Toplum olarak nereye gidiyoruz?

Toplum olarak nereye gidiyoruz?

"Aşiretçilik, toplumu bir arada tutarken aynı zamanda parçalayan bir güçtür. Çünkü insanı özgür birey olmaktan çıkarır, bir grubun temsilcisine dönüştürür. "

Mehdi Adar Akın yazdı:

Herkes 'sürüye' katıldığından ötürü güven içerisinde mi?

Toplumsal çürümenin tavan yaptığı, İnsanî değerlerimizin ayaklar altında olduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Toplumda uzun boylu düşünemeyişimizin önündeki en büyük engel, halen yaşıyor olan feodal yapı...

Günümüzde bu yapının faydadan çok zararının olduğunu gün geçtikçe daha da anlıyor olmamız, bizleri tamiri zor yıkıcı tahribatların içine hapsediyor.

Son zamanlarda toplumda vuku bulan, toplumun her kesimini ilgilendiren basit ölümler artık sıradanlaşmamalı. Toplumun sosyolojik alt yapısında bulunan ve bu tür olaylara neden olan derin araştırmalar artık kaçınılmaz olmuş.

Daha çok geçmedi; bundan bir kaç gün önce Hakkâri/Yüksekova'da daha ömrünün baharında olan biri bıçaklanıp belki de 'sen bizden değilsin' denilerek yaşamasına müsade etmediler.

Toplum olarak nereye gidiyoruz?

*Hakkâri… Dağların sessizliğinde yankılanan bir şehir. Bu topraklarda insanın doğayla mücadelesi kadar, kendi toplumsal yapısıyla da bir mücadelesi vardır. O yapının adı: Aşiretçilik.

Bir zamanlar dayanışmanın, korumanın ve birlikte yaşamanın sembolü olan aşiretler, bugün çoğu zaman bireyin önündeki görünmez duvarlara dönüşmüş durumda. Hakkâri’nin birçok köyünde hâlâ “kimin aşiretindensin?” sorusu, bir insanın kim olduğundan daha önemlidir.

Aşiretçilik, toplumu bir arada tutarken aynı zamanda parçalayan bir güçtür. Çünkü insanı özgür birey olmaktan çıkarır, bir grubun temsilcisine dönüştürür. Kimi zaman adalet, kimi zaman eğitim, kimi zaman da siyaset bu yapının gölgesinde şekillenir. Aşirete yakınsan haklı, uzak düşmüşsen sessiz kalmak zorundasın.

En büyük bedeli ise gençler ve kadınlar öder.

Bir genç, “Ben kendi yolumu çizmek istiyorum” dediğinde çoğu zaman dışlanır.

Bir kadın, “Ben kendi kararımı vermek istiyorum” dediğinde gelenek duvarına çarpar.
Oysa gelişim, ancak özgür düşüncenin yeşerdiği topraklarda filiz verir.

Hakkâri’nin potansiyeli, dağlarının görkemi kadar büyüktür. Fakat aşiretçilik, bu potansiyelin önünde duran görünmez zincirler gibidir. Dayanışma duygusu elbette değerlidir; fakat bu duygu baskıya, itaate ve çıkar ilişkilerine dönüşüyorsa, artık bir gelenek değil bir engeldir.

Hakkâri, aşiretlerin değil, bireylerin sesiyle yükselmelidir.

Gerçek güç, soyadında değil; düşüncede, üretimde ve vicdanda gizlidir.

Bir gün, bu şehirde insanlar aşiretlerinin değil, kendilerinin adını taşımaya başladığında, işte o gün Hakkâri gerçekten özgürleşecektir.*

Herkes 'sürüye' katıldığından ötürü güven içerisinde mi?

'Bu sürü' basit düşünüşün sabitesinden başka bir şey değildir.

Etiketler : , ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.