İrfan Sarı

İrfan Sarı

Kelebek Eşbaşkan

Kelebek Eşbaşkan

Önce zamanı gösteren saatleri kırmalı
Yetişebilmek için yaşama
Önce zamanı sıradan çıkarmalı
Yoksa yaşam hep sırada
Hep sırada olacak
08.11.2019

Daha üç gün olmuş, Elazığ Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na geleli. Burası günümüz Türkiye’sinin inşa ettiği demirden ve çimentodan oluşturulmuş, modern bir zindanı. Betonlaşan Türkiye’nin, ekosisteme karşı hiç de insaflı davranmadığı yapılardan bir tanesi; yani milyonlarca bina, cami, köprü, gökdelen, toplu konutlardan sadece bir tanesi...

Tabii ki üniversiteleri de unutmuyoruz. Keza üniversiteler bugünün Türkiye’sinde diplomalı işsiz yetiştiren mekânlardır. Kapladıkları fiziksel alanlar ise haddinden fazla olan “sarayları” saymıyorum bile!

***

Ben, hakkımda açılan davanın içeriğindeki yazılardan bir tanesini daha yazıyorum. Enteresan bir şekilde 2 No’lu Yüksek Güvenlik’te tek kişilik odada/koğuştayım. İki ay boyunca “gözetim altında” olacağım!

Bu koğuşta; kişisel özelliğim, bedensel, akli ve sağlık durumum, “suç” işlemeden önceki yaşamım, sosyal çevre ilişkilerim, sanat ve meslek faaliyetlerim, ahlaki eğilimim, suça bakış açım, gözlemlendikten sonra yeniden değerlendirmeye tabi tutulup, sonuç için yeni bir karar alınacakmış, hapishane idaresince! Hatta spor yapmaya bile çıkabilirmişim o zaman! Hakkımda hayırlısı!

***

Kaldığım koğuşun bir avlusu var. Takriben 10-12 metre kareden oluşuyor. Uçan ve yürüyen haşere-böcekler var, ama bugün bir kelebek konuğum oldu, öğle saatleri sonrası... Muhtemelen ‘taraflı bir kelebek’. Solcu da olabilir! suça(!) bulaşmış eşbaşkan bir kelebek de olabilir!

Kelebeğin, kahve tonlarında, anlaşılamayan dövmeleri var kanatlarında.. 2 santimetre boylarında... Tüm incelemelerime rağmen göz renklerini tespit edemedim kelebeğin. Ağırlığı altında kalabilirim diye yanaşamadım da!

***

Saatlerdir avlunun dip duvarına yapışıp durmuş; kımıldamadan, depreşmeden, durduğu yerden komut bekler gibi, öylesine.... Avlu; takriben 7 metre yüksek, göğe doğru çıkma olduğu için 8-9 metrekare olabilir. Yani bu kelebeğin, gökyüzünü görmek için kısıtlama yapılmış bu alandan o kadar kısa ömrüne rağmen neden uçamadığını bilemiyorsun.. Halbuki; hayallerine ve özgürlüğüne çırpacak kanatları var. Kısacak ömrünü bu beton duvara tutunarak geçirmek pek akla yatkın değil.

***

Acaba kelepçeli mi? Kelepçelenecek ne büyük suç işledi acaba? Onun için kaç günlük gözetleme süresi tanındı? Gerçi dövmeleri arasında, yüksek ihtimalle, yasaları ihlâl eden nakışlar vardır şimdi. Yoksa öyle masum masum bu avluda ne işi olabilir?

****

Birazdan yedi kol demiri inecek. Ve oda ile avlu arasındaki kapı kapanacak. Ancak, kelebek eşbaşkan halâ aynı istikamete bakarak duruyor. Bununla ilgili odanın penceresinden bakacak, onun durumuyla ilgili bilgi edineceğim. Ta ki karanlıkta kaybolacağı ana dek!

Odamın bir penceresi var, avluya bakan. Sadece demirden imal edilmiş. Çift cam ve silikon macun var, tel örgü ve mazgal demirler unutulmamış. Fil olsanız, hatta ejderha olsanız, yerinden oynatamazsınız. Sağlam işçilik yapmış yapan Usta !

***

Neyse, yemek zamanı geldi. Üstelik bulaşık yıkama sırası bende. Üstüne üstlük sonrasında da sayım var. Sayılacağım… Burada, gün içerisinde, resmi olarak iki kez, dolaylı olarak da birkaç kez sayılıyorum.

Hapishanede eşbaşkanlar “sayılır” amma velakin pek sevilmezler!

Yarın sabah içtimada kelebek eşbaşkanı saymak ve sevmek bana düşer artık :)

Ve yedi metre yükseğe uçmanın pratiğini göstermek de bana kaldı galiba. Gerçi ben ki, altı aylık eşbaşkanken, yedinci ayına tahammül edilmemiş biriyim, uçmayı nasıl öğretebilirim ki, bir kelebeğe!

Bugün cumaya denk gelen 8 kasım. Ömrümüzden bir gün daha alınmak üzere. Kelebek eşbaşkan halâ durduğu yerde. Ne yaptıysam yerinden oynamadı. Yaşıyor ama merak etmeyin! Bu kararlı duruş mu, yoksa bir ölüm duruşu mu, anlamak pek mümkün değil.

***

Avluyu yıkadım dün. Para verip kantinden aldığım çekpas ile duruladım.  Belki temiz bir ortam olur da cevap verir diye kelebek eşbaşkan, ama nafile! Sosyal çevre ve ilişkiler konusunda çok iyi sayılmaz. Suç(!) işlemeden önceki yaşantısını incelemek lazım!

Meselenin ne kadar mühim olduğunu bilse, belki de o estetik-egzotik yapısıyla kıpırdar ve kanatlanmaya başlar. Hani içeride olduğumuz sürede sigaraya zam geldi mi, kayyım atamaları büyük bir gururla devam ediyor mu, barış diyenler halâ gözaltına alınıyor mu, Hülya Koçyiğit ‘’ülkemizde baskı yok!” dedikten sonra cezaevleri doldu mu, ya da yeni araştırmalarından birini kamuoyuna açıkladı mı? Bunlardan haberdar etse bizi, diyorum.

***

Kalksa yerinden, kanatlansa... Şöyle Elazığ’ın semalarında dolansa, gezse, kısacık ömrünü burada bitirmese... Mesela Palu’ya selam verse, Ağın’a gitse, Karakoçan’a başvursa, Maden’e uğrasa, tabii ki Keban’a mutlaka el sallasa.. Sırasıyla Kovancılar, Alacakaya, Sivrice ve diğerlerini gezse ve gelse…

Sonra bir çırpıda Hakkâri’ye varsa. Bulut çökmüştür Sümbül’ün zirvesine, el vursa bulutlar üşümesin diye. ‘Şanıyla şöhretiyle  gözaltına alınıp tutuklanmamıza’ tanıktır o zirve. Ne gözaltı ama! Haa Cihan Başkan(Hakkâri Belediyesi eşkaşkanı Cihan Kahraman) yan taraftaki hücrede, bilin isterim!

Ve Gever’e gitse, yaygınca söylenir “her 10 Kasım’da kar yağar Gever’e” diye.. Yine yağdı mı acaba, bu söylem doğru muymuş, öğrense! Kar yağınca, sanki yaşlanır Gever, ama olsun yine de güzel şehirdir.

Güzel şehre ve o şehrin sadece güzel insanlarına sarılsa eşbaşkan kelebek, öpse, doya doya…

Kar koksa buralar, özgürlük koksa, güzel insanlar koksa...

Hasret, sevgi ve özlemlerimle..

Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli C.İ.K. D32 Koğuş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
İrfan Sarı Arşivi