M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Açılım nedir ne değildir?

Açılım nedir ne değildir?

Aslında açılımın ne olup, ne olmadığını anlamak için İçişleri Bakanı Atalay’ın son basın toplantısını dinlemek yeterliydi. Bakan’ın ilk cümlesi 20 Kasım’dan bu yana çıkan olaylarda 1562 kişiyi göz altına aldık, 363’ü tutuklandı müjdesini veriyordu. Açılım yerine gözdağı veriyordu. 5 ayda açılımda gelinen nokta yapacağız, edeceğiz, hız vereceğiz, gayret edeceğiz ve de bu bir kardeşlik ve terörü bitirme projesidir şeklinde izah ediliyordu.

Tarih boyu dünya yüzünde Demokratik hak için dağa çıkarak savaş veren tek millet olan Kürtlere için açıklamada dağ fare doğurmuştu.Örneğin ‘Ayrımcılıkla Mücadele Kurulu’, ‘Özerk İnsan Hakları Kurulu’, ‘Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığı’, ‘Bağımsız Kolluk Kuvvetleri Şikâyet Komisyonu’ ve ‘BM İşkenceyle Mücadele Protokolünün Onayı’ konularında çalışma var tamamlanmak üzere deniliyor. Allah aşkına bu maddelerden hangisi Kürtlerin uğruna yıllardır mücadele verdiği demokratik açılımla doğrudan ilintili. Çocuk tutuklular konusunda tek satır var mı? Yok ama 363 çocuk daha tutuklandığını müjdeler gibi birinci haber olarak veriyordu.

İçişleri Bakanı’ndan bir gün sonra kapatılan DTP lideri ve Milletvekilliği düşürülen Ahmet Türk de kameralar karşısına çıkıyor ve “ Kürt halkı her zaman olduğu gibi demokrasi ve Meclis çatısı altında mücadele verecek” diyor. Kapatılan 6. partiye ve tahammülsüzlüğe rağmen Barış ve Demokrasi Partisi şemsiyesi altında halkın ve sivil toplum kuruluşlarının isteği üzerine politikaya devam edeceklerini belirterek “Haksızlığa rağmen mazlumiyetimizi öne sürmeden arkadaşlarımız yollarlına devam edecekler. Parti kapatmak bu çağda büyük bir ayıptır, büyük bir günahtır. Bir canın kaybı onlarca parti kapatılmasından daha önemlidir. Siyasi çabamız devam edecektir” diyor ve siyasi yasaklı olarak artık BDP ve yöneticilerini adres göstererek veda ediyordu.

İçişleri Bakanının basın toplantısı ve Ahmet Türk’ün konuşmasını yan yana koyduğunuzda açılımı kimin isteyip istemediği anlaşılmıyor mu? Açılım nedir, ne değil dirin püf noktasını öğrenmek istiyorsanız özellikle Oğul ve baba Akyollar ile onların dümen suyunda olan köşe yazarlarının son olaylar üzerine yazdıkları yazılara ve oğul Mustafa Akyol’un kitabını okursanız AKP açılım projesini çözersiniz. Oğul Akyol’un kitabı ile ilgili yorumumu bir başka yazımın konusu yaparak konumuza geçelim.

İç İşleri Bakanı’nın 17 Aralıkta yaptığı basın toplantısında AKP’nin açılımına göz atarsak Türkiye’de zihniyet değişikliği olmadığını anlarsınız. Açılım ile DTP şahsında Kürtlere yapılmak istenen ortada. Çünkü Türkiye’nin statükocu zihniyeti siyasetçisinden aydınına; medyasından sıradan insana kadar çok köklüdür ve çok zor değişir.

Herkes biliyor ki 29 Mart seçimlerinden sonra DTP Mecliste MHP ile el sıkıştı; ama AKP bu parti ile diyalog kurmaktan yıllarca kaçındı. Oysa bölgede yalnız AKP ve DTP’ye oy vererek temsilcilerini Meclise gönderen Kürtlerin tek amacı devlete çözüm fırsatı vermekti. O günden bu güne AKP, DTP ile diyaloga girmedi ve operasyonlar devam etti. Oysa sıradan mantık bile diyalog kurulmadan çatışmalı bir ortamında sorunun çözülemeyeceğini söylüyor.

Ne var ki AKP ısrarla buna anlamak istemedi. Öyle ki açılımı Türkiye Kürtleri ile diyaloga girerek çözmesi gereken AKP, ABD’de Obama, K.Irak Kürtleri, Irak merkezi hükümeti, İran, Suriye ile çözmeye kalkıştı. DTP’nin kapatılmasına seyirci kaldı. Oysa demokratikleşmenin anahtarı DTP ile diyalog ve konuşmadan geçerdi. Küçümsemek için söylemiyorum amma AKP yüz yıllık Kürt sorununu Romanlar (Çingeneler) ile eş değer tutması oldukça düşündürücüydü.  Dileriz Meclis’te yeni grup kuracak BDP ile diyaloga girer ve geçmişte yaşanan yanlışlıkların duvarlarını yıkar.

Çünkü inkâr ve imha projesi 86 yılın sonunda iflas etti. Artık AKP’nin başlarda dediği gibi demokratik bir çözüm gerekiyor. Çünkü AKP’ye oy veren Kürt seçmenlerde değişimi istiyor. Ne var ki devletin kılcal damarlarına sızan inkar ve imha demokratik açılım kisvesi altında gizli  “tasfiye”  planı olarak açığa çıktı. Baba oğul Akyolların “Entegrasyon” adıyla “asimilasyon”u sürdürme gibi 86 yıl daha Kürdü eriterek yok etme planını AKP sürdürülebilir bir proje olarak kabul gördüğü için ortalık karıştı.

AKP, açılım adı altında tasfiyeyi için TSK’ni ikna etti. TBMM’nde muhalefetteki MHP ve CHP ye de “Beni neden anlamak istemiyorsunuz? Gelin bir görüşelim, konuşalım, projemi size de açıklayayım” diye çırpındıysa da muhalefeti ikna edemedi.

Diğer taraftan kamuoyunu oyalayarak büyük kitlenin gerçek niyetlerini anlamalarını engelliyorlardı. Ancak Habur’dan giren barış gruplarını Kürt halkı beklenenin üzerinden bir coşkuyla karşılayınca asıl amacı çözüm olmayanlar tasfiye projesinin elden gittiğini görünce medya, aydınlar ve bütün kurumları ile top yekûn öfke ile DTP ve Kürtlere yüklendiler.

Öfkelendiler çünkü yeni projeleri olan tasfiyeyi başarıya kavuşturmak için önce dağda ve Mahmur’dakiler düze indirilmeliydi. Sonra 30-35 yıl daha entegre (bütünleşme) adı altında asimilasyon yaparak süreci idare etme hesabını yapıyorlardı.

Söz konusu proje DTP’nin sürekli engeller çıkarması ile yürümeyeceğini anlaşıldı. Bu gelişmeler üzerine bir iddiaya göre Bayram’da Antakya’da Anayasa Mahkemesi Başkanı, Adalet Bakanı ve Cemil Çiçek’in ortak kararları ile Bask bölgesinin Harri Batasuna örneği ile DTP’nin kapatılması karı verildi. ( konu medyaya yansıdı) Nitekim Anayasa Mahkemesi bayramdan hemen sonra DTP’yi kapatma kararını gündemine almakla yetinmedi, teamülleri de alt üst ederek gerekçeli kararı beklemeden kapatma kararını açıkladı. Ve yıldırım hızı ile DTP’nin kapatılma kararı Meclis’e, bütün kurumlara ve 81 il valiliğine anında iletildi.

Bilindiği gibi Kürt halkı bu kapatmayı kabul etmedi. DTP’yi tasfiye, Kürtleri tasfiye olarak algıladı. Yalnız Kürt halkı değil, demokratik çevreler, bazı aydınlar, sivil toplum kuruluşları da kararı açılıma darbe olarak yorumladılar.  Milletvekillikleri düşürülmeyen 19 Milletvekili de istifa ederek Meclisten çekilme kararı aldı. Gerekçe olarak da AKP kapatılmak istenirken verdiği tepkinin yüzde birini DTP’nin kapatılmasında vermediği gibi “hak ettiler” diyen Millet vekillerin çıkması açılımın samimiyet boyutunu ortaya çıkarıyordu. Amaç açılım değil, Kürtleri siyaseten de tasfiye etmek olduğu İçin Milletvekilleri bu kararı almıştı

Bu yazıyı yazdığım ana kadar AKP, Kürt sorununda çözüm için açılımın içini dolduran tek bir icraata el atmış değil. Kürt sorununu çözmeye yönelik bir beyanı, iradesi de bulunmamaktadır. İçişleri Bakanı’nın açıklaması dâhil. Kürtlerin hassasiyetini gözetmeyen bir açılım 86 yıldır asimilasyoncu, Şovenist, militarist, ırkçı, çözüm yöntemlerine Kürtler bedel ödeyerek bugüne kadar geldiklerini AKP hükümeti görmemezlikten gelerek açılım yapamaz.

Kürtler, Tokat olayında çok üzüldüklerini ve “keşke olmasaydı” çizgisinden geri adım atmadıkları gibi, ölen askerler için gıyaplarında Yasin okuyanlarda çoğunluktaydı. Ama bu olayı bahane ederek ortada çözüm varmış da sabote edildi gibi sunmayı da büyük bir haksızlık olarak görüyorlar. Kaldı ki 7 asker için ağıt yakanlar 77 Kürt gencinin dağlarda öldürülmesi bir tarafa haksız yere imha edilen Kürt çocukları için bile sessiz kalındı. En azından Kürtlerin askerler için gösterdikleri tepkinin yüzde birinin Kürt çocuklar için gösterilmesini istiyorlardı. Kürtlerin savı bir acı varsa açılım sürecinde acılar ortak olmalı diyorlar.

Hiç bir Kürt sivil halkın taşındığı Belediye otobüslerine saldırıyı, esnafın iş yeri ya da aracının tahribini asla kabul etmiyor. Ama barışın ellerinin arasından kayıp gittiğini gören ve barış özlemi ile tutuşan büyük kitlelerin içinde bazı Kürt çocuklar ve delikanlılar; adı üzerinde ÇoCuk - DeLiKanLı  “yeniden savaş mı olacak” endişesi ile miting ve basın açıklamalarına yapılan ölçüsüz şiddet ve saldırıları kabullenemedikleri için tepkilerini şiddetle yansıtıyorlar.

Nitekim Milletvekillerinin aldığı son karar ile Kürt halkı çözüm için şiddeti değil iradesini ortaya koyuyor. AKP hükümeti de tasfiye, asimilasyon değil, demokratik açılımda eşit yurttaşlık konusunda görüşünü kamuoyu ile paylaşarak ortaya koymasını istiyorlar.

Bu saatten sonra devletin danışmanları Akyol baba oğulların formülü ve yöntemleri ile entegrasyon (bütünleşme) adı altında tasfiye ve asimilasyon ile bu iş daha fazla yürümeyeceği ortada. Devlet inkâr, imha ve tasfiye kararında ısrarlı olacaksa; iki tarafta şiddet diyecekse sonucun ne olacağını biliyorlar. Hayır, gerçek kardeşlik, birlik, beraberlik, yasal eşit vatandaşlık ve Kürtlerin kimliğini Anayasal tanıma şeklinde olacaksa bu sorun çözülür.

Nitekim 19 Milletvekili geçmişte 6 partileri kapatılmasına rağmen 7. kez BDP ( Barış ve Demokrasi Partisinde) bir araya gelerek açılım ve çözüme bir ışık daha yaktılar. AKP ve Türk halkı şu gerçeği unutmamalı. BDP tıpkı DTP gibi Türk partisi. Ama diğer bütün Türk partilerden farklı olarak BDP Kürt sorununda kendisini daha fazla bağlayacak bir Türk partisi olarak siyaset yapacak. BDP’ nin istemi eşit hukuk sistemi olacak. Bunu sindirmek gerekir.

Bu arada Taraf gazetesine “Hasıraltı” köşesinde yazan Hilal Kaplan’ın “polise taş atma yerine gençler okullarda idareciler, derslerinde öğretmenlerine Kürtçe karşılık versinler, sorulara Kürtçe cevap versinler, böylece devletin homojenleştirici dil politikasına taşla değil de, ana dilleri ile karşılık versinler.” Yöntemini destekliyorum.

Bu bir örnektir. Yalnız bu değil, bunun gibi farklı buluşlar bulunarak çocuk ve gençler yakan, yıkan ve polisler ile karşı karşıya getirilerek dövülen, kurşunlanan, öldürülen, hapsedilen yöntemler yerine daha uygar ama etkili formüller ile Kürt toplumunun tepkisini dile getirmelerinin zamanı gelip de geçti diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi