Lokman Ergün

Lokman Ergün

Solun kimyası nasıl bozuldu?

Solun kimyası nasıl bozuldu?

Türk solu öncelikle Kemalizm’den dolayı hastalıklıdır. Ancak bu meselenin tamamı değildir. Her ulusun tarihi liderleri ve bu liderlerin toplum üzerinde etkileri olur. Mustafa Kemal’de Türk ve Türkiye tarihi üzerinde ciddi bir kırılma noktasıdır. Önemsenmemesi mümkün değildir.

Hiçbir insan doğuştan solcu ve ya sağcı olmaz. Bireyin siyasi duruşu özü itibariyle sınıfsaldır. Ülkedeki hakim ideoloji, mensup olduğu toplumsal katman, tarihin o anındaki sosyal ve siyasal dalgalar bireyi konumlandırır. Dolayısıyla Türkiye’de de bu parametreler ışığında bir sol oluşmuştur. Solun evrensel değer yargıları, kutsal amentüleri olmakla birlikte, her toplumun solu biraz da kendine özgüdür.

Osmanlı’nın çok uluslu yapısını çökertip yerine bir ulus devlet kuran İttihat’çılar, devleti CHP eliyle yönetmeye başlamışlardır. 1950’lere kadar tek partili düzen içinde CHP, yarı-militarist bir devlet partisi olarak var olmuştur. 1950’den sonra çok partili düzen içinde, Demokrat Parti iktidar olsa da sivil ve askeri bürokrasi içindeki etkinliğiyle CHP 1960’ta iktidarı tekrar darbe ile ele geçirmiştir.

Ancak 1950 sonrası dünyada Türkiye’nin NATO üyesi olması ve Sovyet Rusya’ya karşı ABD’nin ileri uç karakolu pozisyonuna gelmesiyle, Türkiye’deki siyasi yapı değişmeye başlamıştır. Özellikle ABD’nin Komünizm’e karşı Türkiye’de sağ muhafazakar kesimlerle kurduğu ittifak ve askeri bürokraside NATO etkinliğinin artması, CHP’nin devletteki etkinliğini azaltmaya başlamıştır.

Değişen toplumsal dinamikler ve devletteki yeni iktidar erklerinin çekişmesiyle, CHP 1960’ların ortalarından itibaren kendisini “ortanın solu” olarak tanımlamaya başlamıştır. Ancak bu sol anlayış, bir gözü devletteki sivil-askeri bürokrasiyle dirsek teması içerisinde, devletin sahibi konumunu devam ettirme çabası, diğer tarafta da dünyada yükselen sol dalga ve muhafazakar çoğunluğa karşı laik-kentli kitleye yaslanma çelişkileriyle, kendine özgü bir “sol” olarak hayat bulmuştur.

Diğer taraftan, CHP dışında özellikle 1960’ların başlarında TİP(Türkiye İşçi Partisi) çatısı altında örgütlenen değişik sol fraksiyonlar, belirli bir siyasi etkinliğe kavuşmuş, ancak hiçbir zaman büyük bir kitlesel güce sahip olamamışlardır.

Türkiye’de solun tarihsel gelişimi; özünde, CHP ve devleti yöneten İttihatçı elitin ilişkileri çerçevesinde ele alınmak zorundadır. 1950’lerden sonra CHP’nin hiçbir seçimi kazanamamasından sonra, Ergenekon olarak adlandırabileceğimiz İttihatçı kesim, devleti sağ-muhafazakar partiler eliyle yönetmiş, ancak CHP ile var olan laik-Kemalist gönül bağını da belirli kademelerde muhafaza etmiştir.

Zaman zaman, toplumsal muhalefetin CHP’de ve CHP söylemlerinde etkinliğe kavuştuğu dönemlerde de muhtıralar ve darbeler ile CHP gerekli fabrika ayarlarına geri çevrilmiştir. Bu ilişkinin kırılma noktası, 1990’larda Doğu Blokunun çökmesi ve ABD’nin yeni Ortadoğu politikalarının yürürlüğe sokulmasıyla yaşanmıştır.

Özellikle 1994’te İslamcı siyasetin yerel seçimlerdeki başarısı ile, Ergenekon kadroları devletteki etkinlikleri için endişeye kapılmış, muhtemelen ABD’nin İslamcı siyaseti yeni partnerleri olarak gördüklerini hissetmiş ve CHP üzerinden siyasete ve topluma, “alana inerek” müdahil olmaya karar vermişlerdir.

Laik akademisyen ve gazeteci suikastleri, toplumda irtica paranoyası yaratmaya dönük toplum mühendisliği, Kürt düşmanlığının CHP tabanında yeşertilmesi, Ergenekon’un yeni dünya düzeninde darbe zemini bulamasından dolayı yürürlüğe koyduğu yeni etkinlik planı olmuştur.

CHP’nin tamamen ulusalcı kadrolara teslim olması ve evrensel sol değerlerle var olan zayıf bağını tamamen koparması, bu toplum mühendisliğinin sonucudur.

Bugünkü CHP, İttihatçılığın Kemalist ve laik kanadının direniş cephesi halini almıştır. İttihatçılığın sağ-muhafazakar kanadı ise zaten yine iktidarda ve AKP içinde varlığını sürdürmektedir.

Devlet eliyle oluşturulmuş ve yapay Türk solunun bozuk olan kimyası, Ergenekoncu zihniyetin toplum mühendisliği ile maalesef tamamen zehirlenmiştir. Yakın gelecekte de kayda değer bir gelişim göstermesi mümkün görünmemektedir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Lokman Ergün Arşivi