Lokman Ergün

Lokman Ergün

Omuz omuza

Omuz omuza

Günlerdir bir fotoğraf karesine bakıp duruyorum. Rüyamda görsem hayra yormayacağım bir görüntüye sabitlenmiş gözlerim. Omuzum, Osman Ağa’nın omuzuna yapışık. Omuz omuzayız.

Bir fotoğraf karesi, tarihin dondurulmuş bir anından ötesini anlatır çoğu zaman. Sadece o karenin çekildiği anın ruh iklimini değil, geçmişi anlatır bize. Hatta geleceği. Bazen zamanı, o karenin çekildiği zamana hakim olan düşünceleriyle, hissiyatıyla bir bütün olarak ve olanca derinliğiyle bize yansıtır.

1957’de ABD’de beyazların okuluna kabul edilen ilk siyahi öğrenci Dorothy Counts’un okuldaki ilk gününü gösteren fotoğraf karesi. Etrafındaki ırkçı beyazlar tarafından taciz edildiğini gösteren fotoğraf, ABD’deki ırk ayrımının ne anlama geldiğinin tarihsel bir belgeseli gibidir.

1968’de Vietnam’da bir polis şefinin, bir Vietkong’luyu öldürürken çekilmiş olan fotoğraf, ABD’nin Vietnam savaşının ve onun tüm dünyada tetiklediği 68 olaylarının öyküsünü anlatır bize.

Ben de günlerdir bir fotoğraf karesine bakıp, kendi tarihimin izdüşümlerini anlamaya çalışıyorum. Bir fotoğraf karesinin anlattığı derinliği algılayabilmek, sadece fotoğraf sanatçısının maharetiyle ilgili değildir elbet. O fotoğrafa bakanların, o görüntüyü kendi tarihlerinde konumlandırdıkları yerle de ilgisi vardır.

Ben de günlerdir, bölük pörçük çağrışımlarla anlamlandırmaya çalışıyorum bu fotoğrafı. Osman Ağa’nın omuzuna bitişik, kendi omuzumu.

 Yüksekova. Çete. Lav silahları. Saklı cephanelikler. Helikopterle sevk edilen uyuşturucu. Sonra benim omuzum.

Sonra ihbarlar, ihbarcılar. Sorgular, işkenceler. Omuzlarda taşınan tabutlar. Ve omuzlarda taşınan tabutlardan ve mezar taşlarından bile mahrum kalmış genç ölüler.

Omuzlarını her daim sistemin omuzuna dayamış, palazlanmış, semirmiş omuzların sahipleri. Devran nasıl dönerse dönsün, hep omuzlarda taşınanlar. Hep başkalarının omuzlarına basarak yükselenler.

Dedim ya, bir fotoğraf karesi, eğer iyi bir sanatçı tarafından çekilmişse ve siz de bakmasını bilirseniz, size gerçeğinizi anlatır. Gösterişli kelimelerden, uzatılmış cümlelerden, ahenkli sloganlardan arındırılmış saf gerçeği.

Günlerdir bakıp durduğum fotoğraf karesindeki kendi gerçeğimi çok sonra fark ettim. O fotoğrafta, itibarın ve gücün omuzunun yanında duran omuz benim değildi. O omuz, Kürdistan’ın yeni siyasi ve bürokratik elitinin omuzuydu.

Kürdistan’ın yeni siyasi eliti, kendi elitizminin meşruiyetini, eski elitin omuzuna eşitlendiğini gösteren fotoğraflarda tescilleyeceğine inanmış demek ki.

Günler sonra, o fotoğraf karesinin anlamını çözmenin huzuruyla uyuyabileceğim bu gece. Bir kabus gibi üstüme çöken o görüntüdeki omuz benim değilmiş. Benim omuzum, olması gereken yerdeymiş. Bu kadarı bile mutluluk verici inanın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Lokman Ergün Arşivi