M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

İnsan olmak

İnsan olmak

"İnsan olan dağda ölen teröriste de ağlar “ dedi diye Salı ayinlerinde MHP’yi geçsek, CHP’den sonra Başbakan’ın da tepki vermesi hazindi çünkü kimse beklemiyordu. Anlaşılıyor ki müdürün sözleri basit değil. İktidar, muhalefet 3 koldan oy uğruna insanı yok sayıyorlardı.

Nedeni? Müdürün düşman bellediklerine de insan gözüyle baktığı için mi? Muhalefet “önce insan” diyen müdürü cadı kazanına atabilir. Ama Başbakan atmamalıydı. Yazık ki liderlerin tavrı insanlığı öldürdü. Oysa silah için eğitilen polis şefinin yerine Liderler insanı savunmalıydı. Çünkü insan varsa toplum var, insan varsa devlet var. “İnsan” yoksa lider de, devlet de olmaz. İşkenceci polis için “yedirmem” diyerek arka çıkan; “insanlığı” yüreğiyle konuşan polise çıkışırsa bu ülkenin hali nice olur. Sayın Erdoğan düşünmedi mi? Diyorum ki o düşünmediyse biz cesurca Erdoğan’a bu gerçeği hatırlatmazsak neyi, kimi yazacağız.

Emniyet Müdürü Sayın Recep Güven Kürd sorununun ateşten bir gömlek olduğunu bilerek o konuşmayı yaptı. Genel Müdürden fırça yiyeceğini bekliyordu, ama 3 liderin, hele hele Başbakan’ın onu kurtların önüne atacağını sanırım tahmin bile etmiyordu. Diyelim ki 2 lider müdürün halim – selim ifadesini Salı ayini öfkesiyle “insanlık” dışı buldular. Peki her zaman insanı öne çıkaran Başbakan koroya oy uğruna katılması şart mıydı? Bence hayır.

Unutmayalım ki savaşta ölen insanlar cinayet mağdurudur. Katili de savaş için karar alanlardır. Ha Akçakale, ha Uludere fark etmez. Gözleri din, muhafazakarlık, milliyetçilik ve mezhep bürümüş liderlerin tavrı Esad’a niyetse de, kendilerine kısmet olabilir unutmasınlar. Oysa dirlik ve düzenin adresi “insanlıktır.” “Türk- İslam” sentezi koalisyonu değildir.

Baştan söyleyeyim. Recep Müdür rahat olsun. Çünkü mesajı insaniydi. Savaş, ölmek ve öldürmek yerine duygularıyla politikacıların söylemesi gerekenleri o dile getirmişti. Bize göre Polis Müdürü Recep Bey’in söylemi ortak aklın ürünüdür. Liderlere varın siz not verin.

xxx

Başbakan’ın “ biz teröriste ağlamayız” sözü eski, yeni Erdoğan ile karşı karşıyayız. AB’ye girmek için çırpınan, kahramanlar gibi ağırlanan duyarlı Erdoğan’ı görmek istiyoruz.

Diyarbakır’da yükselen gözyaşlarının renginin farklı olmadığını, yakıcı sorunu vicdani bir haykırışla dile getiren insani bir ses mecliste ezici çoğunluğa sahip MHP, CHP ve de AKP susturdu. Orta Doğu liderlerini pençesine alan bulaşıcı kronik “insansız” liderlik hastalığı anlaşılan bizim liderlere de pençesine almış. Diliyoruz Erdoğan bu hastalıktan çabuk sıyrılır.

"Tek görüş” ve “tek adam” bizden başka herkeste var sanıyorduk. Meğer bizde alası varmış. Parti liderinin gençlerin kanları üzerinden açığa çıkan görüşleri ile deliriyorlar mı ne? Bu yaklaşımla Kaddafi, Saddam, Mübarek ve Esad’ dan ne farkları var Allah aşkına!?

xxx

Yolunu kaybetmiş Müslüman ülkelere örnek ve köprü olması beklenen Türkiye ve Erdoğan bu mu? Demokrasi ve insan haklarında çatlak büyüyünce bir bürokrat “boşaltılan her köy için geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabii olmayacağını da biliyorduk” diyerek kıyıcı uygulamaların devlet politikası olduğunu itiraf edince muhalifin bam teline dokunduğu için o tepkiyi anlıyoruz. Ama Sayın Erdoğan Diyarbakır’da buna yakın sözler söylememiş miydi? Ne çabuk unuttu.

Sayın Güven, bugün yaşadığımız sorunların temelini ve çözümsüzlüğü işaret ediyordu. Bunu yaparken tıpkı Başbakan gibi inkarcılığa sığınmıyordu. Çünkü o günleri bir emniyetçi olarak bizzat kendisi de yaşadığı için Hasan Cemal’ın “biz o zamanki sistemin hem mağduru, hem mahkumu, hem mecburu olmuştuk” diye vicdani ve insani bir de öz eleştiri yapıyordu.

Ne yazık ki müdürün yürekten çıkan “ insan olan dağdaki teröristin ölümüne ağlar” sözüne Bahçeli “bu salonda insan yok” diyor; Başbakan’da koroya katılmaya mecbur muydu?

xxx

AKP ve Erdoğan’ın “Kürd” meselesini çözme iradesini kaybettiği intibası uyandırdığı andan itibaren olumsuz bir süreç yaşayacağımız endişesini taşıyoruz. Kürd meselesini çözmekten vazgeçmek demek Türkiye’de demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten, insan haklarından adaletten vazgeçmek anlamına geliyordu ki buraya savruluyoruz. Bunlar yoksa değil bir Erdoğan, bin Erdoğan gelse sorunlarımızı çözmede bir santim yol alamayız.

Her yazımda bir kelimeyi dile getiririm. “Kürdlerin ‘eşit’ olmaktan öte bir talepleri yok.” Eşitliğe göbek  bağıyla bağlı düşünce, muhalefet, siyaset özgür olmazsa çözüm olmaz. Sayın Başbakanı “insani” biri olarak bildik ve de öyle tanıdık. Erdoğan’ı özellikle Kürd halkı o insani özelliklerini yeniden görmek istiyor.

xxx

Şimdi birileri çıkmış diyorlar ki : “ siz Başbakan’ın ‘anadilde eğitim hak değildir’ dediğine bakmayın; Kürtçe artık çoktan de facto resmi dildir.” Niyet okuyan yazar hızını alamıyor  “ Erdoğan’ın aslında iyilikler ve reformlarla dolu bir gizli ajandası var.” Aynı kalem devam ediyor, “ Erdoğan ne kadar sertleşir, takkiye ye ne kadar baş vurursa, biz onun tam tersini yapacağından emin olabiliriz.” Arkadaş yazar değil, düşünce okuma makinesi. Ama inanın yine de keşke dedikleri doğru çıksın diye beş vakit dua ediyorum.

Bir başkası da çıkmış diyor ki .” Belki de ülkesindeki iç savaşı bitirmek, etnik sorunu çözmek için ille de demokrat, hoşgörülü bir lider ve tam demokrasiye ihtiyaç yoktur.”

Kehanetleri kendinden menkuller inandırabilir ama her gün çocuklarını toprağa veren Türk ve Kürd analarını inandırabilecekler mi? Güya bu yaklaşım milliyetçi oylarını tutmak için bir politikaymış. Sormazlar mı seçime bir yıl varken, MHP’de oradayken genç bedenler üzerinde politika, yüzlerce cana rağmen taktik mi olur? Kimse halkı yanıltmasın. Sivil dindar, Kemalist siyasete doğru “tek adamlık” için Sayın, Erdoğan’a yol verenler yanlış yapıyorlar.

xxx

Müslümanlar hiç kendi kendilerine sormuyorlar mı? Bu nasıl bir şey ki dünyada sadece İslam ülkelerinde hem içte hem de birleriyle savaşarak kendi kendilerini yok ediyorlar.

Bu nasıl bir şey ki aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı peygambere inananlar ( Peygamber ve 4 halife döneminde yoktu. Sonra çıktı. ‘Mezhep nedir mezheplerin çıkışını’ okuyun.)  “mezhepler” yüzünden emperyalistlerin tuzaklarına, kapitalistlerin çıkarına hizmet eden oyunlara gelen liderler tarafından yönetilmeyi sineye çekmeye mecbur muyuz?

Bana sorarsanız “Arap Baharının” temelinde yatan diktatörlere, tek adamlara “yeter” demek ve de demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, insan hakları için bir başkaldırıdır.

ABD, AB ülkeleri çok umutlanmasın. Bir daha onların istedikleri yönetimler oluşmaz, oluşmamalı. İslam ülkelerini yeterince yerle bir edip onları bir birine kırdırdıktan sonra “yeter artık” diyerek imar etmek için yeni sömürü sistemiyle yıkılan ekonomilerini ve şehirlerini ayağa kaldırma planlarını uyanan Müslüman halklar artık yutmaz, yutmayacak, yutmamalı.

Erdoğan “tek adam” çizgisinde Ortadoğu liderlerinin tutulduğu hastalığa yakalanmışsa hiç kuşkusu olmasın Arap Baharı’na kalkışanlardan çok önce demokrasi ile buluşan Türkiye halkları buna izin vermez. Çünkü Türk toplumu kendi geleceğini “tek adama” teslim etmez.

xxx

Başa dönecek olursam varlığını “yok etmek” üzerine kuran MHP’nin havuzuna Sayın Emniyet Müdürü Recep güven üzerinden Erdoğan su taşımaya kalkmasın. Oradan puan yok. Zaten Müdür hakkında soruşturma başlatılmış. Dilerim bunda akliselim bir sonuç çıkar.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluşu etnik aidiyeti ne olursa olsun halkların birlik, beraberlik, eşitlik ve özgürce yaşamasından geçer. AB kriterlerinden uzaklaştıkça tünelin ucunda ışık görenleri AB’nin bol sıfırlı karnesini okumalarını tavsiye ederim. Başbakan’a hatırlatırız ” Önce insan” demeden hiçbir lider ve hiçbir yönetim asla ayakta kalamaz.

NOT 1: Özellikle Kürd coğrafyasında basına karşı alınan tavır, Batman’da görevlerini yapan gazetecilere 30 yıllık süreçte ilk kez su sıkarak fotoğraf makineleri, kameraları zarar görmüş. Basın sindirilerek sorunların çözümüne katkı sunamaz.  Sayın, Emniyet Müdürünün “yapanlar hakkında soruşturma açıldı” sözü bir zihniyet ürünü olmadığının işaret olarak teselli bulmasak da soruşturmanın sonucu görmemiz için şimdilik açıklamayı yeterli görmemiz gerekiyor.

NOT 2: İstanbul Kürd Enstitüsü kurucularından eski Müftü, Kürd yazar Adurrahman Dürre Almanya’da sürgünde vefat etmiş. Muş Malazgirt’te toprağa verilecek. Allah rahmet eylesin. 

11 Ekim 2007 yılında 5 yıl önce vefat eden büyük Kürd yazarı Mehmet Uzun Diyarbakır Mardinkapı Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. Değerli Kürd yazarına ölüm yıl dönümünde tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Kürdlerin yeni Mehmet Uzunlar, yeni yasaklı dil ile yazan yazarların çıkması, çoğalması vasiyetini hatırlatmadan geçemiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi