Yeryüzündeki mağdurların, ezilmişlerin kendilerine has farklı farklı mağduriyetleri, ezilmişlikleri vardır. Her birinin farklı şekilde hakları gasp edilmiş, farklı sosyo-ekonomik şekillerde ezilmiş, ötekileştirilmişlerdir. Ve her biri kendi gerçekliğini, haklılığını farklı dillerde, farklı kelimelerle, farklı kavramlarla dile getirir.

Ama yeryüzünde bütün alçaklar aynı dili konuşur. Aynı kavramları kullanır, aynı şekilde kelimeleri kirletirler.

Şimdi yaşadığımız barış sürecinde de Türk ve Kürt savaş severleri, kan içicileri aynı kelimelerle konuşuyor, aynı soruyu soruyorlar: Kürtler ne aldı?

Türk faşistleri, “Kürtler ne aldı?” sorusunu; yıllardır savaş diliyle bellekleri kirletilmiş Türk halkını savaşın devamına ikna etmek için, tahrik etmek amacıyla soruyorlar. Bölünme paranoyasını diri tutmak, Kürt’lerin eşitlik taleplerini imtiyaz olarak algılatmak istiyorlar. Doğrudan savaşın devamını istiyoruz diyemedikleri için, bu soruyu ısrarla dolaşıma sokuyorlar. Kürt halkının, var olmaktan kaynaklı doğal haklarının teslimini, verilmiş bir taviz olarak göstermeye çalışıyorlar.

Beri tarafta ise, varlıklarını devletin kirli savaş sistemine göbekten bağlamış, Kürt halkının özgürlük mücadelesini anlamak bir tarafa, hayatlarını o mücadeleye küfür ederek geçirmiş Kürt işbirlikçileri ise, “Kürtler ne aldı?” sorusuyla, Kürt siyasi hareketini itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

İma ettikleri şey, Kürt Özgürlük Hareketinin hiçbir şey almadan teslim olduğudur. Bir taraftan bu söylemle mümkünse savaşın devamını sağlamaya çabalıyorlar. Buna güçleri yetmese bile, Kürt Özgürlük Hareketini itibarsızlaştırarak, oluşacak yeni ortamda kendi hakimiyetlerini kurmanın alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar.

Gerillanın çekilmesiyle meydanın bomboş bir şekilde onlara kalacağını hayal ediyorlar. Kürt Özgürlük Hareketinin geldiği merhaleyi algılayamamanın, Kürt halkının örgütlülüğünü anlayamamanın hezeyanlarını yaşıyorlar.

Bir halkın örgütlülüğünden kaynaklanan gücünün, mücadeleyle kazanılan dinamizminin, bu örgütlülüğün ideolojik ve felsefi yetkinliğinin sağladığı ufukları göremiyorlar. Yaşamlarını muktedirlerin lütuflarına bağladıklarından, Kürt halkının da devletin lütfettiğiyle sineceğini sanıyorlar. Daha düne kadar ikballerini devletin onlara sağlayacağı siyasi alana bağlayanlar, şimdi “devlet ne verdi de çekiliyorsunuz?” diye soruyorlar.

Kürt Özgürlük Hareketi bugün Ortadoğu’da belirleyici bir güç ve denge unsuru olarak dünya siyasi arenasında kabul görmeye başlamıştır. Önümüzdeki süreçte Kürt halkı Ortadoğu siyasetinde ağırlıklı bir rol oynayacak ve siyasi perspektifini sağlamlaştıracaktır. Ve sonrasında Kürt halkı, Kürdistan’ın dört parçasında da kendi öz yönetimlerini kuracak ve diğer Ortadoğu halklarıyla özgür ilişkiler içerisinde olacaktır.

Kürt halkı, işbirlikçilerin sorularından bağımsız, kendi mücadelesini ve gerçekliğini sorgulayacak, analiz edecek ve harekete geçecek yetkinliğe kavuşmuştur.

Kürt halkının özgürlük mücadelesinin içinde olanlar, ne alıp ne verildiğini gayet iyi biliyorlar. Çünkü alınan her şeyde emekleri, kanları, terleri var. “Kürtler ne aldı?” sorusunun cevabını bilmeyenler, bu halk için kendinden hiçbir şey vermeyenlerdir.