Paşamızın Nobel şiir ödülüne layık çalışması, bu zor ve her saat değişen gündem arasında kaybolup gitmesine kendisi de en az benim kadar üzülmüştür diye tahmin ediyorum…

“Sevgi ve Acı” başlığını taşıyor paşanın şiiri. Sevgi ile acıyın bana diyor. Şiiri aşağıda veriyorum!

Bugünü yaşa, her dakikasını içercesine, severcesine

Bugünü yaşa, her dakikasında acı çekercesine

Sevgi ve acının birbirlerini tamamladığını bilircesine

Yaşadığın her sevgi ve acı için, Allah'a dua edercesine

Hayatın bir varmış, bir yokmuş olduğunu düşlercesine

Yetmiş yaşında, ilk şiir denemesini yaptığına inanırcasına

…

Gördüğünüz üzere elo tewşo bir şiir. Hevesini kırmayalım ama sahiden de 70 yıllık birikim bu ise 72 yaşına geldiğinde birikimi ne olur kestiremiyorum! Bana sorarsanız içindeki gerçek şiiri yazmamış.

Geçen gün ona bir mektup yazdım. Onun büyük bir hayranı olduğumu söyledim. Ve naz etme de yolla bana gerçek şiir taslağını diye direttim. Kırmadı beni sağ olsun. Gönderdi...

Paşamız şöyle karalamış....

Bugünü yaşa, her dakika insan katledecesine, bugünü yaşa her dakikada insanlara acı çektirircesine! Devletin ve ölümün birbirini alçaklıkla tamamladığını bilircesine, Sınır boylarında bomba yağdırırcasına, TSK başkanı olduğun süre içinde Kurdistan’da yaptığın, emrini verdiğin her canice iş için Allah’ın belanı vereceğini bilircesine, her gün ilk defa insanları savaşa sürüp öldürürcesine…

Şiir böyle sürüp gidiyor. Ama o ne yapmış?

Tanzimat dönemi şiir akımından demlenip kendini Fecr-î Ati’ci imiş gibi göstermiş. Yer bunu ikinci yeni hececiler? Yer mi bunu serbest şiir akımı sevdalıları? Yemez… Yiyebilemez!

Bu tarz komutanların bir yaş skalasını çıkarırsanız ya da şöyle gözden geçirirseniz hepsinin ortalama gerzeklik dönemlerinin 70 yaş civarı ve üstü seyir ettiğini görürsünüz. Derdim şiir değil! Biri kitap yazar diğeri belgesel çeker diğeri röportaj kasar diğeri köşe yazarı olur bir başkası başka bir yerde günah çıkartır ve elbette en dişe dokunur bir meslek olarak Kurdistan analisti olarak ekran ekran anadoludan görünüm tazeler! Gidip ganyan oynayanlara zaten giremeyeceğim…  

Başbuğ içeriden çıksın o eline alıp “bu lav silahı değil boru” dediği günlerin tadını müthiş itiraflarla süsleyecek. Fikret Bila onu büyük bir heyecanla bekliyor olacaktır. Siz görün Kürt şiiri başlıklı teranelerin piyasasının nasıl faize bineceğini. Yatacak yerin yok Başbuğ! Katillerin şiiri pas tutar. Bilmez misin?

Gezi’de ele geçirilenler!

İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından "Çarşı" grubu üyelerin de gözaltına alındığı operasyonlarda ele geçirilenleri basın mensuplarına gösterildi. Denk geldiniz mi? Ya da takip edebildiniz mi bu fantazmayı? Kaçırdıysanız merak etmeyin. Şimdi size bir güzel sayacağım!

Geçtiğimiz pazar günü yapılan operasyonlar sırasında yapılan aramalarda, 3 ruhsatsız tabanca, 4 uçak savar mermisi, 16 ağır makineli tüfek mermisi, 38 adet M16 mermisi, 19 sis bombası, 4 şarjör, 10 gaz maskesi, gaz fişeği, gaz kapsülü, gaz el bombası, kılıç ve 15 gram uyuşturucu ele geçirilmiş.

Her şeyi geçtim! Uçak savar mermisi ne la? Kılıç ne la?

Olayın manyaklığı karşısında nutkum tutuldu. Daha önce de bir yazıda malumat belirtmiştim! Batman’a atanan öğretmenler şehir merkezinde sorguya alınıp zorla para isteniyormuş güya! Şehrin girişinde kurulan bir kaçak tank üzerinden de işlem yapılıyormuş! İstanbul halkı da gerçekten son anda kurtulmuş. Kahraman Türk polisi yine müthiş iş çıkarmış!

O 4 uçak savar mermisi 4 büyük ile işaret! Kaosun merkezlerini de gösteriyor. Kılıcın olması elbette manidar! Japonya’nın işin içinde olduğunu en net gösteren delil! Hele ki yakuzaların arasında şu aralar husumet olması, barışın sağlanamaması gösteriyor ki Türkiye kurban edilecek…  Kılıç lobisinin mermi lobisi ile gaz bombalarına destek olması da elbette söze gerek bırakmıyor.

Bir besmele hepsine bedel! Bu biline yani…