaşanan değişmeyen kısır döngü.

Devlet “Ben muktedirim izin vermemi beklemeyin” diyerek her yıl basın açıklaması yapan, yürüyüş yapan, tepki gösteren Kürtlerin üzerine güvenlik güçlerini onları bastırmak, insanları sindirmek için cop, gaz, panzer, plastik mermi ile orantısız güç kullanıyor; Kürtleri hapse atmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar.

Yetinilmiyor halkı kışkırtan, provoke eden, Kürt illerinde alınan üst düzey güvenliğe rağmen halka hakaret, sövgüler ile dolu duyuru, bildiriler atıyorlar. Yetinmiyorlar “İyi Kürt”, “Kötü Kürt” üzerinden Şıvan Perwer, Orhan Miroğlu, Mehmet Metiner gibi Kürtleri ön cepheye sürerek geleneksel 500 yıllık “böl parçala yönet” taktiğini tekrarlıyorlar.  

13 yıl 30 yıldır uygulanan bu yaklaşım bir netice verdi mi? Hayır, aksine her geçen yıl bir önceki yıla göre katılımcı insan sayısı açısını artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Tam bir kısır döngü kör dövüşü tekrarlanıyor. Hiç beynimizle düşünmüyor hislerimiz ile hareket ediyoruz. Öcalan’ı Türkiye’ye getiren ve ödül olarak iktidara gelen Başbakan Bülent Ecevit bile “ Öcalan neden bize gönderildi, anlamadım” demişti.

Evet, bu ülkenin Başbakan’ı Öcalan’ın neden kendilerine verildiğini anlamıyor ise varın gerisini siz düşünün. Hadi anlamadınız, bari bundan sonra bu ateşe nasıl söner akıl etseler, o da yok. Bu ülkenin en önemli birinci sorunu gizlesek de, saklasak da, üzerini kül ile örtsek de Kürt sorunu ve bunun doğurduğu PKK, KCK, Öcalan ve dağdakilerdir. Bu sorun çözülmeden Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülmez.

Faili meçhuller, koruculuk, JİTEM, Susurluk, Ergenekon, Balyoz, çeteler ve diğer bütün sorunlarının ana kaynağı Kürt sorunudur. Bu Türkiye’nin sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır. Orta Doğu’nun, Avrupa’nın ve Dünya’nın sorunu olmuştur. AKP bu soruna artık birkaç oy almak kaygısı ile yaklaşmaktan vazgeçmeli. Sadece Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da değil Kürtlerin var olduğu bütün bölgelerde ve önemli yerleşim birimlerinde 15 Şubat, 21 Mart ve diğer özel günlerde atmosfer ülkeye hâkim oluyor ve Türkiye gündemini sarsan olaylar yaşıyoruz.

Eylemler 30 yıldır milim azalmadığı gibi artarak yüksek perdeden seyrediyor. Böylesi günlerde Kürt coğrafyasındaki şehirlerde gündüzleri bile in cin top oynayacak kadar sessizleşiyor. Şehirlerde tek tük iş yeri dışında fırınlar bile kapalı tutuluyor. Bölge halkı isteyerek ya da istemeyerek 30 yıldır böylesi günlerde kepenklerini indiriyor. Bir zamanlar balyozla binlerce kilit kıran kaymakamlar, emniyet müdürleri, valiler bile bu soruna çare olamadılar.

Devlet 30 yıl uyguladığı yöntemden bir netice almadığına göre artık stratejisini değiştirmelidir. Devlet şiddet içermeyen demokratik eylemlere saygı duymalıdır. Batman’ın eski Valisi Sayın Haluk İmga yakın dostumdu. Yine böylesi bir etkinlik sonucu öldürülen Kürtlerin cenazesi on binlerin iştiraki ile kalkacaktı. Vali Bey’i aradım ve “eğer güvenlik güçleri o topluluğa karışmazsa, söz konusu topluluk cenazesini gömer ve aynı şekilde mezarlıktan taziye evine giderler. Hiç bir taşkınlıkta yapmadan dağılırlar. Lütfen bu konuda bana inan” dedim.

Sayın Vali bana inandı ve güvenlik güçleri cenaze törenini uzaktan takip etti. Polis topluluğa karışmayınca kimse de taşkınlık yapmadı ve yüz bini aşkın insan o cenazeleri gömdü. Aynı şekilde taziye evine gelindi ve kimsenin burnu kanamadan dağıldılar. AKP iktidarı ne yazık ki böylesi Valilerin kıymetini bilmiyor. Mesela şu anda Başbakan’ın Baş Müsteşarı Efkan Ala’da öyle biriydi. AKP, birkaç oy uğruna bölgede yapılan etkinlikleri aşırı şiddet ve baskı yöntemiyle bastırmaktan vazgeçmelidir.

Valileri, Kaymakamları ve de Emniyet Müdürleri ile şeflerini bu konuda eğitmeli, farklı strateji ve yöntemler uygulanmalı. 30 yıldır uygulanan sistem çare olmadığını görmeli ve anlamalıdırlar. Zorbacı, baskıcı uygulamalar olayları azaltacağına her yıl daha da yükseltmekte ve katılımcı insan sayısını arttırmaktadır. Eylemlerin şekli, biçimi, sloganları, taşınan pankartlar bakımından birileri içine sindirmeyebilir. Ama on binlerce halkın destek verdiği eylemlere demokrasi diyorsak ve inanıyorsak hoşgörü ile yaklaşılmalıdır.

Yanlış ve ısrarcı uygulamalar her geçen yıl tepkileri arttırdığını gözlemliyoruz. Mısır, Cezayir, Bahreyn, Ürdün, Tunus, Irak, Libya gibi yüz yıldır diktatörler ile idare edilen ülkelerde bile güvenlik güçleri halkın tepkisine şiddetle karşılık vermiyorlar. Son günlerde karşılık verenler de dünyanın tepkisini çekiyor. Bizim Başbakanımız onların yöneticilerine “halkın sesine kulak verin” diyor. Peki, Sayın Başbakan sende kendi halkının sesine kulak ver diyen bir danışmanın yok mu? Vatandaş’ın demokratik hakkına hoş görü ile yaklaşmalısınız diyen yok mu?

Her yürüyüşte göstericilerin ve halkın üzerine tazyikli su sıkmak, göz yaşartıcı bomba atmak, plastik mermi kullanmak, coplar ile insanları yerlerde sürüklemek, gözaltına alarak insanları hapislere tıkmak 30 yıldır çare oldu mu?

Kürt sorunu kavga ile çözülmedi, çözülmez. 30 yıldır bir adım ileri gitmediğimiz gibi 30 adım geri gittik. Bunun nedeni empati, diyalog kurmamak, kendini karşı tarafın yerine koymamaktan kaynaklanıyor. Ben egemenim, ben devletim, ben güvenlik birimiyim, ben idare edenim; ben ne dersem ya olacak ya olacak ile bu sorun çözülmedi/çözülmez de. Halk ile barış köprüsü kurmak, onu anlamak zorundasınız.

Araplardan 80 yıl önce demokrasiye geçmişiz diye övünüyoruz. Ama 80 yıldır Kürtlerin taleplerini sindirerek, döverek, hapsederek, hatta öldürerek bastırmaya çalışıyoruz. Bu mudur demokrasi, bu mudur insan hakları?

Devleti yöneten bürokratlar ve iktidar olan hükümetler bu kafa ve yaklaşım ile devam ederlerse değil geçmiş 30 yılda olduğu gibi, yaşadığımız 2011 yılı gibi; 2012, 2013 belki de 2020 yıllarında da ben ve benim gibi düşünenler aynı yazıları yazıp dururlar. Hatta bir önceki yıl yazdığımız yazılarımızı bir yıl sonra hiç bir şey ekleme gereği duymadan köşelerimize yansıtabiliriz. Çünkü bu coğrafyada Kürt halkına bakış açısında değişen bir şey yok. Yaklaşım değişmedikçe kısır döngü yükselerek ve katılımcı insan sayısı artarak devam edeceği de bir gerçek.

AKP ve yöneticilerine düşen görev Arap yöneticilerine yaptıkları tavsiyeleri kendi ülkelerinde yaşayan milyonlarca Kürt halkına uygulamaktan geçer. Olaylar daha fazla tırmanmadan, sakin bir seçim süreci için önce AKP’ye, sonra da BDP’ye büyük görevler düşmektedir. Bizden söylemesi.

VEFAT VE BAŞ SAĞLIĞI: Batman’da Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ( TPAO ) Bölge Müdürlüğü Güney Şelmo 1 Doğalgaz Üretim Tesisi’nde meydana gelen patlama sonucu yaşamını yitiren değerli 3 işçi hemşerime Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ve olayda ihmali olanların sonuna kadar cezalandırılmasını bekliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi