M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

'Fırsat' boş umut muydu?

'Fırsat' boş umut muydu?

Cumhurbaşkanı Gül'ün açık yüreklilikle, bir değil birkaç defa ifade ettiği gibi bu ülkenin son 30 yılında en önemli sorunu “Kürt” sorunudur.

 

Kürt sorununun çözüme yakın olup olmadığımızı doğrusunu yazmak gerekiyorsa bilmiyoruz. Basından yansıdığı kadarı ile Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay, medya, sermaye, CHP ve Kürt tarafının gizli, açık bir mutabakat içinde olduğu yazılıyor, çiziliyordu. Ancak bu umut boş gibi.

 

Doğrusunu itiraf etmek ve en son söylenecekleri başta yazacak olursak en büyük beklenti TSK, yani ordunun bu konuda kesin kararının ne olduğuydu. Nitekim Başbuğ ABD'de net mesajını verdi.

 

Siyasiler, Bürokratlar, Sivil Toplum Örgütleri, Aydınlar, Gazeteciler, Yazarlar, Halk hemen her zaman çözüm için formüller üretmişler; ancak TSK'nin işin içinde olmadığı projeler her seferinde rafa kaldırılmıştır. Meselenin etrafında dolaşmak artık çare değildir. Son fırsat da galiba böyle oluyor.

 

Çünkü siyasi otorite askerin çizdiği çözüm çizgisinin dışına çıkamıyor. Nitekim Başbuğun ABD açıklamasının gölgesinde Başbakan, Cumhurbaşkanı Gül'ün “Fırsat” söylemini yerle bir etti.

 

Gerçeği söylemek ve yazmak gerekiyorsa durum şudur:

 

TSK, yani ordu sorunun çözümünde sınırlar çizmiş, sivil siyaset de bunu aşamıyor.

 

Cumhurbaşkanının dile getirdiği gibi gerçekten tarihi bir fırsat yakalanmıştı, ama olmayacak gibi.

 

Mesela, Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan'ın dediği gibi:

 

* Güneydoğu"nun dağlarına, taşlarına yazılan “ Ne Mutlu Türküm” yazılarının silinmesine, Kürtçe köy isimlerinin iadesine, Kürdoloji enstitülerinin kurulmasını “basit bir iyileştirme” olarak görülürken Genel Kurmay Başkanı Amerika"da yaptığı açıklamada bireysel hakların dışında kimse hayal kurmasın dedi.

 

* Başbakan DTP lideri Ahmet Türk ile görüşse ve bazı konularda mutabakata varsalar diye herkes beklenti içindeyken; DTP'nin operasyonlar dursun görüşünü Başbakan TSK silah bırakamaz diye bilinçli ya da bilinçsiz farklı bir kulvara çekince AKP ile DTP arasında ipler yeniden gerildi.

 

* Dağdaki gençlerin ovaya indirilmesi için makul gerekçeler oluşturulsa bile TSK"nin bu konuda makul oluru ve tavrı ne olacak? Çünkü G.Kurmay Başkanı ABD"deki açıklamasında “arar bulur yok ederim” diyor. Kürt sorunu ile ilgili tavrını bu netlikte dile getirdikten sonra ne denilebilir ki?.

 

* Madalyonun öbür yüzünde yer alan PKK silahlı mücadeleyi bırakmak, silahları ebedi susturmak için taleplerini görmesek bile yıllar içinde gücünü milyonlara ulaştırdığı gerçeği var. Meclis'e girmiş DTP"nin ve bölgenin sivil toplum kuruluşlarının makul yaklaşımı göz ardı edilerek bu sorun çözülür mü?

 

Medya aylardır “ Asker de değişti” diye yazıp çiziyordu. Ordunun çözüme hiç olmadığı kadar yakın olduğunu yazıyorlardı.  ABD"de yapılan açıklama bunun hiçte böyle olmadığını gösteriyor. Yetmedi bir büyük gazete “Türkiye Sri Lanka olsun” diyor. Buda ne demek diye insanın gözleri fal taşı gibi açılıyor. Yani, daha büyük bir şiddet ile kim ölecekse ölür, kökünü kazıyın mı demek istiyorlar? Gerçekte bunu delmek istediklerini sanmıyorum. Çünkü bunu en vahşi insan hayal bile edemez. O zaman akla başka bir şey geliyor. Toplumu daha uzun bir sürece hazırlıyorlar. Öyle ya“Gerçeğimiz var, sabır istiyoruz” diyenlere medya çanak tutuyor.

 

Bu yaklaşım çözüm mü? 30 yıldır şiddetin bizi getirdiği yer ortada.. Binlerce ölü, yüz milyar dolarlar harcanarak dağ, taş bombalandı, 17 bin faili meçhul cinayet işlendi, asit kuyuları, yakılmış köyler, milyonlarca göç, çocuklara yüz yıllarca ağır cezalar sorunun çözümünde çare oldu mu?

 

Bunları görmeden; anlamadan “barış” yerine “savaş” stratejisinde ısrar etmek sorunu çözer mi? 20 milyon halkın hakkını gasp ederek nereye ulaşılabilir? 

 

“Kültürel haklar verilebilir, ama bireysel olarak verilir” demek, Kürtler siyaset yapmasın demektir.

 

Artık Türkler ve Kürtler ABD lideri Obama'nın bile politikasındaki değişimin tercihten değil zorunluluktan kaynaklandığını anlamalılar. Kürt sorununu da hakkaniyet sınırları içinde çözmek bir zorunluluktur. 30 yılın sonunda yaşadıklarımız bunu iki tarafa da emrediyor.

 

Örneğin; seçim öncesi operasyonları bir süre için durduran TSK, “Fırsat” söylemiyle birlikte çatışmasız ortama bir katkı sunamaz mıydı?  TSK silahsız çözüme kapı aralayamaz mıydı? Başbakan"ın dediği gibi kimse TSK'dan silah bırakmasını istemiş değildir.

 

Diğer tarafta PKK, eylemsizlik kararlarını öyle gün ve aylar ile taksitlere bağlamamalı. Süresiz ucu açık bir icraata dönüştürmeli. Ya da çatışma alanı dışına kaymalı.  Çatışmazlık ortamı,  Erdoğan ile Türk'ün bir araya gelmesine yol açar. Kürt sorununda yeni bir sayfa açılır. 1999 dan sonra tutmamış olsa bile yeniden denenmesinde fayda var.

 

Sonuç olarak kim ne derse desin bu sorunu bitirecek tek bir kurum var o da TSK kurumudur. Hükümet, Cumhurbaşkanı, Muhalefet ve özellikle DTP'ye güç verecek ve sorunu silahların gölgesinde olmadan konuşarak çözülmesini sağlayacak olan en önemli unsurun TSK olduğu gerçeğini kimse inkar edemez.. Bu yüzden “Fırsat boş umut muydu?” sorusu insanların kafasında yer almadan çare üretilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Latif Yıldız Arşivi