M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Neden ‘dinci faşist’ dedim?

Neden ‘dinci faşist’ dedim?

Bir önceki “dinci faşistler” başlıklı makalem beklentilerimin üzerinde tepki alacağını bilerek ve isteyerek o başlığı attım. Değilse haşa gerçek dindarların faşist olmayacağını çok iyi biliyorum, bana inanan gerçek dindar okuyucularım da beni çok iyi tanıyor ve anlıyorlar.

Türkiye, Ortadoğu ve dahi dünyada medya için ispatlanmış bir gerçek var. Bir haber, bir makale için en doğrusu başlığın bile tek başına çok şey anlatmasıdır. Tek koşul başlığın yalan değil gerçeği yansıtmasıdır. Ben de o yazımda tam olarak bunu yaptım.

O başlığın ne kadar itici, aykırı, incitici, ilgi çekici; hatta belki ilk etapta tek başına o iki kelime nefret ettirici olsa da toplumun ve belli bir kesimin dikkatini çekmek ve içeriğini doğru yansıtmasına dikkat ettim.

Bunu bir örnekle açıklayayım: Zaman gazetesinde 23 Mayıs 2012 de şöyle bir haber başlığı vardı; “ Diyarbakır Fuarında Kürtçe Heyecanı.” Haberin içeriği ise farklıydı. Gerçekte “Nil Yayınları Fethulla Gülen’in 7 kitabını Kürdçe’ye çevirmiş.” Diyemiyorlardı. O başlığı öne çıkarırlar ise o haberin o coğrafyada ilgi çekmeyeceğini çok iyi biliyorlardı.

Zaman gibi yapmadım. O yazıdaki amacım dinini, kitabını, peygamberini, vicdanını dünyalık birkaç kuruşa ya da cemaat, tarikat, parti güdümüne girmeden; gözlerine geçici olsa da bant çekilmemiş gerçek inananları uyandırmaya, silkelemeye yönelikti.

Yani Roboski (Uludere’de) 34 çocuk ve genç katledilmişken; “prosedür uygulandı” diyerek aylardır failleri ortaya çıkarmayanları ve de onlara arka çıkan; bu konuyu gündemde tutuyoruz diye bizleri tehdit eden medya ve zihniyete dikkat çekmek için o başlık atıldı.

Değilse babası, dedesi, onun dedesi, onun dedesinin dedesi; değil yedi, 27 soyu alim, Seyda, Mele soyundan gelmiş ve o soyun hamuru, inancı, dini terbiyesi ve fiili uygulayıcısı olarak lakapları bile bölgede “mala mele” (Molla oğulları) olan birinden gerçek inananları, Müslümanları, dindarları, müminleri incitecek bir yaklaşımı benden nasıl beklersiniz?

“Dinci faşistler” başlığımla belli bir kesime dikkatlerinizi çekmek istedim. Katliama arka çıkan canilere dikkat çekmek istedim. İnancı, kitabı, peygamberi ve dindarlığı kalkan olarak kullanan çıkarcı, menfaatçi, takkiyeci kesimin girdiği kulvara dikkat çekmek istedim.

KISSASA KISSAS

Öyle ki, İslam dininde kısasa kısas var. Ancak Roboski halkı “kısasa kısas” da demedi. Sadece çocuklarının katillerini tanımak istediler. Katil ya da katiller bu dünyada bir tek yolla af edilebilirler; o da diyeti yani halk değimi ile kan parası ödenirse. Dinen bunun koşulu da en yakın akrabası olan anne, baba veya kardeşi sağsa ve bunu kabul ederlerse. Değilse cinayeti Allah asla af etmez. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyen bir dinimiz var.

Roboski’de ( Uludere’de) durum ne? Aileler faillerin bulunmasını istiyor. Başbakan Pakistan’dan “ Silahlı kuvvetlerimiz bunu samimi bir şekilde prosedürü uygulamış. Hata da olabilir. Hatayı da, özrü de açıkladık. Tazminatı da açıkladık.” Türkiye’ye geldiğinde dört bir koldan haklı olarak bu sefer herkes bu konuyu yazınca “yeter, susun” diyerek emir veriyor.

Ama aynı Başbakan her fırsatta Libya, Irak, Mısır, Suriye liderlerine vatandaşları için ders verirken; kendi Kürdüne karşı işlenen katliama sessiz kalasa da iyi, her gün konuştukça Roboski’yi ( Uludere’yi) defalarca bombalıyor.

Ama, aynı Erdoğan Pakistan ziyaretinde ABD’nin 26 Kasım 2011 de hava harekatında öldürdüğü 24 Pakistanlı asker için “özür” dilemeli dedi. Roboski’de (Uludere’de) öldürülen siviller için adım atması bir yana “ TSK verilen emri yaptı. Orası zaten terör bölgesidir” diye kendi ülkesinde bir bölgeyi terör, diğerlerini huzurlu diye ikiye ayıran bir Başbakanımız var.

Bu Başbakan’ın İçişleri Bakanı’da NTV’ye çıkıp gazetelere manşet olan“ Uludere’de emri veren Hava Kuvvetleri. Ölenler figüran, Özür dilenecek bir olay da yok” diyerek adında “Adalet” olan partinin bakanı yüreği yanıkların yüreğine benzin dökerek bin kat daha yaktı.

Bu şu demek Kürd halkından açıkça özür dilemek bile PKK’ye ödün vermektir. Zaten Kürtlerin hepsi teröristtir. Teröristlerden de özür falan dilenmez. Kastettiğim bu zihniyettir.

Devlet failleri bulmak yerine yıllarca asker ve polisiyle omuz omuza korucu olarak savaşan, ölen Kürdü bile terörist olarak görüyor. Ve “Devlettir hata yapar ne olmuş ki, para verelim susun” diyor. İşte bizim karşı çıktığımız bu. Anne ve babaların rızası olmadan yok edilen canları paraya tekabül ederek “tazminat” adı altında geçiştirmek isteyen zihniyete arka çıkan dindar kafayı ve medyayı deşifre etmek için “faşist” değimini kullandım.

Değilse diyette hayat olduğunu biz müminler çok iyi biliyoruz. Ama anne ve babalar yani maktulün birinci derece yakınları devlete, hükümete önce katilleri bulsun diyorlar.

ALLAHTAN WALL STREET GAZETESİ YAZDI

Roboski’de ( Uludere’de) sorulmadık soru, yapılmadık eleştiri kalmadı. Vicdanı olan ne gerekirse söylediği halde “dinci faşistler” hükümetin umursamazlığı bir yana saldırgan ve pervasız tavrına arka çıkan bir tutum sergiledi/sergiliyorlar.

Wall Street Journal gazetesinde çıkan o haber de olmasaydı neredeyse bu ülkede 34 çocuk ve gencin katilleri unutturulacaktı. Bu insanlık dışı katliam bütün dünyanın başına İsrail ve ABD tarafından bela olarak icat edilen insansız hava araçlarının işlediğini de unutmayalım.

Roboski’de (Uludere’de) o vahşeti yaptığı bilindiği halde günlerdir Cumhurbaşkanı Gül, Chicago ve Washington’da Obama’dan insansız hava aracı talebi için “kıskançlık yapmayın” diye Bakanları ve Genelkurmay Başkanı ile yalvar yakar satın almak için çaba harcamaktadırlar. Yeni Roboski (Uludere) katliamları olsu diye mi?

Vietnam savaşında da icat ettiği silahlar ile kendi vatandaşını isyan ettiren ABD’nin vahşetini durdurmak için “sıradan vatandaşlar” adlı sivil topluluk oluşturulmuştu. Diyorum ki insansız hava araçlarına karşı bizde bir an evvel bir grup oluşturmalıyız. Ülkemiz ve dünyada yeni Roboskilerin (Uludere) olmaması için egemenlerden daha hızlı hareket etmemiz lazım. Hükümetin Roboski cinayetiyle ilgili yaklaşımı, tavrını başka türlü yıkamayız.

SURİYE’NİN TAVUĞU KADAR DA MI DEĞERLERİ YOK?

Suriye’de olan trajediye insan hakları açısından bakan ve sahiplenen AKP hükümeti ülkesinde öldürülen Kürdlere bu kadar umursamaz tavır takınılması kelimenin tam anlamıyla dindar faşistlik değil de nedir?

Suriye’nin tavuğuna üzülenler Roboski’de ( Uludere’de) katledilen 34 çocuk, genç için “tazminatsa tazminat” diyerek canı paraya tekabül ediyorlar. Parası verilince Kürdleri öldürmek mubah mı? Bu zihniyetine arka çıkanlara; “dinci faşistler” denmez de ne denir?

“Ahmet, Mehmet TSK nasıl ayırt etsin” ya da “ Kürtaj da Uludere’dir” diyen bir Başbakan’a Kürtlerin güveni kalır mı? AKP’de siyaset yapan Kürd vekil ve bakanlar olup bitenler karşısında o partide ne yaptıkları da doğrusu Kürd seçmenler çok merak ediyor.

Başbakan’ın “hata” dediği 34 candır. Vicdanı, imanı, insafı olanın olaya bu gözle bakması gerektiğini bilmiyorlar mı? Velev ki hata olsa bile; basit bir özür dilemek de mi bu kadar zorlarına gidiyor? Bu yaklaşımın Kürdlerin aidiyet duygularını yok ettiğini, Kürdleri yaralayan son derece yıkıcı bir olay olduğu fark edebiliyorlar mı?

Kürtlerin bu olaydan sonra güvenleri dibe vurdu. Toplumun vicdanının zedelendiğini görmeyen muhafazakâr dindar kesim için “faşist” değimi sizce olanlar karşısında hafif bile kaçmıyor mu?

Ya İçişleri Bakanı Şahin’in tavrı. “Onlar zaten kaçakçıydı” demekle, Kürdlerin kaçakçısını öldürmek bu ülkede serbest mi? Böyle bir zihniyet ve yaklaşıma arka çıkan medya, sivil toplum kuruluşları ve muhafazakâr kesimler “dinci faşist” denmez de ne denir? Ortalık iyice kızıştı. Bakalım sonunda nereye ulaşacaklar. Hep birlikte izliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi