Süleyman Karataş

Süleyman Karataş

Hakkâri’de Eğitim Problemi (3)

Hakkâri’de Eğitim Problemi (3)

*Yerli İdareci & Öğretmen Açısından

 

Eğitimimizde, ciddi bir problem olarak karşımızda duran diğer bir husus da, yerli idareci ve öğretmen problemidir.

 

Samimi, içtenlikli olmak, birincil ilişkiler kurmak, senli-benli olmak, insanoğlunun en çok tercih ettiği, arzuladığı ilişki türüdür. Zira iyi ilişkiler kurmak, insanın tabiatı icabıdır. Böyle bir yaşantı ve ilişkiler, rol yapmayı ortadan kaldırır, güven ortamı oluşturur, bütün maskeler düşer. İnsanın en çok kendisi olarak kaldığı durumdur.

 

Küçük yerleşim yerlerinin en büyük dezavantajlarından biri de senli-benli ilişkilerdir. Evet, yanlış okumadınız. Bu bir dezavantajdır kimi zaman. Burada bir çelişkiye düştüğümü düşüneceksiniz haliyle. Lakin kastettiğim ilişkiler gündelik ilişkiler değil, devlet dairelerindeki bu tarz ilişkilerdir. Zira devlet dairelerindeki samimi ilişkiler, ahbap-çavuş ilişkileri; çalışmaları ve kişinin vazifesini icra etmesini zorlaştırmakta, kimi zaman da işi içinden çıkılmaz bir hale sürüklemektedir.

 

Hatır gönül ilişkileri resmi kurumlara sirayet etti mi, yapılan bütün iş ve işlemler noksanlıklarla dolu olur. Yahut işin yasallığı, resmiyeti sekteye uğrar. Bu durumun genelde tüm yerli idarecilere, özelde okullara, okul idareci ve öğretmenlerine etkilerini ele alalım şimdi:

 

Bu hususta yerli öğretmen ve idareciler çok ciddi sıkıntılar çekmektedir. İdareciler yerli halkı geri çevirmekte, hayır demekte, reddetmekte büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Yerli halk dışarıda, çarşıda-sokakta, düğünde-dernekte karşılaştıkları yöneticileri kurumunun başında da aynı şekilde görmek ister. Makamında da aynı tavrı sergilemelerini, aynı sıcaklığı göstermelerini bekler. Yahut bir işi düştüğünde her ne pahasına olursa olsun halletmelerini ister. Geleceğini tehlikeye atmak pahasına bile olsa! Olur da işi halledilebilecek gibi değilse ve halledilemese, yapacağı ilk şey; selam sabahı kesmek, kırılmak, darılmaktır. Artık onun selamını almaz, ona selam vermez. Hatta bazen iş, daha vahim boyutlara varır. Buna değinmek bile istemem. Bunlar insanlık dışı girişimlerdir. Küçük yerlerin bu gibi sorunları küçük ve fakat yaralayıcı, inciticidir.

 

Yerli idarecilerin benzer bir diğer sorunu da, “hademe” kadrosunda çalıştır(ama)dıkları elemanlarıdır. İş yine hatır gönül meselesine dayanıyor. Hele hademeleri akrabalarından oluşuyorsa iş iyice çığırından çıkar. Ya çalıştıramaz ya da çalıştıramadığı için kurumunu değiştirmek istese değiştiremez. Bu da yetmez. Çalıştıramadığı elemanını gönderemez de. Gönderemediği için yerine eleman da isteyemez. İş de yürümez. Olan yine kendisine olur. Olur da göndermeye kararlıysa, akşam eve geldiğinde mezkur şahsın ya babası, ya eşi yahut da çocuğuyla karşılaşır. Yalvar, yakar… Gel de çık işin içinden.

 

Bizler, maalesef resmi ve samimi ilişkilerin yeri ve zamanı hususunda, çok bilinçsiziz. Kim bilir, belki de bunu bilerek yapıyoruz. Hala bir makamı temsil eden devlet memurunun, devleti temsil ettiğinin farkında değiliz.  Neticede bu da Hakkâri eğitiminin bir girdabıdır. Bu ve benzeri problemler küçük gibi görünse de, sonuçları itibarıyla büyüktür. Hepsinin birleşimiyle sorun ciddi boyutlara varıyor. Tıpkı okyanusların damlalardan oluşması gibi.

 

Yerli öğretmenler için de durum farksızdır. Onlar da benzer problemler yaşamaktadır. Öğrencilere verilecek not, devamsızlık ve ortalamaları hususunda, yine yerli olmanın verdiği dezavantajla, birtakım sıkıntılara duçar olmaktadırlar. Bu durum aynı zamanda, öğretmenin uymak zorunda olduğu adalet mekanizmasını da zedelemektedir.

 

Yerli halk olarak, bu konuya daha hassasiyetle yaklaşmamız, daha sağduyulu davranmamız gerekmektedir. Aksi takdirde yarım asır sonra, Hakkâri eğitimini ele alan bir yazıda, yine aynı sorunlar dile getirilirse, hiç şaşmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Süleyman Karataş Arşivi