İrfan Sarı

İrfan Sarı

Mektup gibi…

Mektup gibi…

Beyin kanaması teşhisiyle yaklaşık iki ay ve üç hastanedeki tedavisi sürüyor sevgili Necip’in. (Çapraz)

Her şeyde teknoloji-bilişim çağı yaşatan AKP iktidarı, sağlıkta da geri kalmammış!

Doktorlar ve sağlık emekçileri bu çarpık ve yalan sağlık politikaları içinde tertemiz kalmışsa büyük bir erdem ve vicdandır. Bütün sağlık sorunu olanlara dokunan elleri Sevgili Necip’e de değdi ve değmeye devam ediyor.

Bir yoğun bakım ünitesi ve bir servis odası arasındaki tedavisi sürerken, dışarıda özledikleri arasında olmak ayrıcalığı, çocukluktan gelen soluksuz paha biçilmez dostluğumuzun ayrıcalığıdır. Ve geçirdiği ağır sağlık sorunlarına rağmen hasta yatağında memleket sorunlarını sayıklaması, duyarlı kişiliğinin zenginliğidir.

Evet, sevgili Necip, sen hasta yatağında, hastalığınla dirençle mücadele ederken dışarıda değişen tek şey ülkenin giderek koma haline sürüklenişidir.

Dün Cumhur Başkanı, Gezi’nin 9. Yıldönümünde “Bunlar çürük, Bunlar sürtük” dedi. Milyonların sesini çıkarmasına, ülkesine sahip çıkmasına karşılık, cinsiyetçi küfür savurdu. Hakaret bir Cumhurbaşkanının ağzından ve promterden teklemeden ve doğrudan okundu.

Ne diyordu Charles Bukowski; “ Sürtükleri ve Çingeneleri severim. Biri namuslu numarası yapmaz, öteki milliyetçilik ayağına yatmaz.”

Ve birkaç zaman önce mahkeme Kavala’ya “Ağırlaştırılmış Müebbet” cezası verdi. Mahkeme kararını elbette promterden okumadı!

necip-capraz.jpg

Kobani kumpas davası da HDP’li tutsakların, adeta mahkemeyi yargılamaları şeklinde, tarihin şahitliğinde mahkeme tutanaklarına geçiyor. Tutsakların ve Avukatların savunmaları bu davayı çoktan boşa çıkarmış durumda. Sonuç çıkana kadar umarım sen eve dönmüş olacaksın.

Bu aralar CHP Van’a seçilmiş belediye başkanlarıyla birlikte geldi. Kılıçtaroğlu, Selahattin Demirtaş’ın serbest kalması karşılığında bize katılın çağrısında bulundu. Halk ise kendi seçtikleri belediye başkanlarını sordu. Neredeler diye sordu.

Yani HDP kapanacak ve siz HDP kapanınca bize oy verin demeye getirdi Kılıçtaroğlu. Bir başka değişle şimdiden yağmayı kaldırmak için geldiğini itiraf etti. Ama halk net bir şekilde “Yağma yok”  dedi. Yağmayla Cumhurbaşkanı olma hevesi böylece kursağında kaldı.

Tabi CHP sözcüsü Kobaniye yapılacak sınır ötesi operasyona “evet” diyeceklerini açıkladı. Yağmayı oradan da kaldırma ve iktidar olma olasılığını hayal etme arzularını açıktan açığa ilan etti.

Zamlar ise son hızla devam ediyor.

Akaryakıta otomatik olarak yansıyan artışların ardı arkası kesilmiyor. Doğal gaz tarihi artışlarla halkın cebini yakıyor.

Erdoğan’ın “Faiz sebep, Enflasyon netice” teorisi, ekonomistleri şaşırttıkça şaşırtıyor. Döviz dev dalgalar gibi büyüyüp halkın üzerine gürz gibi iniyor.

Tok’lar Aç’ın halinden bi haber. Çöplerden beslenen anaları, babaları görünce insan, “çöp, aç’ın halinden anlıyor” dememek için kendini zor tutuyor.

“Aç ve Sefil” trajediye yapılan itiraf, Cumhurbaşkanının yorumuna şu şekilde yansıyor. “Hem suluda artırıyoruz, hem sigarada artırıyoruz. Aç sefil geziyor. Rakıyı birayı almaktan geri durmuyor.”

Evet, Sevgili Necip, Sen hasta yatağında yatarken, memleketten bahar geçti. Çok genç ve parlak bir yeşil örtüsü insanların imkansızlıkları, yoksullukları, yoksunlukları arasında boy verdi. Rêvas, Mendê, Siyabo, Çiriş, Alo mevsimsel gösterisini yaptı ve marjinal meslek gurubundaki yerini sürdürdü.

Cilo Saklı Bahçe'nin içindeki Kara Kavaklar yaprak açtı ve mevsimin ilk polenlerini saçtı. Elma ve erik ağaçları çiçeğe çoktan durdu. Geçen yıllara rağmen daha yeşil ve daha canlı. Bir sen eksiksin bir de sardığın Evliya tütünü…

Tabi “yazın çalışma var, kışın arıza” vecizine sebep olan VEDAŞ yine elektriği aksatıyor ayrıca acımasızca faturalar gönderiyor haberin olsun.

İpek yolu tek taraflı olarak trafiğe kapatıldı, yine bir ihale, yine bir kazı, yine bir toz duman… Toledo yapmaya and içmişler şehri. Tabi bu havalarda Fakir Tolero buharlı pirinci pişiriyoruz şehir Toledo yapılırken kaldırımlarda. Çay içiyoruz. İskemlelerde oturuyoruz tüm kravatlılar olarak.

Çocuklara kalem defter alamayan aileleri bir Şekerleme alma hüznü sarmıştı sorma.

Ramazan’da geldi geçti, Bayram da…

Unuttum sanma sen olamayınca ölüm haberlerini almakta zorlanıyoruz. Gel ve hatırlat bize saati saatine. Bu seferlik ben yazayım ama sen gelene kadar.

Eski belediye Başkanımız Sevgili Salih Yıldız’ın, Çok kıymetli Eşi Şükriye Ablayı Kaybettik. Ve en eski Tapu Müdürümüz Sevgili Mustafa Baskın Amcayı da…

Ve bu gün Büyük Usta Ahmed Arif’in ölüm yıldönümü yani 2 Haziran, yarın ise Sürgünlerin Şairi Nazım Hikmet’in ölüm yıldönümü.

Ne demişti Ahmed Arif:

Bak, bıyığım buz tuttu.
Üşüyorum da
Zemheri de uzadıkça uzadı.
Seni, baharmışın gibi düşünüyorum.

Ve Nazım Hikmet :

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk: henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız.

Böylesine kaotik, böylesine krizli, böylesine insanı yok sayan bir zamanda senin yaptığına bak! Şiirde arıyoruz seni. Çıkıp gelme zamanındır biliyorsun değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
İrfan Sarı Arşivi