İbrahim Genç

İbrahim Genç

Burası Rojava’dır Benim abim!...

Burası Rojava’dır Benim abim!...

Mart 2011’de Batı destekli başlayan ama daha sonra kendi haline bırakılan Suriye savaşı, yüz binlerce insanın ölümüne neden oldu. Objektiflere “Allahuekber” nidalarıyla yansıyan kafa kesme olaylarını canlı canlı izledi insanlık… Bununla birlikte milyonlarca insan da çevre ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Suriye öyle bir hale geldi ki müdahil ülkelerin satrancına döndü ve bir ülkenin diğer ülkeye karşı yaptığı her hamle başka ölümler doğurdu. Böylece Suriye halkı, basit siyasi hesapların bedelini canıyla, malıyla her şekilde ödedi ve ödemeye devam ediyor. Aynı şekilde gittikleri ülkelerde de maruz kaldıkları ırkçı saldırılar ve zor yaşam koşulları ayrı bir trajedi doğurdu.

Suriye iç karışıklığından en az zararla belki de Kürtler yararlanabildi. On yıllar önce Rojava denilen Kürt bölgesinde örgütlenen Kürtler, özellikle 2003’te kurulan PYD ile siyasi bir toplumsallaşma sağlayabildiler. Suriye’de ilk hareketlenmelerin başladığı Dera’dan sonra rejim karşıtı eylemler Rojava’da da başlamıştı. Rojava Kürtleri  öncelikle rejime karşı kurulan muhalefet içinde yer almak istediler. Ama Türkiye’nin kontrolündeki muhalefet, Türkiye’de yaptığı toplantılarda Kürtleri çağırmadı bile. Mısır’da yapılan toplantıda ise anlaşıldı ki Kürtlerin varlığını kabul etmeyen bir Baasçılık hâlâ devam ediyor. Bunun üzerine Kürtler kendilerine üçüncü bir yol çizmek istediler. Tüm hesaplarını buna göre yapıp halkın ezici çoğunluğunun destek verdiği PYD etrafında toplandılar.

Bu dönemde Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani de devreye girmiş ve Rojava’da PYD ile diğer ENKS adı altında toplanan 15 partiyi Temmuz 2012’de Hewler’de bir araya getirmişti. Böylece Kürtler, Rojava’da kurtarılmış bölgelerde kontrolü ele geçirip yönetime el koydular. Hiçbir varlığı olmayan partilerin Barzani’nin gölgesi olarak Rojava’ya kendilerini dayatmaları sonucunda Hewler anlaşması unutulduysa da PYD’nin öncülüğünde Rojava devrimi ilerledi ve kurumsallaşarak bugüne kadar geldi. Temmuz 2012’de yönetime halkın el koymasından bir yıl sonra Temmuz 2013’de Kürtlerin özerklik ilan edecekleri söylemleri üzerine Rojava, El Nusra gibi çetelerin ağır saldırılarına uğradı. Bunun sonucunda Kürt kadın ve çocuklar savaş ganimeti adı altında kaçırılırken birçok insan vahşi bir şekilde infaz edildi. Bu dönemde çete elemanlarının Türkiye sınırını çok rahat kullanmaları sürekli eleştirildi.

Yine de güneyden IŞİD gibi çetelerin insanlık dışı saldırıları, kuzeyden Türkiye’nin ve doğu’dan KDP’nin izolasyonuna rağmen Rojava Kürtleri 2014 başlarında üç kantonlu bölge sistemine geçip toplumsal sözleşmelerini hazırladılar. Bugün itibariyle de ileriki süreçte Rojava’da seçimlerin yapılıp halk meşruiyetinin pekiştirilmesi amaçlanıyor. Tabii burada özellikle ENKS içinden bazı partiler de Barzani’nin Rojava’daki temsilciliğini yapmak adına sürekli çalışmalar yürütüyorlar. Bir ara Suriye muhalefetine katıldılar. Sonra Kürt Siyasi Birliğini kurdular. En sonun da KDP-S ile bileştiler. Bu oluşum içinde Barzani’ye yakın olan Azadi’nin iki kolu, Yekiti ve El Parti yer alıyordu. ENKS içindeki 3 parti de PYD’yi destekleyerek herkesin kozunu kurucu meclisin belirleyeceği seçimlerde paylaşmasını istiyor.

Tabii Rojava Kürtleri, Ortadoğu gibi bir yerde çok dilli ve kültürlü İsviçre modelli kanton sistemine geçip bir demokrasi modeli sunarken bunu başarısız kılma çabaları da arttı. Özellikle Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ekonomik ambargosu ve kendini dayatan tarzı anlaşılır değildir. Kürdistan Bölgesi partilerinden KYB ve Goran bunun Kürdistan Bölgesi’nin politikası olmadığını, KDP’nin politikası olduğunu dile getirip onaylamadığını dile getiriyor. Tabii Kürtler, KDP’nin bu sert ve anlaşılmaz tutumunu onun Türkiye ile olan ilişkisine bağlıyor. Ağustos 2013’te yapılması planlanan Kürt Ulusal Kongresi’nde Türkiye “Barzani’nin kontrolünde olma şartı”yla destek olacağını belirtmişti. Dolayısıyla Türkiye, ancak Barzani denetiminde bir Rojava’ya evet diyeceği mesajını da veriyor.

Ver bir cıgara zuladan yanalım…

Bugün Rojava yine IŞİD denen kural tanımaz, barbar bir çetenin saldırılarına maruz kalıyor. En son gelen görüntülerde içinde daha bir yaşında olan bebeklerin de olduğu onlarca Kürt’ün katliamını gördük. Gelen haberlere bakılırsa yüzlerce Kürt de bu çeteler tarafından alıkonuluyor. Öyle görülüyor ki bu saldırılar devam edecek. Çünkü Rojava devrimini boğmak için 3’lü  bir mekanizmanın kurulduğu anlaşılabiliyor. Türkiye üzerinden giden militan ve silahın yönü Kürtlere dönüktür. Rojava için bir nefes kapısı olabilecek Kürdistan Bölgesi ise hendeklerle bunu engellemiş durumda. Rojava’dan Türkiye geçişler de serbest değil. Sadece iki hafta içinde sınırı geçmek isterken iki kadın Türkiye tarafından öldürüldü.

Sonuç olarak nedense aklıma Yılmaz Güney’in Duvar filminde bir çocuk tutuklunun okuduğu şiir geliyor. Evet, burası Rojava’dır benim abim. Kürtler yaşar burada ve hiç kimsenin toprağında gözleri yok. Burası Rojava’dır benim abim, sadece ve sadece kendi topraklarında özgürce yaşamak istiyor insanlar… Burası Rojava’dır benim abim, sınırlarda ölüm devriye atmada… Minik çocuklar öldürülür, susar ülkeler. Susar, Mısır’da ölenler için gözyaşı dökenler. Her neyse benim abim, ver bir cıgara zuladan yanalım… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
İbrahim Genç Arşivi