M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

Erdoğan, Davos, Gazze, DTP

Erdoğan, Davos, Gazze, DTP

Haksızlık, eşitsizlik, umutsuzluk, tarafgirlik, Kâbus, Adaletsizlik, çocukların vücutlarının param parça edilerek öldürülmesi; hiç kuşkusuz insanım diyen her bireyin vicdanında derin yaralar açması gerekir.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da insandır ve İsrail'in Filistin halkına yaptıklarından etkilenmiştir.

 

İsrail Devleti'nin sergilediği vahşet, dünyanın tepkisine rağmen takındığı pervasızlığa karşı Başbakan Tayyip Erdoğan'ın öfke patlaması, ilerde karşımıza çıkacak sorunlara rağmen, baş gösterecek risklere rağmen az bile. Başbakan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e ağzının payını vermesi, İslam dünyasında halk arasında heyecan ve takdir yarattı.

 

Taraflı, tarafsız Türk medyasında hemen herkes uluslar arası nezaket, siyaset ve diploması ölçütlerine bakmadan; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tepkisine destek verdi.

 

Bende o desteği verenlerdenim.

 

Adaletsizliği ve çocuk, kadın, yaşlılara yapılan vahşeti yutkunarak geçiştirmediği için destek verdim.

 

Davos'taki tepkisi insaniydi ve doğruydu.

 

Bazen fevrilik,  üslupsuzluk ve Erdoğan değimiyle “Monşer diplomasisi” olmadan da olur muş! Her ne kadar Başbakan “monşer diplomasisi” denmişse de uluslar arası arenada diploması ve nezaket vardır. Bu kurallar bugün konmamış. Neredeyse on bin yıldır beş aşağı beş yukarı uluslar arası kurallar aynen devam ediyor.

 

Ama bıçak kemiğe dayanınca bu kurallar bazen değişebiliyor, tıpkı Erdoğan'ın Davos'ta yaptığı gibi.

 

Ülke yöneten liderler bazen riskleri göze almalılar. Tayyip Erdoğan da bunu yaptı.

 

Ancak olayların bir de gösterilmek ya da görülmek istenmeyen başka yüzü var. Onu da açık yüreklilikle söylemek ve gündeme getirmek gerek. Türkiye'nin iç siyaseti ve ideolojisi düzeyinde yapılan hatalar içinde söylenecekler vardır. Dışarıdaki mazlumları gözetirken, içerdeki mazlumları görmemezlikten gelme gibi.

 

Örneğin: samimi olmak, çifte standart sahibi olmamak, dışa başka, içe başka tavır içinde olmamak. Gerçekçiysen, cesursan ve hakkı, haklıyı, hukuku ve demokrasiyi arıyorsan oy hesabı yapmadan doğrunun üstüne, üstüne gitmek gibi.

 

Birkaç fanatik ve siyasetçi dışında; ben dâhil, herkes gibi Erdoğan'ı Davos'taki davranışı alkışladım ve beğendim. Peki, Sayın Başbakan; Filistin olayında olduğu gibi, haksızlığa uğrayan herkese sahip çıkması, aynı çıkışı yapması gerekmez mi?

 

Örneğin; öldürüyorsun dediğin ülkeyi itham ederken, kendi ülkendeki öldürülmeleri görmemezlikten gelmek gibi, öldürüyorsun dediğin ülkenin adam öldüren silahlarını satın alarak milyarlarca doları İsrail'e aktarmak gibi, Filistin halkını havadan bombalayan İsrail uçaklarını Konya'da eğitim yapması gibi.

 

Örneğin; Gazze'li çocuklar için gösterdiği duyarlılık mükemmel ve yerindeydi. Peki, Sayın Başbakan yüz binlerce Iraklı ve 750 bin Darfur'lu çocuk öldürülürken neredeydi sorusu soruluyor.

 

Dışarıdan ziyade Türkiye"nin içinde 17 bin faili meçhul cinayet, JİTEM'in Güneydoğu coğrafyasında insan hakları ihlalleri karşısında, Cizreli 35 çocuk için sessiz kalan Başbakan bir kesim tarafından sorgulanıyor. Ülkesinde olup bitenler karşısında aynı çıkışı yapmasını beklemek vicdanlı ve insaflı her insanın haklı beklentisi olamaz mı? TBMM tarafından yapılan inceleme kendisine ulaştırılmıyor mu?

 

Tam bir yıl önce, 35 çocuk (9-17 yaşları arasında ) panzerin paletleri altında ezilerek ölen bir arkadaşları için yapılan bir gösteride taş attıkları için hapisteler. Güneydoğu'da çocukların kolları kameralar karşısında kırıldı, ama bugüne kadar Sayın Başbakan"dan bu konuda hiç ses çıkmadı.

 

Van'da kadınlar çembere alınıp hayvan gibi kameralar karşısında acımasız dayaktan geçirildiklerini hiç mi görmedi, ya da ona söylenmedi mi? Sayın Başbakan adil bir yönetici olarak kendi ülkesinde olan insan hakları ihlalleri içinde sesini çıkarması, tavrını koymasını gerekmez mi? Filistinli çocuklar çocuk da, Kürt çocukları neci? Hem onlar bir başka ülkenin vatandaşı iken; Kürt çocuklar bu ülkenin asli vatandaşı değil mi? Çocuk çocuktur. Çocuğun Filistinlisi, Kürdü, Türk'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Yahudi'si, Ermeni'si olmaz.

 

Erdoğan'ın bütün çocuklara sahip çıkması gerçekçi olurdu.

 

Sayın Erdoğan'ın hiçbir ayırım yapmadan bütün çocuklara aynı duyarlılık ile yaklaşmasını, oy kaygısına kapılmadan bunları yapması ezici çoğunluk tarafından takdirle karşılanırdı.

 

Kimse'nin Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı Erdoğan'a ikiyüzlü politika yapıyor, taraflı, hakkaniyetten uzak bir yafta yapıştırmasını istemediğim için açık yüreklilikle yazıyorum. Erdoğan'a destek veren medyanın da bu gerçeği görmesi ve Başbakan ile AKP'yi en azında bu çifte standart konusunda uyarmalarını bekliyorum.

 

DTP'li Ahmet Türk, ya da Emine Ayna, "Diyarbakır'da 4'ü çocuk, 11 kişi öldürülürken Sayın Başbakan 'Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılır.' demişti" dediğinde ve en az Filistin halkı kadar acı çeken Kürt halkının konumu ortaya getirildiğinde, Başbakan'ın sessiz kalması, medyanın DTP'ye karşı saldırıya geçmesi ne kadar insafsız ve ön yargılı bir yaklaşım, acaba görebiliyorlar mı?

 

Sayın Erdoğan'ın HAMAS ve DTP'ye bakış açısını da sorgulamamız gerekmez mi?

 

Dünyanın en güçlü gazete ve Televizyonlarına demeç veren Sayın Başbakan; üyeleri içinde askeri üniformalı silahlı birlikler barındıran, füzeleri olan, parti olarak şiddetin içinde yer alan HAMAS için, “Seçimle iş başına gelmiş bir partiyi siz yok sayamazsınız, onları kale almalısınız. HAMAS barış sürecine dâhil edilmeli” diyebiliyor.

 

Ama aynı Başbakan; Türkiye'de hiçbir üyesinin eline silah almadığı, bazı çocuk ve gençlerin belki zaman, zaman taş attığı. Ama bütün üyelerinin tek silahlarının yazılı pankart, basın demeçleri, panel, oturum ve yürüyüşler ile görüşlerini açıkladığı bir partiye bırakın sürece dâhil edilmesi; her gün hakarete uğruyor, dövülüyor, sövülüyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, gerektiğinde öldürülebiliyorlar.

 

HAMAS'ın bir siyasi varlık olarak İsrail tarafından elinin sıkıştırılmasını talep eden de, TBMM çatısı altında seçim ve legal oy ile temsil edilen DTP'li vekillerin bu güne kadar ellerini sıkmayan da aynı Başbakan. Sizce samimiyet ile ne kadar bağdaşıyor?

 

Filistin'li HAMAS için dünyayı karşısına alan Başbakan, Mecliste birkaç sıra ötesinde oturan DTP milletvekilleri ile tokalaşmıyorsa bu gerçekçi bir politika mı? HAMAS belli çevreler ve devletler tarafından (şahsım kabul etmese bile) terörist ilan edilmiş bir örgüt. DTP ise Türkiye ve Dünya'da legal yollar ile seçimle Meclis çatısı altına gelmiş, siyasi bir parti.

 

Sayın Başbakan bu ikilemi çözmeden bence inandırıcı olamaz ve samimiyet testinde sınıfta kalır. Belki bazı kesimler karşısında inandırıcı olur. Belki seçmene selam söylüyor olabilir. Belki Dünya Müslümanları tarafından baş tacı yapılabilir. Ama Türkiye'de bir kesim aydın, demokrat ve belli Kürt çevreleri tarafından benim yaptığım gibi bu ikilem gündeme getirilerek açık seçik eleştirileceğini de göz ardı etmemelidir.

 

Sayın Başbakan Erdoğan'a Filistin halkına verdiği destek ve takındığı tavır için sonuna kadar yanındayım. Ancak kendi ülkesinde belli kesimlere karşı takındığı çifte standart ve samimi olmayan yaklaşımı nedeniyle eleştirmekteyim. Ne zaman ki Sayın Başbakan bu yaklaşımını değiştirirse o zaman bizde Sayın Başbakan'ı takınacağı tarafsız ve doğru tavır nedeniyle takdir eder, gereğini de yaparız.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
20 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi