M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Seçim ve adaylık üzerine

Seçim ve adaylık üzerine

12 haziran seçimleri için siyasi partilerin genel merkezleri ikbal bekleyenlerin en çok tavaf ettiği mekanlar. AKP’den 5 bin 599, CHP’den 4 bin küsur yakın aday başvurmuş. 550 vekil için çok değil mi derseniz, çok değil de ne kelime. Neden bu kadar aday derseniz, sebebine gerek var mı?

Yine de cevabım; rant, şöhret, mevki, makam, vekilliğin nimetlerinden faydalanmak. Hepsi mi? Tabiî ki değil, az da olsa niyetleri hizmet olan adaylar da vardır. Ancak o çatı altına giren bu kişiler çoğunluk içinde sesi kısılıyor.

Her seçim döneminde olduğu gibi sevenlerim, "Latif Ağabey niye düşünmedin?” Sorusunu yönelttiler.

Cevabım kısa oldu: “O işi çok önceleri reddettik.”

Sevgili okuyucularım tabii ki o kutsal görev için kötü düşünmek insanın akıl ve mantığına aykırı ve de haksızlıktır. Demek istediğimi anladığınıza inanıyorum.

Neyse Milletvekili aday adayları heyecanla hayal kurdukları bugünlerde 43 yıllık siyaset içinde geçen ömrümde iki anımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mutlaka herkesin bir hikayesi vardır. Benim hikayemin şahitleri ise hayattadır. Bazıları siyasette, bazıları gazeteci, kimi bürokrat, bir kısmı da emekli.

Yaptığım üç mesleği o kadar sevdim ki vekilliği düşünemezdim. Bir taraftan gazeteci, yazar; bir tarafta öğretmenlik, diğer tarafta reklamcılık gibi son derece aktif, hareketli; halk, siyaset ve bürokrasi ile öylesine iç içeydim ki mutlu bir hayatım oldu.

Övünmek için söylemiyorum dönemimde az olan medyanın güçlü bölgeleri, gazete ve TV’lerde görev aldığım için etkiliydim. İstanbul, Ankara, Konya, Batman’da siyasiler, valiler, Emniyet Müdürleri ve bürokrasi bunun canlı şahididir.

Sevgili okuyucularım ömrümde altın tepsi içinde seçilebilir yerde Milletvekili olmam için teklif aldım. Birincisini iş hacmim, ikincisini ilkelerim nedeniyle reddettim

Rahmetli Turgut Özal 1983 seçimlerinde nabız yoklaması için uğradığı yerlerin başında Konya oldu. Danışmanı olan arkadaşım ve meslektaşım bir liste çıkardı.

Listede Milletvekili aday adaylarının isimleri vardı. Ben de “şu iyi insan, bu işe yaramaz, şu hırslı… “ diye fikir yürüttüm.

Arkadaşım bir süre beni dinledikten sonra “Sen ne yapıyorsun?” dedi.

Ben de “adayları tanımak istemiyor musun? Sana tanıtmaya çalışıyorum.” deyince güldü. “Biz onların kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Kendini bu listede görmek istiyor musun, istemiyor musun onu söyle” dedi.

Hiç düşünmeden teşekkür ettim.

Neden mi? Çünkü 1983 yılında Milletvekilinin geliri benim yaptığım 5 işin beşte ikisiydi. İkincisi başıma buyruk biriyim (hala öyleyim) lider sultası ve grup kararlarına karşıyım. Vekillerin halkın vekili olmamasını oldum olası içime sindiremedim.

Mecliste şeffaflık, hesap verilmesini savunurum. Çoğulcu, katılımcı, demokratik Meclis isterim. Meclisin toplum ile aynı nefesi paylaşmasını isterim. Görüşlerime uyulmadığı anda muhalefet eden biriydim. Yıllarca ihale peşinde koşan, zengine yanaşan, iş bulma kurumu gibi çalışan vekilleri yazan bir gazeteci olarak demokrasiyi bu meclislerde görmediğim için o kafese girmek istemedim.

İsmim de unvanım da, makamımda, mevkiim de, gelirimde yerindeydi. Yaygın medyada etkin; yerel gazetede üst düzey yönetici olarak siyasilere, bürokrasiye, ticarete hükmediyorum. Reklam şirketimle Ankara Taşrası, Adana ve İzmir’in Tüm baskıları firmama bağlı olduğu için iyi kazanıyordum. O zamanlar Antalya, Trabzon baskıları yoktu. Marmara hariç bütün Türkiye bana çalışıyordu. Her gün tam sayfa

ilanlar çıkarıyordum. Ayrıca öğretmenlik, holding basın danışmanlığı, alüminyum fabrikasında tedarikçilik gibi Milletvekilinin üçe dörde katlayan gelirlerim vardı.

Arkadaşıma “Yakaladığım bu ivmeyi Milletvekilliği gibi ulvi bir görev için olsa bile terk etmemi benden isteme” diyerek reddettim.

Bırakın aktif Milletvekilliği; emeklisinin bu kadar kıymete bineceğini (maddi) tahmin edemezdim. Hem etsem de bugün pişman mısın deseniz asla. Çünkü hayatım boyunca en çok sevdiğim mesleklerde çalıştığım için mutlu oldum.

İlk teklifte sonuç ne oldu derseniz? Ana Vatan partisi 13 Milletvekilinden 8’ini kazandı. Arkadaşım her halükarda Konya’da beni ilk 8 içinde göstereceğine göre o dönem milletvekili seçilmem kesindi. Yani ayağıma gelen vekilliği tepen ben oldum.

İkinci defa AKP’nin kuruluş döneminde fırsat ayağıma kadar geldi. Hatta ayıptır söylemesi AKP’nin kuruluş aşamasında tüzüğüne katkı sundum. Çünkü her eğilime kucak açan, demokrat, değişen, dönüşen bir parti olacak diye umutlandım.

Konya’da sarraf arkadaşım Ziya Özboyacı, Sanayi Odası Başkanı Hasan Angı ve ben İl başkanlığı için talip olmuştuk. Sanayici, profesör, öğretmen, esnaf vs. her meslekten bir ekiple işe koyuldum. Ofisimde defalarca toplantılar yaptık.

Listeyi Ankara’ya göndereceğimiz günlerdi; Abdullatif Şener aradı. Bana adaş derdi. “Adaş seni severim Halil Ürün ile görüştün mü?” diye bir soru sorunca üstüme kaynar sular boşaldı sandım. Beynimde şimşekler çaktı. Anında kararımı verdim ve Sayın Şener’e “ Ürün’den icazet mi alacağız. Ne ben, ne de arkadaşlarım kabul eder. Kusura bakmayın onu MKYK üyeliğine aldıysanız biz bu işte yoğuz” dedim.

Sayın Şener ile sohbetimizde anladım ki değişim, dönüşüm hikaye. AKP belki bir önce partiden biraz farklı kulvarda olacak ama ilkelerim ve hayal ettiğim, kafamda kurguladığım yönetim biçiminin olmayacağını anladım. Ve 2. kez vekilliğe veda ettim.

Neden mi bunu anlattım?

Bugün Milletvekili olmak için çırpınan, akla ziyan olmadık hareketler yapan, Parti Genel Merkezleri önünde olup bitenleri izledikçe geçmişte kalan bu iki anımı hatırlayınca seçim ve aday döneminde sizler ile paylaşmak istedim. Arif olan anlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi