M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Miting ve kürsü

Miting ve kürsü

Batman Gazeteciler ve Yazarlar Cemiyeti Başkanı Arif Arslan’ın daveti üzerine 20 Ekim’de Batman Kültür Müdürlüğü Konferans Salonu’nda “Gordion’un Kör düğümüne” dönüşen Kürd sorununu ve cezaevlerinde açlık grevinin ölüm sınırına dayandığı günlerde “İnsan ve Devlet” konulu bir panelim vardı.

Panel sonrası hemen geri dönmeyerek kutlanamayan bayramı kutlamak; anne – baba kabrinde Yasin okumak, doğup büyüdüğüm köyümde ciğerlerime temiz köy havası çekmek için Batman’da kalışımı on gün kadar uzattım.

Çok yer gezdim, çok şey yaşadım, çok şey gördüm. Yeni Hasankeyf’in yerleşim yerinden; Batman’ın gelişen coğrafyasında Üniversiteyi rant peşinde koşanların baskısıyla şehirden oldukça uzak bir yerinde kampus alanının oluşturmasına kadar çarpıcı bir çok konuyu yazmak vardı kafamda.

Ama ölüme doğru yaklaşan 700’ü aşkın PKK, KCK ve PEJAK tutsaklarının can yakan açlık grevi ve destek için Batman’da yapılan miting olunca her şeyi bir kenara ittim.

27 Ekim Cumartesi Turgut Özal ( Diyarbakır, halk değimi ile Amed Caddesi) Bulvarı ile Belediye Sarayının kesişen kavşağında yapılan miting alanına beni getiren araçtan uzak bir mesafede inerek havayı koklamak için yürüyerek gitmeyi tercih ettim.

Mitinge 15-20 dakika var ve bulvarda adım başı pıtrak gibi dip dibe biten kahvelerdeki kürsülerde yüzlerce Kürd iki yüz adım ötesinde insanların ölmemesi için atılan çığlığa lakayt boş tek yer bırakmamacasına kadınlar gibi dedikodu yaptıklarına şahit oldum. İnsanların ölümüne, bir halkın kanayan yarasına karşı takılan duyarsızlık beni hayretler içinde bıraktı.

Yıllarca seçim meydanlarında siyasi partilerin mitinglerini izleyen biri olarak Batman halkının Bayram boşluğunu yağmursuz bir günde insani konu için desteğinin zayıf kalmasına iyi niyetli dostlarım bazı gerekçeler bulunsa da senede bir Batman’a gelen bir gazeteci - yazar olarak doğrusu beni derinden düşündürdüğünü yazmadan geçemeyeceğim.

Devlet ve hükümetin basiretsiz, akıl sınırlarını zorlayan pragmatist politikalarına dayanan siyasi stratejilerine seyirci kalan ölü sevicilerden çok duyarlı bildiğim Kürd halkının tavrı beni daha çok üzdüğünü ifade etmek isterim.

Yarın çok geç olmadan ortak yaşamın devamı, demokratik bir ülkenin inşası, wkhevi (eşitlik), azadi (özgürlük), zımane dayika hevotin (ana dilde eğitim) için omuz vermek ortak geleceği inşa etmek için destek vermek varken kürsülere yapışmak doğru mu?

Topla, tankla, tüfekle, panzerle, uçakla, bombayla; işkenceyle, asit kuyuları, faili meçhulle, sindirmeyle, ceza evleri yerine birlikte yaşamayı hızlandırmak için doğru yolun demokratik tepkilere verecekleri destek çözümü hızlandıracağına inananlardanım.

Kürd halkının hak mücadelesinde arzu ettiği hedefi yasal yollarla yakalayacağına inandığım için kahve kürsülerde boş sözler ile saatlerini öldürenlerin o mitinge bir saatlik sürece ses olmaları kendi gelecekleri içinde bir çözüm olduğunu bilmelerini isterdim.

İnanıyorum ki o kürsülerde oturan, miting saatinde sokak ve caddelerde fing atanlar insanca yaşamak, onuru çiğnenmeden, haysiyeti yok sayılmadan temel haklarının var sayılması ancak topyekun demokratik yollar ile ayağa kalkanlara destek vermekle olur.

Her fırsatta sokak ve caddelerde cop, tazyikli su, gaz bombası, panzerlerin, uçakların, tankerlerin, polis ve asker kurşununa hedef olmamanın yolu demokratik yöntemler ile mahşeri kalabalıklar oluşturarak egemenlere mesaj vermekten geçtiğini Kürd halkı kavramak zorunda.

Refahın, huzurun, güzel günlerin, iş ve aş sahibi olmanın; yıllarca yaşatılan cehennemi ortamdan kurtulmanın yolu var. O da ayaklarına gelen miting, panel, sempozyum, oturum, basın açıklaması vb. toplumsal çıkışlara insani destek ve omuz vererek elde edebilirler.

Taş yürekli vicdansızların 30 yıldır süre gelen baskılarından kurtulmanın tek yolu; hep barıştan ve kardeşlikten yana olan Kürd halkının yüceliğine erişmek için o halkın bireyleri olarak çocukları ölüm eşiğinde olan yüreği yanık ana-babalara destek vermek bizlerin insani, vicdani mecburiyetimiz, boynumuzun borcu olduğunu bilmem hatırlatmama gerek var mı?

Cezaevlerinde binlere yaklaşan Kürd tutsakları demokratik haklarını hayatlarını ortaya koyarak “ölüm” denilen eylemle taleplerini dillendirirken 200 metre ötedeki kahvelerdeki kürsülerde kıçlarını kıranlar Kürd halkının yüceliğine yakışan bir görüntü sergilemiyorlar.

Ana dilde eğitim ve savunma; eşitlik hakkı hangi Kürdü ilgilendirmediğini merak ediyorum. Asimilasyon politikalarına karşı çıkmanın neresinde yanlışlık var? Kürd sorununun giriş kodu olan bu 2 meselenin çözümüne omuz vermemek için nasıl bir gerekçeleri var?

Kürd halkının 90 yıldır ödediği ağır bedellerden sonra cezaevlerinde hayatlarını ortaya koyarak dillendirdikleri taleplerini sahiplenmek için bir mitinge katılma fedakarlığı o kahve kürsüsünden bir saat uzak kalarak yasal direnişe ses ve omuz vermeye değmez mi?

Ülkeyi yöneten egemenlerin vicdanlarını harekete geçirmek; evlatlarını kaybetmekle karşı karşıya olan annelerin duyarlılığına manevi katkı sunan duyarlı insanlara, aktivistlere, yazarlara, sanatçılara, aydınlara, sivil toplum örgütlerine, siyasilere katkı sunmak için bir saatlik sohbet ve kürsü keyfinden feragat etmezler ise mutluluğu, refahı, huzuru, barışı, aşı, işi yakalamaları nasıl mümkün olabilir doğrusu anlayamıyorum.

O kürsülerde oturanlara bir çağrıda bulunuyorum. Gelin bu ateşe bir damla su olunuz. Gelin birey olarak katkınız, maddi, manevi gücünüzle toplumsal, yasal etkinliklere çok geç olmadan destek verin. Kıçınızı o kürsülerden kaldırın Allah aşkına…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi