M. Latif Yıldız

M. Latif Yıldız

En değerli 'Cihad'

En değerli 'Cihad'

Makaleme başlamadan “CİHAD” kelimesinin genel ve özel anlamını paylaşayım.

Genel anlamı: Çalışmak, uğraşmak, çabalamak, gayret sarf etmektir.

Müslümanlar arasında özel anlamı; İslam dininin yükselmesi, korunması, yayılması için beden, mal ve zihin ile çalışmaktır. Gerekli görüldüğü hallerde sıcak ya da soğuk savaşa kadar giden Allah için canını feda eden bir yoldur.

Şimdi gelelim “en değerli CİHAD” denilen konuya.

Haz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuş: “ En değerli CİHAD, zalim sultana (günümüzdeki karşılığı yönetenlere) karşı hakkı söylemektir.

Roboski ( Uludere) olayından beri “Dindar Faşistler” yazım ve takip eden konuyla ilgili yazılarımda hep bunu demek istedim. Ancak aylardır beklediğim ses soluk çıkmadı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi konuyu farklı bir zeminde gündeme gelince; bir kısmı medya lütfedip yeniden ele aldı. Ama Başbakan “Kürtaj” deyince katliam yine gölgede kaldı. Bölgenin AKP’li vekilleri için de kurtuluş reçetesi oldu. Suskunluklarını sürdürdüler.

Ne zaman ki, KCK operasyonları nedeniyle “onurları varsa istifa etsinler, yoksa bu halk onları gördüklerinde yüzlerine tükürür” deyince hemen ses verdiler. “Seviyesiz açıklama” deyip “sözde değil özde Kürd’üz” dediler. Roboski’de (Uludere’de) öldürülen 34 çocuk için özde Kürd olmayanlar “tükürük” için özde Kürd olunca varın siz yorum yapın.

Cılız bile olsa MAZLUMDER’in ve Taraf gazetesinde Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın dindarları ya da AKP’yi temize çıkarma timsah gözyaşı hamlesi değilse vicdanlara su serptiler. Başlığımdaki “En değerli CİHAD” bu tür tavrı alanlar içindir.

Neden cihattır?

Uludere’de vicdanların yaralanması için hiçbir dine inanmaya gerek yok. Vicdan sahibi bir insan olmak yeterlidir. Ne yazık ki dünyanın vicdanını kanatan Uludere olayı AKP ve İslam camiasından bir kesimin sesini soluğunu kesecek kadar vicdansızlaştırmışlardır.

“Uludere’yi tartışıyor ve eleştiriyoruz ama bunu kamuoyuna açıklamıyoruz.” Diyen zihniyet ne kadar insani, ne kadar İslami ve ne kadar vicdanıdır. Bu yaklaşım içinde olanlar zulme arka çıkarak Müslüman kimliğine zarar vermiyorlar mı?

Bir dindar sağcı, milliyetçi bir kimlik kirliliğin girdabında boğulur mu? Dinimizde ölçü adalet değil mi? Kur’an savaşılan unsurlara bile adil olmamızı emretmiyor mu? Dinde devleti kutsayan inanç ve vicdan olabilir mi? Müslüman için gelenekçi- devletçi- milliyetçi- muhafazakar gerekçeler ileri sürerek sessiz kalınıyorsa o ülkede adaletten, vicdandan ve Müslümanlıktan söz edilebilir mi?

33 köylüyü kaçakçılık yaptılar diye öldüren Muğlalı ile kıyaslandığında 34 çocuğu öldürenler çok daha ağır bir suç işlemiş olmuyorlar mı? Bu gerçekler karşısında Başbakan ve İçişleri Bakanının açıklamaları yakınlarının yüreğine daha büyük yaralar açmıyor mu?

2009 yılında teslim olan iki PKK’lının infazından Van Garnizon Komutanını sorumlu bularak tutuklayanlar; Uludere’de öldürülen 34 çocuğun faili meçhule kurban gitmelerine göz yumuyorsa bunu hangi dindarlık, İslamlık, devlet adamlığı ile izah edebilirsiniz?

AKP iktidarı ile dindar kesim milliyetçiliğin girdabında boğulmaktadır. Bunu gören ve bilen milyonlar da ses çıkarmıyorsa ırkçılığın dümen suyuna girmişler demektir. Peki, Haz. Muhammed’in “ haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü nereye koyuyorlar?

Yine Haz. Peygamber “En değerli cihad, zalim sultana (günümüz anlamında yönetime yani AKP’ye) hakkı söylemektir” der. Bu hadis için Müslüman’ım diyen AKP ve yöneticileri ne diyecekler? Yoksa Cihad, din ve vicdandan önce otorite, koltuk, çıkar daha mı önemlidir?

Uludere olayını takip eden Milliyet’te Nuray mert; Yeni Şafakta Ali Akel olayı; Van ve ilçelerin Belediye Başkanları, Tıp öğrencilerinin tutuklanması olayları AKP’nin Kürd sorununu çözme niyetinde olmadığı imajını vermiyor mu? Baksanıza bir acı bitmeden Kürd coğrafyasında başka bir acı başlıyor. Urfa cezaevi katliamını bile medya haber yapmıyor.

Kürdçe seçmeli ders, TRT 6 gibi adımların bölgede itibar görmediğini herkes gibi AKP ve Erdoğan’da çok iyi biliyor. Hükümete son bir yılda Kürdlerin inancı kalmadı. Zana ve Elçi gibi hayatlarını bu davaya adamış, yıllar boyu hapis yatarak zulüm ve çile çekmiş Kürd siyasetçi ve aydının “Umut Erdoğan’dır” demeleri ise başlı başına bir yazı konusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Latif Yıldız Arşivi