M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Karanlıktan aydınlığa giden yol!

Karanlıktan aydınlığa giden yol!

Demokrasi kolay değil. Bakın o kadar kan, göz yaşı ve bedelin sonunda Mısır’ın diktatörüne idam ceza gerekliyken ömür boyu hapis cezası verildi, iki oğluna da beraat.

Çok şaşıracaksınız ama bu da bir adım. Evet, olumlu bir adım. Demokrasi kültürü olmayan ülkeler için başarıdır. Dikta ile yönetilen ülkeler çok kolay demokrasiye geçmezler.

Baksanıza 90 yıl oldu “cumhuriyet”, “demokrasi” deyip duruyoruz. Ama hala nasıl yaşayacağımız, nasıl yatağa gireceğimiz, yataktan çıktıktan sonra eşimiz hamile kalmış ise kürtaj olup olmayacağı; kızlarımız başörtü takacak mı, Takmayacak mı? Roboski’de (Uludere’de) hata dedik ya, ne özrü, tazminatsa tazminat. Ve sonunda susun dediler ya.

Sözün özü nasıl yaşayacağız, eşimizle nasıl sevişeceğiz, çocuklarımıza neleri, nasıl öğreteceğiz A’dan Z’ye bütün hayat çizgimizi belirleyen bir demokrasimiz var. Tam 90 yıldır bu halkın hiç özel hayatı oldu mu? Bütün sınırları devlet yasalar koyarak belirlemedi mi?

Cumhuriyet tarihi boyunca devlet asla vazgeçmedi. Önce tek parti vardı o dayattı. Sonra Demokrat Parti, ondan sonra her on senede bir üniformalılar, şimdi de apoletsiz yüzde 50 oy aldım diye her istediğini 75 milyona dayatma hakkı olduğuna inanan bir iktidarımız var.

Ne yazık ki halk olarak kendimizi baskılara karşı koruyacak sivil toplum geleneğinden yoksunuz. Ama umutsuz olmayın. Eninde sonunda karanlıkların sonu aydınlığa çıkar. Nasıl militarist vesayet bitti gibi; sivil vesayet de er ya da geç yerini gerçek demokrasiye bırakacak.

Siz evet derseniz. Siz oylarınızla onları hizaya getirirseniz. Tercih sizlerin elinde.

Geçen gün TBMM de iktidar ve muhalefetin kulislerindeydim. AKP ve MHP el altında yeni anayasayı birlikte yapma kararı almış gibi. Bir “milliyetçi cephe” kokusu var. İlk habercisi MHP liderinin Roboski (Uludere) olayında Şahin’i savunmak ile dışa vurdu.

Bu cepheye karşı aydınlık için güçlü bir demokrasi cephe oluşturmak zorundasınız. Adalet komisyonunda bir şeyler oluyor. AKP ve MHP ortak önergeler veriliyor. Roboski (Uludere) olayında Şahin için MHP’nin aldığı tavır, Başbakan’ın MHP bizi anlıyor söylemi.

Başbakan’ın CHP,” anayasa konusunda mızıkçılık yapıyor”, BDP’ye “kalleş” demesi gibi. Kapalı kapılar arkasında kim bilir daha ne hazırlıklar yapılıyor bilesiniz.

Bu yaklaşım değişime direnmektir. Bu yaklaşım Türkiye’nin en önemli sorunu olan “Kürd” meselesine çözüm getirmez. Zaten Şahin’in çıkışları bu cepheye mesaj anlamınaydı.

Cumhuriyet tarihi boyunca diktatoryal demokrasimiz halkının bir kısmını inkar ve de imha etti. İşkence yaptı, hapislere attı, faili meçhul (aslında belli) yok etti, binlerce köyü boşalttı, milyonları yerinden yurdundan etti. Sıkıyönetim, OHAL ile ülkeyi yönettiler.

Niçin yapıyorsunuz diyen vicdanlıları susturdular. Sorgulayan ülkeleri de “bu bizim iç işimiz, karışamazsınız” dediler.  Milyonlar bu sistemi olağan görünce keyiflerince yönettiler. Dünyanın her yerinde ırkçılık reddedilirken bizde kutsanıyor. En büyük gazetede logosunun yanında “Türkiye Türklerindir” diyor. Kürd çocuklarına “Ne mutlu Türküm” dedirtiliyor.

Bütün bunlara rağmen, üstüne üstlük Kürtler bölücülükle suçlanıyor. Çünkü farklı bir talebin karşılığı ya gözaltı, ya hapis veya ölümdür. “Kardeşlik hukuku mu?” Diyarbakır’a kongre için geldiklerinde veya işlerine geldiğinde söylerler.

Bu süreçte iyi şeyler de olmuyor mu? Oluyor. Mesela  Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK’ün) Dicle Üniversitesi’nin Kürd Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı kurması yönünde aldığı senato kararını onaylaması gibi.

Ne yazık ki bu kadar güzel bir habere bile Kürdler doyasıya sevinemiyor. Çünkü aynı saatlerde Sayın Başbakan “terör sorunu” var diyerek Kürd sorununu göz ardı ediyordu. Zaten bu yaklaşım nedeniyle çevredeki onlarca İl’den taşımalı olsa da kongre salon boş kalmıştı.

Başbakan “Diyarbakır önümüze bölgesel, etnik, dinsel milliyetçilik yapmamak için kırmızı çizgiler koydu. İleri demokrasi, hukukun üstünlüğü, Başbakan değil, kardeşiniz olarak konuşuyorum, 2005 de söylediğim sözlerimin arkasındayım” dediyse kimseyi inandıramadı.

Oysa Başbakan Diyarbakır’a daha gelmeden hamaset yerine gerçekleri konuşması için 169 sivil toplum kuruluşu (STK) ortak bir basın açıklaması yaparak çağrıda bulunmuş ve şu görüşleri dile getirmişlerdi:.

 “2 Haziran 2012 günü yurt içi gezileriniz kapsamında Türkiye ve bölge için önem ifade eden kentimiz Diyarbakır’da olacaksınız. Türkiye ve bölge kamuoyu Diyarbakır’a önceki tarihlerde gelişlerinize önem ve anlam yüklemekte. Ancak bu gelişinize kamuoyunun önem ve anlam yükleme koşullarından uzak olduğunu söylemeliyiz. Son birkaç yıldır bölgemizde sıkıntılı gelişmeler yaşanmaktadır. Yaygın tutuklamalar, askeri operasyonlar, Uludere Katliamı gibi olaylar; sizin ve bazı kabine üyelerinin kullandıkları üslup Kürt toplumunda ciddi kırılmalara yol açmıştır. Tüm bu gelişmeler birlikte yaşama duygusunu zayıflatmakta, devlete olan güveni ciddi oranda zedelemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve ülkenin en güçlü siyasal aktörü olarak 2005 yılında Diyarbakır’a yaptığınız gezideki konuşmanızı hatırlamanızı, Kürt meselesinin aslî muhatabı olan Kürt halkı ile çözüm aramanızı diliyoruz. Mevcut tutumun sürmesi halinde düşünmek bile istemediğimiz gelişmelerin yaşanmasından duyduğumuz kaygıyı bir kez daha hatırlatarak, biz sivil toplum örgütleri mensupları olarak, diyalogu dışlayan dil ve üsluba ortak olmayacağımızı ve kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Sayın Başbakan, ülkenin başbakanı olarak bu ülkede kardeşçe ve eşit haklara sahip olarak yaşamayı gerçekleştiremiyorsanız bari çocuklarımız iyi komşu kalsınlar.”

Bu çağrıya karşılık yapılan konuşmayı biliyorsunuz. Dileriz karanlıklardan aydınlığa çıkacak bir yol buluruz. Ve dileriz ki çok geç olmadan bunu tek başına iktidar olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaparda adını altın harfler ile tarihe geçirir. Değilse demeyi düşünmek bile istemiyorum. Allah bu ülkeyi ve insanlarını ehil olmayanların elinden kurtarsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi