İrfan Sarı

İrfan Sarı

Tutkuya dönüşen sonra

Tutkuya dönüşen sonra

Gözbebeklerini bende unutmuş bir sevgilisin artık. Bir gurbet türküsünün nakaratı gibi belleğim içinde bir gidip, bir gelsen de durmadan. Mum alevi gibi titrek ve harlanmış mavi renkli bu öykü, dipsiz kuyu sonrasızlığıdır.

Yalnızlığı yıllar arasında kıvrılan bir bekleyiş sancısı.

Bir bedenin içine yerleştirilmiş yemişler cümlesi, cevahirler parıltısıydı aşk zamanlarımız. Aşk zamanlarımız imkansızlıkların imkana dönüştüğü anlar geçidiydi. Mesela ellerimiz buluşunca göğü bir yeryüzü sevdası tutardı. Haymatlos Turnalar yurt bulurdu kendine.

İnce bir sessizlikti kuytularda sevştiğimiz zamanlar.

Seviştiğimiz zamanları daha çok uykulu gözlerin hayata dönüşünde görebilirdik. Daha çok yüzüne sabah mahmurluğunda dalgalı bir deryanın çırpıldığı serin irkilmeyi görebilirdik. Onun karanlıktaki esintisini duyan gözbebeklerini bende unuttun.

Hala yağmur sonrası açan tomurcuğun heyecanına dayanır gücü.

Oysa bombalanmış bir şehrin tan vaktine düşen güneşi ıstırdı yaralarını. Sırtından bıçak yemiş bir yaralıydı. Ayaklanıp sendeleyen, devrilip halden düşen.

Aşk sırrını dökerse mezarlıklar ürker…

Güneş vurur Fırat'ın sol yanına. Kimliksiz bir aşık dolanır tenhalarında. Bir yakasına sensizliğin oyası işlenir kınalı ellerde.

Bir yakasına o melül bakış fısıldar.

Sonra ruhunun derininde yamanmı yaman bir yangın küllerini damıtır. Ateşlenir, ateşe dönüşür gibi bahane. Az değil bu yanmaların git-gelinde olmak. Az değil dayanmak buna.

Ecel gibi değil ki boyun büküp razı olcaksın. Zebbani gibi bir korkunç gölgedir, esir edilmiş düş yuvanda başka yol yok.

Sokağın dili keskin, duvarlar mendebur, kaldırım aciz.

Rüzgar olsan daldan yaprak düşürmeye gücün yoktur sonbaharda bile, dengesine baktığıında doğanın dokunmadan düşmesi lazım yaprak düşmez işte. Sakalının dibinde uyuzdan beter bir mıknatıs. Tırnaklarını vursan sürülmez, parmaklarını vursan avunmaz.

Çatlamış dudaklarına dokunursan figan feryattır kabukları.

Ayrılık yangın doğurur kimse bilmez, ateşin anası yangın var ya işte o.

Sonra gözbebeklerine dokunurdu takatim, zamansızlığı icat eden bir mucit gibi.

Bir başına,

bir tabut,

eğri.

Zaman yüreği toprak eder, kanı su. Balçığa dönüşür ya kimse bilmesin.

Mevsimler sırasıyla uğramaz. Yıllar ardı ardına gelmez. Günleri ve geceleri sayamazsınız. Ay ve yıldızlar ne müthiş çilekeştirler, sayarsınız sırlarınızı hüzün ile.

Gözbebeklerin diyorum gözbebeklerin dağlamış.

Ben de bir cümle cihana ağlıyorum.

Sustur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
  • mezopotamyalı / 04 Kasım 2010 Perşembe 12:32

    Hani övgüler dizeyim diyorum...
    Anlamam lazım ki bir iki cümle yazayım..
    Cümlelerin harika, ama bütünde kaybolup gidiyorum. Dipsiz bir koyu gibi yada karanlıkta ilerliyor geri dönüp yerimi bulamıyorum...
    Hani bir frekans olayı var, dalgayı tutturamıyorum..
    Sonra acaba bu terazi bu sikleti çekemiyor mu diyorum:bunuda kendime hakaret gördüğümden pek üzerinde durmuyorum..
    Bir de acaba kalb ve akılla mı okumalı diyorum, yakalıyorum bir cümleni, tutuyorum elinden ana fikre götür beni diyorum, buda başka yöne götürüyor..
    Belkide atladığım bir yer var diye başa dönüyor tekrar okuyorum... hisediyorum ama yakalayamıyorum ana fikri..
    Hani KırÇİÇEĞİ yardım etse belki, bir ihtimal manayı yakalarım..
    Darda bırakmayın bu garibi, uzatın elinizi..

    Yanıtla (0) (0)
  • kırÇİÇEĞİ / 04 Kasım 2010 Perşembe 21:12

    Yazının mana derinliği fazla olunca maalesef boğuluyorsun işte böyle.Hep diyorum ya seni anlamıyorum diye.Aşk olunca yazılar yazara mdethiye düzersin artık :) bu işin esprisi tabii.Aslında sakince okunduğunda yazarın; aşkı bulunca yaşamak gerektiğini yoksa yaşanmayan bir aşkın işte böyle içini acıttığını ve bitmeyen bir acı olduğunu anlıyoruz.AŞK bir hazinedir.Ve bulduğunda o hazinenin kıymetini bilmek gerekir. Yoksa yoksa işte böyle cihana ağlarsınız yıldız'a ay'a güneşe toprağa suya yağmura kar'a.Hepsinde sevgili vardır.yaşanmamışlığın yarım kalmışlığın eksikliğidir ezen insanı.AŞK,Senin olmasa da işte böyle cihana ağlatır insanı...Aslında yazara sorsanıza allah aşkına.En iyi bilen o dur..

    Yanıtla (0) (0)
  • ÇaKıL TaŞı / 04 Kasım 2010 Perşembe 20:30

    Sen yolunu mu kaybettin haaa.takıl bana.Kırçiçeğini yardıma çağırıyoon.İki kere daha oku..

    Yanıtla (0) (0)
  • Deniz KUMSAL / 04 Kasım 2010 Perşembe 21:20

    Umarım yaşanası gereken aşkların kıymetini anlar bu yazıyı okuyanlar. Ve bir şiirle noktalamak isterim yorumumu.
    SENİ NE KADAR SEVDİĞİMİ
    Sensizliğin soğudur geceleri
    İliklerime kadar üşüten beni
    Gözlerin gelir gözlerime
    Açamam korkumdan kirpiklerimi
    Kaybetme korkusudur bu
    Gözlerinin dibine iner ruhum
    Yosun yeşili olur bakarken
    Derinliklerinde kaybolurum
    Sevginin sarmaşığında dolanırım
    Sarılırım sevdana
    Kızdın mı ılık ılık bir kahverengidir
    Yüreğine saklanırım senden
    Yaylalarımdır yüreğin
    Kar sularının pınarıdır
    Sevda sözcüklerin
    Aşkının kokusudur tenime sinen
    Bir deli sevdadır benimkisi
    Sensiz olmaz diyen…
    Bir kere daha anladım ki
    Senin sevdan hazinemdir benim…

    Yanıtla (0) (0)
  • Suat-Orbay / 05 Kasım 2010 Cuma 13:47

    İdare Eder , bazi sozcukler yazdığiniz şiire anlam kazandırmaktan ote anlam kaybettirmis cogu mısralarınızda yazdıklarınız anlamsız, daha fazla üzerinde çalişip onemle yazarsanız hoş bir şiir ortaya cıkabilir, düşünce bakımından zengin biri oldugunuz kanaatindeyim, ama kendinizi iyi konsatre edemiyorsunuz galiba.

    Yanıtla (0) (0)
  • Didem Düzen / 05 Kasım 2010 Cuma 20:42

    bu bir deneme. şiirden çok uzak bir metin...sanırım başka bir şiir okunmuş bu metine yorum yapılmış.

    Yanıtla (0) (0)
  • Deniz KUMSAL / 05 Kasım 2010 Cuma 22:04

    Sizin yorumlarınızın hiç bir önemi yok benim için.Sadece bir akşam karanlığının içinde sevgiliye olan özlemin yalın kaleme alınışı idi.Herkes iddialı sözcükler kullanacak diye bir kural yok.Siz; yazanın duygularını kendinden daha iyi bilmezsiniz.Ama sanki biraz şairce ve kadınca kıskançıklar mı acaba? Kendinizi irdeleyin lütfen....

    Yanıtla (0) (0)
  • abdulselam / 05 Kasım 2010 Cuma 22:45

    sıcak kalmaya gurbet hayeller,
    hasretle soba kenarına durdular,
    nefesleri ısıttı ancak sevgili öpüşlerin,
    geri kalan
    sonralar..

    Yanıtla (0) (0)
  • kırÇİÇEĞİ / 06 Kasım 2010 Cumartesi 08:15

    Bulur şairlerin yazarların yazdıklarında.Biz yorumcuları değil yazarın yazılarına yorum yazıyoruz.Bu yazıda ÖZLEM var bu yazıda SİTEM var.Başka bir yorumcunun şiirine yorum yazmak kolay.Yazarın yazısına yorum yapsak hani!?MEZOPOTAMYALI kardeşim neden sesin çıkmadı?SARI mamoste öyle bir yazı yazdın yorumlarda aciz kaldı okuyucular :))))))))DEMEK AŞk her zaman kolay yorulanamıyor.bazende böyle mideye oturuyor :))

    Yanıtla (0) (0)
İrfan Sarı Arşivi