M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Fotoğraf kenti Hakkari

Fotoğraf kenti Hakkari

E- Mailime “Fotoğraflarla Hakkâri” konulu bir davetiye düştü. Baktığımda İki yılı aşkındır yazı yazdığım Yüksekova Haber Gazetesi’nin patronu, işçisi, yazarı, muhabiri, foto muhabiri yani gazetenin ve sitenin her şeyi Çapraz kardeşler Necip ve Erkan Çapraz’dan gelmişti. Erkan yetinmedi, MSN üzerinden de yazışarak özel olarak davet etti.

Davetiyenin harika kartpostalında yeşil yaprakları ile sarı ve kırmızı iki ters lale âşıklar gibi bir birine sarılmış enfes bir görüntü veriyordu. Âşık lalelerin altında yan yana üç resim yer almıştı. Birinci resimde karlar üzerinde iki küheylan üzerlerinde genç binicileri, 2. resimde erkekler ünlü Hakkâri giysisi içinde yörenin govendini (halk oyununu) oynuyorlardı. Üçüncü ve son karede ise ters lale tarlasında nefes kesen bir görüntü yer alıyordu.

Bu muhteşem tablo davetiyenin üzerinde 1 – 7 Haziran tarihleri arasında İstanbul Harbiye’de Cemal Reşit Rey Konser salonunda açılacak “Hakkâri Fotoğrafları” sergisine davet ediliyordum. Bu sergiye o kadar çok gitmek isterdim ki, hislerimi yazmak ile tarif edemem. Ne yazık ki, iki diz ameliyatı oldum. Üstüne üstlük erkeklik taslayıp Umre gibi yorucu bir yolculuğa çıktım. Tabii iki diz haşat. Bugünlerde fizik tedavisine görüyorum. 10 Haziran’a kadar süreceği için gitmem mümkün değil. Ama gönlüm o fotoğraf sergisinde.

Değerli okuyucular sizleri bilmem ama ben zaman zaman canım sıkıldığında stres atmak, rahatlamak, keder ve üzüntüden kurtulmak, iç dünyamda çiçekler açmak için Hakkâri fotoğraflarını, videolarını, düğünlerini izleyerek kendimi rahatlatıyorum.

30 yıldır süren savaş ve çatışma haberleri ile beyninize şırınga edilen ve bilinçaltınıza yerleştirilmek istenen görüntülerden kurtulmak ve de rahatlamak, huzurlu bir gün geçirmek istiyorsanız 1 – 7 Haziran tarihleri arasında açık olacak lale, sümbül, yayla ve dağların şehri Hakkâri’nin İstanbul Harbiye’de Cemal Reşit Rey’de açılacak fotoğraf sergisini kaçırmayınız.

Doğanın bütün cömertliğini fotoğraf karelerine yansıtan güzellikler ile 7 bin yıllık tarihi Hakkâri kentini tanımak istiyorsanız o sergiye gitmelisiniz. Necip Çapraz, Erkan Çapraz, Emin Sarı, Mahir Yıldız, Enver Özkahraman, Zeki Dara ve Ömer Oğuz’un vizörden gözlemledikleri ve büyük bir maharetle deklanşöre basarak çektikleri o harika resimleri görerek unutulmaz bir gün geçireceksiniz. Eminim o görüntüler ömür boyu beyninize nakış gibi işleneceği için unutmayacaksınız. Kim bilir belki de o fotoğraflar sizi bir gün o coğrafyaya çeker, o harika beldeyi canlı olarak gezmek için gidersiniz.

Kürt coğrafyasının doğa güzellikleri, tarihi ve kültürün yanı sıra günlük yaşam öykülerini yansıtacak fotoğrafları sergide bulacaksınız. İstanbul gibi bir metropol kent insanlarının hayal bile edemediği görüntüler ile karşılaşacağınızdan emin olun. TV ekranlarına yansıtılan o panzer ve gaz bombaları, çocukların kollarının kırılması manzaraları yerine fotoğraf karelerinde Hakkâri’nin gerçeğini ve güzelliğini bulacaksınız.

Yüksekova Haber’de çıkan bir makalemde“Siz hiç Hakkâri’yi, Yüksekova’yı gördünüz mü?” demiştim. 1 – 7 Haziran Tarihleri arasında Yüksekova Haber bu fırsatı İstanbul’da yaşayanlar ve bu tarihler arasında İstanbul’da olacakların ayağına getiriyor. Bu bölgemizde yaşamın her boyutunu sizlerle paylaşacak o fotoğraf sergisi sizlere kısa bir Hakkâri gezisi yaptıracağı, belki Hakkâri’ye gitseniz bile görebilme imkânı bulamayacağınız görüntüleri sunacaklarından eminim.

Bir yanında Irak, bir yanında İran, yüksek dağların arasında zorla görülebilen mavi gökyüzü ile vakur, ağır, onurlu, dirençli ve bir o kadar özgürlükçü kentin zapt edilmeyen “Dağların kentine” ben bu gün “Fotoğrafların Kenti” diye isim takacağım Hakkâri’yi doyasıya görmüş, zevkten sonsuz haz almış bir sergiyle karşılaşacaksınız.

200 e yakın fotoğrafın yer aldığı sergi zorlu coğrafyanın size o sıcak, o tatlı, o güzel ve o harika yüzünü göstereceğinden eminim.

Çapraz kardeşleri ve diğer fotoğraf sanatçılarını İstanbul’da ilk kez böylesi bir sergi açtıkları ve tarihi Hakkâri kentinin bütün yönlerini tanıttıkları için kutluyorum.

27 MAYIS, 12 EYLÜL VE GEVER

27 Mayıs 1960 Türkiye’de Demokrasinin rafa kaldırılışının başlangıcıdır. Birileri “Cumhuriyet’i Koruma ve Kollama “ gerekçesiyle her 10 yılda bir bu militarist, diktacı, ırkçı ve şoven emellerini gerçekleştirdi.

50 yıldır Demokrasinin “D” sini yaşamamıza izin vermediler. Darbeleri, müdahaleleri yol yaptılar. Sürekli demokrasiyi çiğnediler.

Bundan en çok da Kürt kökenli Türk vatandaşları etkilendi. 27 Mayıs’ta Yassıada dışında bir toplama kampı daha vardı. Sivas’ta. Kürt seçkinleri ve ağaları arasından seçilen 55 kişi kurşuna dizilmekten son anda kurtuldular.

12 Eylül 1980 darbesinde de 3–5 kişi Zincirbozan ve benzeri yerde gözaltına alınırken Diyarbakır zindanlarında fidan gibi yüzlerce genç insanlığın tanışmadığı işkence çeşitlerinden geçirildi, bo… Havuzlarında banyo yaptırıldı. Tabii birçoğu da şehit oldu.

27 Mayıs ihtilali Kürtlerin ensesinde boza pişirildiğinin 50. yıl dönümüydü. Şöyle bir yerel medyaya göz gezdirdim. Tek tük köşe yazarı dışında konu doğru dürüst gündeme bile alınmamıştı. Galiba ben yaştakiler hariç 50 yıl öncesinin 27 Mayıs’ını ( o zamanlar 12 yaşındaydım) ne de 30 yıl öncesinin 12 Eylül’ünü hatırlıyorlardı.

Oysa gerek 27 Mayıs, gerekse de 12 Eylül Kürtlerin en çok zarar gördükleri iki tarihtir. Kürtler bunu nasıl unutur. Sivil Toplum Kuruluşları önderliğinde demokratik, yasal miting, toplantı ve kalabalık basın açıklamaları ile telin edemezler mi? Bu hem 50 ve 30 yıl önce yaşanan o kötü günleri lanetlemek, hem de yeni nesillere o günlerde neler olduğunu hatırlatmak için bir vesile olamaz mı?

Baksanıza BDP’nin “Yeter artık kardeşkanı akıtılmasını” diye sesini yükselttiği “Operasyonlara Hayır” demokratik tepkilere bile gereken destek verilmemektedir. Koca coğrafya’da bir Hakkâri, bir Yüksekova ve birde Van’da beklenen ses veriliyor.

Özellikle Gever halkının şiddet ve silaha karşı gösterdiği duyarlılık ve demokratik tepkisini ve duruşunu kutluyorum. Şiddet ile bir yere varılacağına inanmayan biriyim. Ama demokratik ve fakat büyük kitleler ile verilecek yasal tepkilerin er ya da geç hedefini on ikiden vuracağına da inanan biriyim. Ağlamayan bebeye mama yok beyler. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi