Sait Dede: VEDAŞ, korku ve dehşet uyandıracak şekilde kontrol yapıyor

HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede: "Özel bir şirket olan VEDAŞ, kamu gücünü alabildiğine kullanıp halk arasında korku, panik ve dehşet uyandıracak şekilde elektrik sayaç kontrolleri yapmakta."

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Sait Dede, Hakkari ili ve ilçelerinde yaşanan sorunlar ile ilgili TBMM'de bir basın toplantısı gerçekleştirdi. 

Dede basın toplantısına Yüksekova'da VEDAŞ tarafından yapılan kaçak elektrik kontrolü sırasında bir kadının kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi olayına değinerek başladı. 

Hakkari’deki en önemli sorunlardan birisinin VEDAŞ’ın uygulamaları olduğunu belirten Dede, "Daha önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına verdiğimiz önergede elektrik sayaçlarının yüksek direklere çıkarıldığını ve dolayısıyla yurttaşların tüketimlerini takip edemediklerini bu kapsamda faturaların yüksek meblağlarda geldiğini ve yine sayaç kontrolü adı altında güvenlik kuvvetleri ile beraber yapılan baskınlar sırasında halk arasında korku ve panik yaratılarak girilen evler tahrip edilmekte, duvarlar ve elektrik tesisatlarına zarar verilmekte bu uygulamalr halkta ciddi mağduriyetler yaratmaktadır. Az evvel aldığımız bir habere göre bu sabah saatlerinde VEDAŞ ve jandarma ekipleri tarafından Yüksekova’nın Dilekli Köyüne yapılan ev baskınında 5 çocuk annesi 45 yaşındaki Fahriye Gürbüz kar maskeli kişileri karşısında görünce korkudan kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmiştir. Özel bir şirket olan VEDAŞ, kamu gücünü alabildiğine kullanıp halk arasında korku, panik ve dehşet uyandıracak şekilde elektrik sayaç kontrolleri yapmakta, çoğu zaman bu kontroller sırasında kontrolün gerçekleştirildiği ev duvarlarına hasar vermekte ne yazık ki bugün yaşanan elim olayla bir yurttaşımızın hayatını kaybetmesine sebeb olmuşlardır. Bu vesileyle hayatını kaybeden anne Fahriye Gürbüz’e Allahtan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum" dedi. 

YÜKSEKOVA'DAKİ TOKİ SORUNU

Yüksekova’da 13 Mart 2016 tarihinde başlatılan ve 79 gün boyunca süren sokağa çıkma yasağını hatırlatan Dede, "Yasak sırasında Yüksekova ilçe merkezi ağır silahlar ile bombalanmış ve yaklaşık 22.000 konut hasar görüp kullanılamaz hale gelmiştir. Bu kapsamda Hakkari Valiliği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaşanan mağduriyeti gidermek amacıyla 5 etaptan oluşan bir konut ihalesi gerçekleştirmiştir. Ancak 2016 yılında ihalesi yapılıp, projesi başlatılan etapların geçen 3 yıllık süre içerisinde hak sahiplerine teslimi yapılmamış olup, bu konuda ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ’nin diğer illerden farklı olarak Hakkari iline özel bir uygulaması bulunmaktadır. Bu kapsamda yapılacak olan 3063 konuttan sadece 1256 konut için kura çekimi gerçekleştirilmiş ancak yine yurttaşlara teslim edilmesi hususunda çeşitli sorunlar yaşanmıştır. Örneğin Yüksekova ilçesinde yapımı tamamlanan 1256 konutun noter huzurunda kura çekimi yapılmış ancak Arsa payı, ortak yaşam alanları, tapu masrafları ve benzeri birçok farklı kalem adı altında hak sahiplerinden talep edilen maddi meblağlardan ötürü yurttaşlar kura sonucu çıkan konutlarına kavuşamamışlardır. Hak sahiplerinin çıkan ödemelere kuşkuyla yaklaşmasının bir diğer nedeni ise talep edilen paranın hangi kriterlere göre belirlenip istendiğine ilişkin bir netliğin olmaması. Benzer durumdakilere farklı ödeme kalemlerinin çıkarılmış olması halkta kuşku yaratmıştır

Ayrıca hak sahiplerine teslim edilmesi planlanan konutların teslim tarihinin belirsiz bir durumda bırakılması ve ilgili yaşam alanının coğrafi ve iklim şartları göz önüne alındığında yurttaşların yaz aylarının başında kış için hazırlık yaptıkları ve yakıt, kira gibi harcama planlarını gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Ancak ilgili kurumlar adeta bölgeden bihaber bir şekilde davranmakta plansızlık üzerine planlama yaparak yurttaşları mağdur etmekte ve üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmektedir.

Bizler 15 Temmuz 2019 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına vermiş olduğumuz soru önergesinde TOKİ konutları ile ilgili yaşana ve yaşanılacak olan sorunları dile getirdik. Ancak ne yazık ki aradan yaklaşık 5 aylık süre içerisinde önergemize hala bir cevap verilmemiştir" dedi. 

Dede devamında şunları söyledi: 

'KÖMÜR YARDIMI DEĞİL TAŞ YARDIMI.."

"İktidarın sosyal devlet ilkesi gereğince yaptığını söylediği bütün faaliyetlerin neresine dokunursak elimizde kalmaktadır. Yine bu kapsamda alt gelir grubundaki yurttaşlarımıza yapılan kömür yardımları daha doğrusu taş yardımı olarak niteleyebileceğimiz sosyal yardımlar bugünlerde Hakkari kamuoyunda geniş bir yer işgal etmektedir. Çünkü kömür diye dağıtılan torbalardan taş çıkmış, yapılması planlanan ve adeta seçim yatırımı kalemi haline getirilen sosyal yardımlar yerini yeni mağduriyetlere bırakmıştır. Bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir. Derhal buna bir çözüm bulunarak sorumluların hesap vermesi gerekmektedir.

SAĞLIK ALANINDAKİ SORUNLAR

Hakkari ili ve ilçelerimizde bulunan hastanelerin tamamı diğer çoğu şehirlerde bulunan herhangi bir sağlık ocağındaki teknik ekipman ve uzman alt yapısına sahip değildir. Hakkari ili ve ilçeleri diğer illere en fazla hasta sevkinin yapıldığı il konumundadır. Acil müdahale gerektirecek hastalıklar için gerekli sağlık üniteleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu durumda olan yurttaşlarımız en yakın il olan ve yaklaşık 200 km uzaklıkta olan Van iline sevk edilmektedir. Yine bu konuda Sağlık Bakanlığına vermiş olduğumuz önergeler cevapsız bırakılmış, genel kurul kürsüsünden dile getirdiğimiz sorunlara yönelik herhangi bir girişimde bulunulmamıştır. Bu sebeple tekrar buradan yetkilileri görevlerini yerine getirmeleri için çağrıda bulunuyoruz.

'İLİMİZDE BAZI YERLEŞİM YERLERİNE MUHTARLAR SEÇİM İLE DEĞİL ATAMA USULÜYLE GÖREVLENDİRİLİYOR'

Hukuk alanında da Hakkari bölgesi eşi benzeri olmayan uygulamaların gerçekleştirildiği yerlerin başında gelmektedir. Örneğin ilimizde bazı yerleşim yerlerine muhtarlar seçim ile değil, Vali tarafından atama usulüyle göreve getirilmektedir. Seçime engel bir hal olmadığı halde böyle bir uygulamaya tevessül edilmesinin gerekçelerinin neler olduğu konusundaki sorularımız cevapsız bırakılmakta adeta yeni ve farklı bir rejim denemesi yapıldığı görülmektedir. Örneğin şuan yasaklı olan ancak Vali tarafından muhtar atanan köyler Işıklı Köyü, Korudere Köyü, Çayırlı Köyü, Çınarlı Köyü, Uzundere Köyü yine belirtmek gerekirse Çağlayan Köyü. Bu köyler boşaltılmış durumdadır. Köy sakinleri Hakkari ve ilçelerinde ikamet etmekte ve bulundukları yerlerde muhtarlık seçimlerine katılmaktadırlar. Ancak gerekçelerinin bilmediğimiz sebeplerden ötürü boşaltılan köylere Valilik tarafından muhtarlar atanmaktadır. Söz konusu atamaların gerekçeleri nelerdir? Böyle bir tasarrufa gidilmesinin gerekçeleri nelerdir?

'MARİNÜS KÖYÜNE SADECE PLAKASI BELLİ OLAN BİR ARACIN GEÇMESİNE İZİN VERİLİYOR'

Kavaklı Köyüne ilişkin yine çok farklı bir uygulama bulunmaktadır. Gelye Marunis dediğimiz Kavaklı Köyü ve mezralarına gidecek olan yurttaşlarımız Hakkari-Şırnak karayolunun 45. Kilometresinde bulunan Şine köprüsünde kurulan karakol tarafından girişleri engellenmekte, sadece bir aracın ama sadece plakası belirli olan bu aracın gidişine izin verilmekte ve yine araçta bulunan erzaklara karakol tarafından belirlenen limitlere göre izin verilmektedir. Bu ambargonun izahı mümkün değildir. Derhal yasakların kaldırılarak yurttaşların gaspedilen ikamet ve seyahat hakları iade edilmelidir. Bu kapsamda yine verimli tarım arazilerinin kullanımını engelleyen uygulamaların bir diğer örneği de karakol ve güvenlik yolu yapımı çalışmalarında rastlamaktayız. Bilindiği üzere bu karakol ve yollar tarım arazilerinin kullanımını imkansız hale getirmektedir. Bunun yanı sıra yurttaşların yaralanma ve ölüm gibi mağduriyetleri de beraberinde getirmektedir. Örneğin Sertip Şen isimli yurttaşımız koyunlarını otlatırken karakoldan açılan bir ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. Şimdi yine Esendere Beldesine bağlı Güvenli mahallesinde nüfusun yoğun olarak bulunduğu ve tarım arazilerinin olduğu alanda karakol yapılmak istenmektedir. Bir oldu-bittiye getirilerek köy sakinlerinden habersizce yapılan bu uygulama yurttaşlarımızda büyük bir mağduriyet yaratmıştır. Yurttaşlarımız genel olarak can ve mal güvenlikleri açısından kaygılanmaktadır. Çünkü güvenlik güçleri tarafından işlenen suçlara ilişkin bir cezasızlık politikasının varlığı herkesçe bilinmektedir. Ölüm ve yaralama olaylarına doğrudan karışan ve faili olan tek bir güvenlik görevlisi dahi tutuklu yargılanmamakta ve haklarında etkin bir soruşturma yapılmamaktadır. Yüksekova ilçesinde 8 Ekim 2016 tarihinde güpegündüz; Aydın Tümen, Serhat Buldan, Rahmi Safalı ve Nejdet İşözü adlı 4 çocuğun vurulduğu olay zihinlerde hala tazeliğini korumaktadır. Bakan düzeyinde yetkililerin olayın takipçisi olacaklarını belirtmelerine rağmen sanıklar halen toplum içerisin ellerini kollarını sallayarak dolaşmaktadır. Ailelerin adalet arayışı devam etmektedir.

KAYYIM UYGULAMALARI

Yine seçimle göreve gelen il ve ilçe belediye eş başkanlarımız asılsız iddialarla görevden alınmış yerlerine kayyım atanmıştır. Hakkari ve Yüksekova Belediye Eş Başkanlarının göz altına alınması ve konutlarında arama yapılması sırasında açık bir şekilde kanunlar çiğnenmiş, orantısız güç kullanılmış ve küçük düşürücü muamelede bulunulmuştur. Ceza kanununa göre çağrıldıkları halde ifadeye gidecek olan seçilmişlere yönelik bu kriminal uygulama kabul edilemez. Bir belediye eş başkanı aile konutunda çocukları ve eşi önünde yere yatırılıp ölümle tehdit edilmesi ileri demokraside geldiğimiz noktanın en iyi göstergesidir.

Şuan belediye Eş Başkanlarımız için savcılık tarafından hazırlanmış herhangi bir iddianame yoktur. Siyasi saiklerle tutuklandıkları açıktır. Bu da yetmezmiş gibi Elazığ Cezaevine sürgün edilmişlerdir. Üstelik tecrit politikaları ile yüz yüze bir tutukluluk hali içerisinde bulunmaktadır. Az önce de belirttiğim üzere, henüz iddianamesi dahi hazırlanmamış olan Eş Başkanlarımız Cihan Karaman ve İrfan Sarı’nın tek kişilik hücrelerde tutulmasının hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Benzer şekilde önceki dönem Hakkari Belediye Eş Başkanımız Sayın Dilek Hatipoğlu ailesi ve yakınlarından binlerce kilometre uzaklıkta bulunan Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevine sürgün edilmiştir. Bu şekilde ailesi ve yakınlarının da cezalandırıldığı açık bir şekilde görülmektedir.

Adalet Bakanlığı tutukluların dış dünya ile temaslarını kesmek suretiyle uygulanan bu tecrit politikasına derhal son vermelidir."

VİDEOYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Benzer Videolar