M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Apê Sait ve Apê Aram

Apê Sait ve Apê Aram

Ölüm, bir canlı varlığın (insan, hayvan ve bitki) hayati faaliyetlerinin kesin olarak son bulması o canlının hayati fonksiyonlarının geri gelmemesi üzerine sona ermesi demektir.

Bırakın bir insanı, evinizde beslediğiniz çok sevdiğiniz bir muhabbet kuşu, bir kedi, bir köpeğiniz; hatta bir ağacımız, çiçeğimizi öldüğünde bile ne kadar üzüldüğümüzü bizzat bunları kaybeden biri olarak yaşadım.

İnsanların ölümü ise tarif edilmez acılar verir. Hele o ölen insanlar toplumda ve sizde bir iz bırakmışsa. Hele o insanlar Kürt toplumu anane ve geleneği üzere çok sevilenlere verilen unvan olan “Ape” ( Amca ) lakabına layık olmuşlarsa.

Çok sevdiğim, takdir ettiğim ve geçmişte köşeme konuk ettiğim iki insan olan Ape Sait ve Ape Tigran’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşayarak bu satırları yazıyorum.

Kürd coğrafyasının yakından tanıdığı Diyarbakırlı barış elçisi, namı değer barış amcası ( Ape Sait )Besiciler ve Kasaplar Odası Başkanı Sait Şanlı ve Kürt ozanı, Ermeni asıllı, cümbüşün; Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt İl ve ilçeleri yöresinin o fesih, o nefis, o berrak Kirmancı Kürtçe’si, Beşiri lehçesi ile Kürtlerin hafızasında şarkıları asla silinmeyecek Aram Tigran’ı kaybettik.

Barış Amca Sait Şanlı bugüne kadar 493 (siz 500 deyin) kan davalı aileyi barıştırmış bir barış gönüllüsü, bir barış elçisiydi. O da kan davası mağduru olduğu için ölüm korkusu ile yaşayan aileleri çok iyi anlıyordu.

Diyarbakır’ın akil adamları doktor, öğretmen, imam vb. kişilerden oluşturduğu bir komisyon aracılığı ile barışı sağlıyordu.  Ape Sait “Nobel”e aday ama ömrü vefa etmeyen renkli, alçak gönüllü, sevilen bir simaydı.

Hayatı boyunca iki şeyle çok mücadele etti. Sigara ve kan davası. Barış amca “Gerçek Barışımı Görmek İstiyorum” dediği “Türk-Kürt” barışının hazını yaşamadan vefat etti.

Barış amca ile yazılarım üzerinden tanışıyordum. Yüz yüze görüşme imkanı bulmadım. O çok sevdiği Diyarbakır’da Mardin kapı mezarlığında toprağa verilerek ebediyete kadar huzur içinde rahmeti rahmana kavuşarak yatacak.

Ne yazık Şanlı gibi Kürt ozanı Aram Tigran o kadar şanslı değildi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da hayata gözlerini yuman Kürtlerin unutulmaz sesi Ermeni asıllı sanatçının vasiyetine rağmen Türk vatandaşı olmadığı gerekçesi ile Diyarbakır’a gömülmezsine izin verilmedi.

Aram Tigran’ı Garabet’e Haço (Qaço), Egide Cimo, Cemil’e Celil, Meyremxan gibi 1960 yılında babamın Hac dönüşü getirdiği Siera radyosunun Erivan kanalından dinleyerek tanıdım. Aram’ın ölümü ile böylece geçmişe kısa bir yolculuk yaptım. 49 yıl öncesine gittim.

Aram Tigran doğup büyüdüğüm, memleketim, şehrim Batman’ın Sason ilçesine bağlı Bande köyünde dünyaya gelmiş bir hemşerimdi. 20 yaşından itibaren Kürtçe, Ermenice, Türkçe, Arapça ve Süryani dilleriyle şarkılar söylerdi, besteler yapardı.

Hani softa, yobaz Meleler derler ya “şarkı-türkü dinlemek günahtır” diye. Ben bu günahı alim, Seyda, mele olan babam ile birlikte defalarca dinleyerek işliyordum. Onlarca metre antenle ancak dinlediğimiz o sihirli kutudan çıkan Kürtçe ezgileri büyük bir huşu içinde ibadet sessizliği ile kılımız kıpırdamadan saatlerce dinliyorduk.

Müzik anında çay, meyve, kuru yemiş servisi bile yasaktı. Konuşma seansında yiyecek, içecek ve ihtiyaç molaları verilirdi. Cızırtılı parazitler ile stranları dinlerken annemin gözyaşları içinde “Xude ji Tirkore ne hele, go ne hiştin em bi zimane xue strane xue be hısısın” dediğini hiç unutmuyorum.

Gerçekten bu talep çok uzun sürdü. 49 yıl sonra açılım ve  yasası bile olmayan bir TRT 6 ile bir parmak bal vererek şimdilik avutuyorlar.

Aram Tigran Ermeni Kökenliydi; ancak Kürt halkının ozanıydı. Gırtlağının pınarından çıkan unutulmaz ve berrak Kürtçe’nin Kurmanci ve Bişeri lehçesiyle ana dilimizi kilim gibi dokuyan sesin sahibi sıla hasretini vasiyeti üzerine ebedi istirahatgahında Amed’ de yaşamak istediyse de buna izin verilmedi.

Aram Tigran’ı ilk kez MED TV’de canlı görüntüsü ile tanıyabildim. Udu, cümbüşü, şarkıları ve sesi ile milyonların gönüllerine taht kurmuş unutulmaz bir Kürt ozanı, sanatçısı olarak kalacak.

Naşın nereye gömülürse gömülsün Kürtler seni Diyarbakır toprağının bağrında bilecek. Merhum Hırant Dink “ Bu topraklarda gözümüz var, onun içine girmek için” demişti. Senin bu toprağın içine girmene bile çok gördükleri için izin vermediler.

Ama seni nereye gömerlerse gömsünler biz gönlümüzde seni Amed’te gömülü olarak hissedeceğiz. Çünkü sen Kürt halkının sesiydin. Çünkü Kürt halkının sana vefa borcu var. Aram bir Mezopotamya yurttaşı olarak Kürtlerin yüreğinde yaşayacaksın.

Oğıra te oğıra Xere be.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi