Lokman Ergün

Lokman Ergün

Ben, 13 yaşında Roboski’de

Ben, 13 yaşında Roboski’de

Ben, 13 yaşında, bir dağ ayazında, bir gece karanlığında, uzak yıldızların altında, apansız yitip gittim. Gölgem, yorgun katırların gölgesine saklanmış, ayak izlerim belirsiz.

Ben, 13 yaşında, bir ölüm kervanında, üzerimde sonsuz bir gökyüzü. Aklım, fikrim uzakta, toprak damlı bir evin içinde, 4 yaşında kardeşim Zelal, mini minnacık yüzü.

Ben, 13 yaşında, ömrümden erken büyümüşüm. Erken çökmüş bir akşam alacasında, herkesten evvel yola düşmüşüm.

Parmaklarım sızlamış soğuktan, soluğumla ısıtmışım.

Sonra, garip mi garip bir sıcaklık, dudağıma bulaşmış kan, kulaklarımda bir uğultu. Yüzümü yoklayacak elimi bulamıyorum. Parıl parıl parıldıyor gökyüzü, korkunç kuşlar geçiyor üzerimden. Katırım dağ gibi yüklü, katran karası çay, kar beyazı şeker. Ateş topları içinde silikleşiyor her şey, koşup yetişmem lazım, doğrulamıyorum.

Yüzümde soğuk mu soğuk toprak, kanla yumuşuyor. Ölüm çığlıklarını duyuyorum alıcı kuşların, yıldırım düşüyor ayaklarımın ucuna. Öyle, kalakalıyorum.

Ne soğuk, ne gece, ne tepemde alıcı kuşların kulaklarımı parçalayan çığlıkları. Annem, sıcak bir çay tutuşturuyor parmaklarıma. Harlanmış bir sobanın kenarında, sofraya oturtuyor beni. Zelal, sırtıma tırmanmış, saçlarımı okşuyor. Annem, yüzüme dokunuyor elleriyle. Annem, yanımda oturuyor. Soba sıcak, çay sıcak, Zelal’in minicik elleri sıcak. Annem, sımsıcak.

Sonra, yemyeşil bir çimenlikte koşturuyorum. Karşıki kayalıkta sadece benim bildiğim bir kuş yuvası. Gözüm hep orda, başkası fark etmesin diye. Soluk soluğa yere kapaklanıyorum. Ağzımda kan tadı, taş, toprak doluyor burnuma. Soba soğuyor, Zelal’in elleri soğuyor. Annem, gidiyor. Üşüyorum, bir şey boşalıyor durmadan içimden.

İçimde durdurulamaz bir dokunma isteği. Ellerimi bulamıyorum.

Ben, 13 yaşındayım. Bir çocuk, kaç defa düşer, kaç defa sızar kan dudağından. Yine kalkar diyorum.

Ben,13 yaşındayım. Bir çocuk, kaç defa üşür, kaç defa buza keser parmakları. Evine koşar, ısınır diyorum.

Ben, katırımı dağda unutmuş, acemi gece kervancısı. Bir başka katırın sırtında, içim dışım paramparça, evime dönüyorum.

 O kayalıktaki kuş yuvasıydı, hayattaki tek sırrım. Onu da kendimle götürüyorum. Ne son sözüm, ne vasiyetim.

Ben, 13 yaşında, nasıl ölünür, bilmiyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Lokman Ergün Arşivi