Lokman Ergün

Lokman Ergün

Biz sadece Kürt müyüz?

Biz sadece Kürt müyüz?

Gezi Parkı direnişiyle başlayan eylemlerin geri planındaki en önemli tartışma konularından biri de Kürt’lerin bu eylemlilik içindeki konumlanmalarıdır.

Özellikle Cumartesi gününden itibaren, eylemlerin dikkate değer bir yoğunluğa ulaştığını gören Kemalist ve Ulusalcı kanat, eylemleri dejenere etmeye başladılar.  Ankara ve İzmir’de “ne mutlu Türküm” şeklinde ırkçı, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” gibi militarist sloganların yoğunluğu dikkat çekiciydi. Şüphesiz ki Kürt’lerin bu sloganlarla bir arada yürümesi mümkün değil.

Geri planında barış sürecini sekteye uğratma hevesinin de yattığı bu kitleyle Kürt’lerin arasına mesafe koyması bir zorunluluktur. Ancak mesele sadece bununla geçiştirilecek ve sadece bu görüntüye bakarak karar verilecek kadar da basit değildir.

Türkiye bu eylemlilik süreciyle bütün algıların değiştiği ve giderek değişeceği yepyeni bir döneme giriyor. Kürt Siyasi Hareketinin bu yeni dönemi sağlıklı bir şekilde analiz etmesi gerekiyor. Kitlelerin “devlet” algısının değişimini, yönetime katılım arzularını iyi okuması gerekiyor.

Esasen, “Demokratik Özerklik” sistemi içinde Kürt’lerin kendilerini yönetme isteklerinin, kitlelerin bu eylemlerde ortaya koydukları taleplerle ciddi bir şekilde örtüştüğü görülmektedir. Bugün sokaklarda olan kitlenin hatırı sayılır kesimi, yaşam tarzlarına, farklı inançlara, farklı etnik gruplara, farklı dillere saygılı ve eşit duran bir yönetim anlayışını istiyorlar.

Asıl sorun, 80 sonrası politize olmamış ve örgütsüz kitlelerin, tepkilerini sadece kendi yaşamlarına yönelik bir müdahale olduğunda ortaya koymalarıdır. Kürt Siyasi Hareketi bu devinime arkasını dönemez. 30 yıllık mücadele pratiği ve örgütlülüğü ile toplumsal dalganın yanında durmalıdır.

Sosyal medyada, Kürt’lerin yaşadığı dramlara duyarsız kalan Türk halkına olan kırgınlığı dile getirenlerin, Roboski katliamında en küçük bir tepki göstermeden yılbaşı kutlamaları yapanlara kızgınlık gösterenlerin elbette haklılık payları vardır. Kürt’lerin tarihi, yalnız bırakılmanın ve yok sayılmanın tarihidir biraz da. Ancak bu sonsuza kadar devam etmesi gereken bir içe kapanmaya ve kendini soyutlamaya varmamalıdır.

Özünde barış süreciyle varılmak istenen yer, Demokratik Ulus ve Demokratik Cumhuriyet ise, toplumun demokratik talepleri aynı zamanda Kürt’lerin de demokratik talepleridir.

Sadece Kürt olarak var olmayacağız. Aynı zamanda bu toplumun içinde değişik siyasi görüşleri olan, değişik inançları olan bireyler olarak da var olacağız. Toplumsal hayata dönük değişik endişeleri olan, değişik gelecek kaygıları taşıyan, sağcı, solcu, muhafazakar, liberal, çevreci, değişik değer yargıları taşıyan bireyler olarak da var olacağız.

Bir parkta kesilen üç tane ağaç da, yıkılan bir bina da, yapılan bir köprü de, o köprüye verilen isim de bizim yaşamlarımızı etkileyecek. Bizim yaşamlarımıza doğrudan etki etmeyen şeyler de, birlikte yaşadığımız kesimlerin yaşamını etkileyeceği için bizi ilgilendirecek.

Yalnız bırakılmışlığın, ötekileştirilmişliğin, acılarımıza olan duyarsızlığın dilini ve duygularını yaşamımızın belirleyici hareket noktası haline getirmek, bizi zehirler. Bir süre sonra kızdıklarımıza, kırıldıklarımıza benzeriz.

Türk halkının ötekiye olan düşmanlığını, duyarsızlığını, ırkçılığa varan nefretini sistemli bir şekilde oluşturan, çoğaltan “kutsal devlet” algısıdır. Şimdi Türk halkı bu “devlet” ile yüzleşiyor. Bu devlete kafa tutuyor, sorguluyor, taş atıyor. Bu gelinen noktada Kürt’lerin mücadelesinin çok büyük bir rolü vardır. Türk halkı devletin yalanlarını, polisin vahşete varan şiddetini ve asıl önemlisi devletin asıl kime ait olduğunu görüyor.

Amed’den Ankara’ya getirilen TOMA’ların ne işe yaradığını görüyor. Bir insanın neden “taş attığını” sorguluyor. Bunu dile getirmese bile, bilinçaltında bu soruları biriktiriyor. Ve bu “devlet”in dönüşmesi gerektiğini anlıyor. Bu basite alınacak, sırt çevrilecek bir olay değildir.

Ne mutlu Türk’üm diyenlere karşı, ben sadece Kürt’üm mü diyeceğiz? Söyleyecek başka bir şeyimiz olmayacak mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Lokman Ergün Arşivi