M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Hakkari'deki dramı durdurmalıyız

Hakkari'deki dramı durdurmalıyız

Günlerdir E-mail’ime mesaj üstüne mesaj düşüyor. Malumunuz orta doğunun en büyük kan davalarından biri olan “Kürt” sorununun barışla neticelenmesi için yoğun günler yaşıyoruz. Bu yüzden başka sorunlara eğilme gibi bir fırsatımız olmuyor.

Ancak Hakkari’den yükselen aileler arası şükür ki ölüm olmamasına rağmen “Kan Davası” olayına doğru tırmandırılan bir gerilim yaşanıyormuş. Gelen mesajlardan anladığım kadarı ile ölüm olmasa da Kan davasının coğrafyamızda aileler arasında nasıl bir tahribata yol açtığını gözler önüne seren, aileleri işinden, okulundan kopartan evlerin içine hapseden; yetmiyormuş gibi göçe zorlayan bir olay yaşandığı için bugün köşemi bu konuya ayırdım.
O kadar incitici ve de ibret vericidir ki aynı aşirete mensup, dindar ve yurtsever kim bilir belki birkaç soy geriye gidilirse akraba bile çıkacak iki aile arasında meydana gelen ben bir kaza, siz bir cehalet sonucu deyin bir olay yüzünden sinirler gerilmiş.

Bana mail atan çağrıya “Hawar, Hawar, Hawar…” sözcüklerini ekleyince bu konuyu ele almak üzerime farz oldu. Çünkü “Hawar”ın Kürtçe ne anlama geldiğini en iyi bilenlerden biriyim. “Hawar Hasankeyf’in Çığlığı” kitabının yazarı olarak “Hawar” kelimesine karşı da oldukça hassasım. Bu yüzden bugün bu konuya ilgililerin dikkatini çekmeye çalışacağım.

Duyumlarıma göre doğan husumet sonucu şimdilik mağdur durumda olan aile yani Kurt ailesi karşı taraf yani Özer ailesi için “ya göç edip giderler, ya da asla af etmeyiz” demişler. Ben bu ailenin büyüklerine seslenmek istiyorum. Kürtler yeterince göç etti, yeterince haksızlığa, zulme uğradı yetmiyormuş gibi şimdi siz size mi göçe zorluyorsunuz?

Barış mümkünken, mutlak babaların oğulları gömme gibi bir seçenekte ısrar etmek dinimizde yeri yoktur. İnat ise iradenin yok edilmesidir.

Hem barış ve güvenin konuşulduğu bu günlerde onlarca aileyi aylarca evlerine hapsetmek hangi insafa, hangi dini inanca, hangi vicdana sığar söyler misiniz? Size ölümle sonuçlansa bile kutsal kitabımızda yer alan “Barış en büyük fazilettir, en büyük hayırdır”, “affetmek en büyük sevaptır” içerikli kaç ayeti burada sıralamamı istiyorsunuz? Hazreti Ali ne demiş bilir misiniz “Ailenize, bireylerinize, size yapılanları af edin, sadece milletinize yapılanı af etmeyin” bu size yeterince mesaj vermiyor mu?

Bu kararda direnen ailelerin büyüklerine sesleniyorum. Siz Allah’ın otoritesinden daha büyük bir otoriteye sahip mi siniz ki aynı aşiretten, yüzde yüz birkaç göbek öncesi akraba çıkabileceğiniz aile için “Ya Hakkari’den giderler, ya da gereğini yaparız” diyorsunuz.
Büyüklük ne demektir bilir misiniz? Büyüklük omuzlarımızda taşıyınca büyüktür. Fırlatıp atınca büyüklük yerde sürünür der bir alim. Siz barış sağlayarak, karşı aileyi af etme büyüklüğü göstererek büyürsünüz, değilse yerde sürünürsünüz bunu böyle bilin. Hem çok olmaktan değil, asıl büyüklük mütevazı olmakta ve af etmektir. Hem ne zamandan beri çoğunluğun azınlık üzerinde zulmünü Kürt halkı içine sindirmiştir ki siz sindiresiniz.

Ya yöneticilerin bu konudaki tavrına ne demeli? Hakkari’nin göbeğinde karanlık çağlardan kalma bir uygulamayı belki de canları acıdığı için diretenleri ikna edememek ne demek? Sevgili Necip Çapraz’ın yazısında okudum. Yüksekova Haber Gazetesi, Necip Çapraz ve İrfan Sarı dostlarım aileler ile; DTP İl Başkanı, Hakkari Valisi ve Hakkari sivil toplum kuruluşları ile görüşmüşler. Ancak Kurt ailesinin Nuh diyor peygamber demediğini yazdıklarını okudum.

Güya Özer aile Hakkari’den gidecekmiş! Giderlerse Kurt ailesinin başı göğe mi erecek ya da mağduriyeti telafi mi olacak, yaralının yarası iyileşecek mi; sanmıyorum.

Yani şimdi Özer ailesi fertleri yavaş Hakkari dışına çıkmasına seyirci mi kalınacak. Hakkari eşrafı, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, milletvekilleri, mülki erken bu şehirde niçin vardırlar. Böylesi bir iç sorunu çözemeyenler başka hangi sorunları çözebilecekler? Ülkenin en büyük kanlı olayını çözmek üzere olduğumuz bu günlerde iki aile arasındaki sorunu çözmemek ne demek, anlayabilmiş değilim.

Necip Çapraz kardeşimin dediği gibi bu sorunu çözmede adını saydıklarım aciz kalıyorsa Hakkari’nin o bin yıllık acıların süzgecinden geçmiş halkı bu sorunu çözmeye çağırıyorum. Kimseyi ara bulucu yapmadan kendi kendinize, halk olarak bu sorunların üstesinden gelmeniz için zamanı gelip geçti bile diyorum. Çünkü halk en iyisi her zaman yapan tek unsurdur.    

Aslında bu davanın hakkından gelmek, sorunu çözmek Hakkari için bu kadar zor olmamalıydı. Ama geldiğimiz nokta ne yazık ki bu. Oysa halkın iradesi, halkın milletvekilleri, halkın yargısı, halkın yöneticileri, halkın güvenlik güçleri, halkın imamları, halkın aydınları, halkın sivil toplum örgütleri ve halkın medyası bu soruna çözüm bulabilmeliydi. Bunu başaramadığımızı görmek doğrusu beni üzmekte. Dilerim ne kendinizi, ne de beni üzmez, aksine sevindirecek kararlar alırsınız.

Yanisi kendi açılımınızı, kendi demokrasinizi uygulamanızın zamanı gelip geçti bile. Kurt ve Özer ailesinin sorunun çözemeyen memleketin, bütün bir halkın sorunlarını çözemez.

Son kez iki ailenin büyüklerine çağrıda bulunuyorum. Acıların en büyük kendi kendimize çektirdiklerimizdir. Artık bu çağda kendi kendimize acı çektirmeyi terk etmemizin zamanı gelmedi mi? Doğru ortada bir olay var, bir acı var, ama acıyı daha büyük acılar ile telafi etmemiz mümkün değil. Huzur dolu tertemiz bir vicdan için barışı sağlamalısınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi