M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Böl ve yönet taktiği devrede

Böl ve yönet taktiği devrede

Dünya Milletler Tarihinde geçerli olan bir siyasi manevra biçimi var. Şu hepimizin yakından bildiği meşhur “ böl parçala yönet” taktiği.

Bu yöntem ile son 300 yıl en fazla tuzağa düşenler hep Kürtler olmuştur. Özellikle Osmanlı’nın 1830’lu yıllarından sonra bu taktik uygulanmış ve Kürtler de bu zokayı hep yutmuşlar.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum amma Referandum gerekçe gösterilerek  söz konusu taktik bu günlerde aynen uygulanmakta ve Kürtler bir kez daha geçmişte onlarca defa düştükler bu kapana düşmektedirler.

Bilindiği gibi AKP’nin tek başına Meclisten geçirdiği Anayasa paketinde BDP’nin bütün ısrarlarına rağmen bu partinin önerdiği bir tek maddeyi kabul etmediği gibi, bir tek kelimelik önerisine bile yer vermedi.

BDP bu davranış karşısında belli bir kesimi temsil eden ve Meclis’te grubu bulunan siyasi bir parti olarak saygınlığını koruma, seçmenine karşı sorumluluğunu yerine getirme adına bir çıkış yolu bulmalıydı.

Nitekim BDP yönetimi CHP ve MHP safında yer almamak ve AKP’nin peşinde sürüklenen bir parti görüntüsü vermektense kendince bir çıkış yolu olarak bulduğu “Boykot” yöntemini devreye koydu.

Ancak Kürtlerin kahır ekserisi benim gibi “ 12 Eylül Anayasasından tek bir tuğla çekenin yanındayız” ilkesini benimsediklerinden BDP’ye baskı yapmaya başladılar. Benim gibi düşünen yazarlar, aydınlar ve sivil toplum kuruluşları barış için boykottan vazgeçilmesi ve PKK’nın ateş kesmesi uyarısında bulundular.

Bu durum karşısında PKK 20 Eylül’e kadar ateş kesti. BDP de referandum sonuçlanana ve Meclis yeniden açılana kadar AKP bir şey yapamayacağına göre Başbakan partilerine karşı takındığı sert tutumdan vazgeçmesi ve meydanlarda ileri sürdükleri taleplerden en azında yakın zaman dilimi içinde yapabileceği ve AKP’ye ters gelmeyecek 1-2 maddeyi miting meydanlarında seslendirmesi talebiyle  “ Boykot “ söylemini yumuşatmaya başladı.

Ne yazık ki AKP bu iyi niyete olumlu cevap vermesi yerine BDP’ye karşı sert tutumunu devam ettirdi. Bu davranışa rağmen BDP 99 Sivil Toplum Kuruluşu, bazı yazar, aydın ve siyasetçilerin hatırına günler boyunca ya çok cılız cevaplar, ya da hiç cevap vermeden “ boykot “ söylemini esnetmeyi sürdürdü.

Demokratik Toplum Kongresiyle ilgili ılımlı siyasetçi Ahmet Türk’ün yaptığı açıklamalardan sonra bazı Kürt gazeteciler, yazarlar ve aydınlar AKP yanında yer alınca parti şımardı ve Başbakan söylemini daha da sertleştirmeye başladı.

TARAF’IN YARATTIĞI HAYAL KIRIKLIĞI

Özellikle haberleri, makaleleri ve yaklaşımları ile Kürtler için “ kutsal ayetler gibi gazete “ olarak nitelendirilen “ Taraf “ gazetesinin referandum olayından sonra seri röportaj, haber ve makaleleriyle BDP yönetimi ve partili taraftarları suçlamaktan öteye giderek Kürtleri bir birlerine düşürmeye başlaması Kürtlerde hayal kırıklığına yol açtığı bir gerçek. ( Ki bu satırların yazarı olarak ben defalarca Taraf gazetesini övmekle yetinmedim birkaç kez bu gazetesiyle ilgili makaleler yazdım. En son 9 Kasım 2009 Pazartesi köşemde “6 milyonluk tiraja kafa tutan 60 binlik gazete” başlığı ile Taraf gazetesine özgü övücü bir makale yazmış yazarım.)

Başta Taraf olmak üzere yandaş medyanın yayınlarından cesaret alan bazı Kürt sivil toplum kuruluşu başkanları, bazı aydın, gazeteci ve siyasi parti liderleri öne çıkarak “ böl ve yönet “ konseptini yeniden faaliyete geçirenlerin tuzağına düşüyorlar. Taraf gazetesi referandum gündemiyle birlikte BDP ve kahır Kürtlerin görüşlerini haber yapacağına Diyarbakır’da 14 sivil toplum kuruluşu adına Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu ve Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Galip Ensarioğlu ile BDP eş başkanı Selahattin Demirtaşı karşı karşıya getiren haber ve makaleler yer vererek onları bir birine düşüren ve kışkırtan bir tutum sergilemekte olduğu gözlenmektedir.  

Bu sistem Osmanlıdan günümüze kadar yönetimlerin, bürokratların, siyasilerin, aydınların ve meydanını izlediği ve bildiği tek yol ve yöntemdir.

Galiba Kürtler bir kez daha bu tuzağa düşecek gibi. Ancak bu tuzak ters tepip referandum sonucu planın asıl sahibi AKP’yi vurması da çok yüksek bir ihtimaldir.

O yüzden bir önceki yazımda dile getirdiğimi tekrar etmek istiyorum. AKP ve BDP referandum meselesinde rekabet içinde değil, güç birliği içinde olmak zorunda olan iki partidir. AKP birkaç milliyetçi oy uğruna geleceğini tehlikeye atmamalı. Değilse iki parti de bu kafa ile arzuladıklarını bulmayacakları gün gibi ortada.

Tabii AKP ve yandaşı medya da bu gerçeği görür ve BDP ile Kürtlere küçük bir mesaj vermesi koşuluyla. Önümüzde daha süreç var. Dilerim dediğimizi yaparlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
16 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi