Lokman Ergün

Lokman Ergün

Hakkari'de bir karides hikayesi

Hakkari'de bir karides hikayesi

Öncelikle, okuyucuya karşı dürüst olma ve yazı yazmanın özgün etiğini göz önünde bulundurarak, şimdiden bir konuda taraf olduğumu belirtmem gerekiyor. Tartışmasız bir şekilde, Kürdistan aristokrasisinin merkezinin Hakkari olduğuna inanan biriyim. Aşağıda anlatacağım olay bu konudaki sabit fikrimi hiçbir şekilde değiştirmemiştir.

İkincisi, tahmin edebileceğiniz sebeplerden, olayın kahramanlarının açık kimliğini yazmam mümkün değil. Gerçi yazıda kahramanların anılacak sıfatlarından ve sosyal statülerinden kimliklerinin - en azından Hakkari’ye vakıf kişilerce- anlaşılabileceğini biliyorum. Ancak takdir edersiniz ki daha fazla gizem de bu yazı için fazla kaçacaktır.

An itibariyle Hakkari’de bulunmamı da göz önüne alarak, anlatım dilini olabildiğince yumuşatarak, kişisel güvenliğimi de sağlamaya çalıştığımı, geri planda akılda tutmanızı rica ediyorum.

Hakkari’nin kalburüstü simaları,yani “creme de la creme” tabakasına mensup şahsiyetleri, sosyal hayatlarının en renkli etkinliği olan hafta sonu pikniği için planlama yapıyorlar. Baro başkanı, emekli hakim, mimar, maden mühendisi, lise müdürü, kamuda şube müdürlüğü görevindeki iki memurdan oluşan 7 kişilik ekip, mangal, kömür, bol miktarda et, sebze meyveden oluşan klasik piknik alışverişi için gerekli bütçelemeyi ve alışveriş ekibini oluşturarak işe başlıyor.

Daha önceden defalarca gerçekleşen ve sorunsuz atlatılan bu organizasyonun bu seferki talihsizliği, yukarıda sayılan alışveriş listesinin tamamının bulunabildiği tek marketin, müşterilerine sunduğu ürün çeşitlerine karides ekleme kararı almasıyla vuku buluyor.

Şimdiye kadar marketteki personelle olan diyalogları; domatesin çürümemişini, etin az sinirli tarafını, kavunun kelek olmayanını almak için tezgahtarları motive etmekle sınırlı olan alışveriş ekibinin ezberi, marketin et reyonunda karides görmeleriyle tarumar oluyor.

Hangi gaza gelip de reyonuna karides koyduğu meçhul market sahibinin satış stratejisi gereği, tezgahtarların müşterilere karides yeme alışkanlığı kazandırma prezentasyonunun hedef kitlesi haline gelen alışveriş ekibimiz, tavuk kanat ve pirzolanın ezici hakimiyetindeki piknik menülerine 2 kg karidesi de dahil ediyorlar. Bu arada 2 kg karides için 100 TL ödediklerini ve Hakkari’de etin kg fiyatının 15 TL olduğunu da ek bilgi olarak not edelim.

Hayatlarına yepyeni bir heyecan katmanın coşkusuyla Berçelan yaylasına ulaşan ekibimiz, mistik bir ayinin ritüelleri gibi kanıksanmış, mangal yakma ve salata için sebze yıkama, karpuzu suya atma düzenini her zamanki alışkanlıklarıyla alıyor.

Hukuk fakültesinde branş derslerini  4 yılda tamamlayıp, 3 yıl da mangal yakma ve et pişirme teknikleri konusunda ihtisas yapmak için okulu 7 yıla uzatan baro başkanımız, karides pişirmek için her zamanki pratikliği ile ayrıca bir ocak kuruyor. Karides için piknik setine son anda dahil edilen tencereyi buz gibi kaynak suyuyla doldurup ocağa yerleştiriyor ki, Microsoft tarafından Hakkari’de okullarda internet altyapısı oluşturulması amacıyla onlarca seminere davet edilen tek yönetici sıfatını da taşıyan okul müdürümüz olaya müdahale ediyor.

Kamu personeli dayanışmasının eşsiz bir örneği olarak, ekipteki diğer iki kamu çalışanından da destek alarak, karidesin haşlanarak değil, yoğun ateşte kızartılarak servise hazır hale getirildiği tezini ortaya atıyor.

Olayın failleriyle, değişik zamanlarda birebir yaptığım görüşmelerden, emekli hakim ve maden mühendisi arkadaşların tarafsız kaldığı, mimar olan arkadaşın ise baro başkanını desteklediği bilgisine ulaştım.

Nihayetinde pişirme şekli konusunda; okul müdürü, devleti temsil etmenin de sağladığı avantajla kendi tezini hakim kılıyor. Karidesler tencereye yerleştirilerek ateşe konuluyor. Yaklaşık yarım saatlik heyecanlı bekleyiş sonucunda tencerenin kapağı açıldığında, kavrulmuş ve sertleşmiş karidesleri ısırmaya çalışan ekibin tamamı, karideslerin henüz pişmediği konusunda mutabık kalıyor.

O zamana kadar fikir beyan etmeyerek tarafsızlığını koruyan emekli hakimimiz, fi tarihinde bir balıkçıda karides gördüğünü, satın alacakken balıkçının kendisine, “abi yenge evde mi?” şeklinde bir soru sorduğunu, o sırada eşinin il dışında olduğunu söylemesi üzerine, “ abi yenge evde yoksa niye uğraşacaksın ki?” dediğini, bu muhabbetten, karidesin zor pişen bir yemek olduğunu anladığını ek bilgi olarak sunuyor. Bu anekdotla ekibin pişirme süresini uzatma konusundaki motivasyonu da haliyle tavan yapmış oluyor.

Gerçi balıkçının bu söyleminin, karidesin afrodizyak etkisini ima ettiği yönünde bir fikir de ekibin bilinçaltında oluşmuyor değil, ancak herkes bu muzır hissi kendisine saklıyor.

Bir saati aşkın yoğun ateşte pişen karideslerin kavrulmuş nohut şekline geldiğini ve bir türlü yumuşamadığını gören ekip, nihayet dışarıdan destek alma kararına varıyor. Ancak ne talihsizlik ki, Turkcell, Avea ve Vodofone’nun reklamlarında %99,99 olarak iftihar ettikleri kapsama alanının geri kalan %0,001’lik kısmında kalan piknik alanında cep telefonları çalışmamaktadır. Telefonların çektiği en yakın nokta olan 7 km ötedeki tepeye giden maden mühendisi, Antalya’da turistik otellerde çalışmış bir akrabasından karides pişirme tarifi almaya giderek, karideslerin çok az suyla haşlanması gerektiği bilgisiyle geri dönüyor. İyiden iyiye ufalmış ve sertleşmiş karidesler bu kez de yarım saat kadar suda haşlanmaya bırakılıyor.

Tüm bu karides pişirme seremonisi sürecinde, ekibin ciddi bir kesiminin karidesi havyar ile karıştıran magazinel bilgiler ifade ettiklerini, karidesin sadece hazar denizinde üretilebildiğinden, viski dışında bir içki ile tüketilemeyeceğine kadar üst düzey bilgiler içeren muhabbetlerin yapıldığını da birebir görüşmelerimde öğrenmiş bulunmaktayım.

Son pişirme taktiğini telefonla öğrenen maden mühendisi arkadaşın, viski eşliğinde tüketildiği bilgisinden yola çıkarak şehir merkezindeki bir arkadaşını da o esnada aradığı ve viski getirmesini istediği, viski ile yola çıkan arkadaşın yolda küçük bir trafik kazası geçirdiği için ancak akşam karanlığında ve karideslerin haşlandığı tencere bir kaza sonucu devrilip karideslerin dökülmesinden sonra piknik alanına ulaştığını da belirtmem gerekiyor.

Evet, yukarıdaki cümlede öğrendiğiniz üzere karideslerin haşlandığı tencere en nihayetinde bu kadar işkenceye dayanamayarak devrilip, karidesler dökülüyor. Leblebi büyüklüğünde ve koyu kahverengi kıvamındaki karidesleri keçi pisliğinden ayırmak mümkün olmadığından, yere saçılan karidesleri toparlamak haliyle imkansız oluyor.

Bütün enerji ve motivasyonlarını karides üzerine yoğunlaştıran “creme de la creme” ekibimiz, yakacak stoklarının önemli bir bölümünü de karides haşlayarak tükettiklerinden, üvey evlat muamelesi çektikleri tavuk kanat ve boynu bükük pirzolaları yarım yamalak pişirerek noktalıyorlar pikniklerini.

Her ne kadar ekip üyeleri bu konuyla ilgili “omerta yemini” ederek, bu sırrı mezara götürme konusunda kararlaşmış olsalar da, araştırmacı gazetecilik ve yazarlık yeteneğim, bu sırrın saklanmasına izin vermedi elbette.

Edindiğim bilgilerin tamamı maalesef sadece tanık anlatımlarından ibaret şimdilik. Ancak ne mutlu ki 1. Berçelan Kültür ve Sanat Festivali vesilesiyle hafta sonu olay mahallini görme ve inceleme fırsatım olacak. Olay mahallinin topografyası ve alanda kalan izler, saklanan diğer gerçekleri de öğrenmeme yardımcı olacaktır umudundayım. Üstelik olay mahalline faillerle birlikte gideceğim.

Misafir olmam hasebiyle hazırlıkları bana hissettirmeden yaptıklarından menüyü tam olarak öğrenme fırsatım olmadı ancak, saç tava tedarik etmeye çalıştıklarını bildiğimden, kavurma yiyeceğimizi sanıyorum. Kim bilir belki de saç tavada karides kavurma?

Nihayetinde failler illa ki olay mahalline geri dönerlermiş. Hafta sonu bu polisiye metaforunu da test etmiş olacağım. Ola ki Berçelan yaylası kapsama alanına girmişse gelişmeleri anında twitlerim de. Şimdilik bu kadar diyelim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Lokman Ergün Arşivi