Enver Özkahraman

Enver Özkahraman

Livstycket ve Biz

Livstycket ve Biz

Yıllardır Van’da göç yolu ile gelip, Van varoşlarını oluşturan, basında da sık sık “dört bin köy boşaltıldı” söylemlerine alışık olduğumuz gibi, köylerden bir çok kente göç eden, dolayısıyla bu göçten nasibini alan kentlerimizin başında Van gelmektedir. Sosyologlara, psikologlara danışılmadan göçertilen ailelerin bir kısmı uzaklara gitme cesareti gösteremediği için Van’ın kenar yerlerinde tarlaları varoşlara dönüştürdüler. İşte bu varoşlardan okula gidemeyen köy kökenli kızlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Van Belediyesi ve Hisar Anadolu Destek Derneği’nin desteği ile depremden önce 5 atölyede 120 civarında kızımızın hem evine maddi bir katkı sağlaması, hem de kendilerini geliştirmeleri için ana çocuk sağlığından tutun, dışardan okul bitirme çalışmalarına varıncaya kadar hiçbir konuda yardımımızı esirgemiyoruz.

Geçen sene az da olsa derneğimize bir katkıda bulunan “İsveç Olof  Palme” Vakfı destekli “Livstycket” kuruluşu, birkaç gün önce 15 kızımızı İstanbul Konsolosluğundaki bir toplantıya davet etti. Tüm masraflarını İsveçlilerin karşıladığı toplantı ve boğaz gezisi kızlarımız açısından çok faydalı oldu.

Şişli Belediyesi bünyesinden ve Samsun’dan gelen bayanlarla birlikte 55-60 bayanın içinde tek erkek ben vardım desem inanır mısınız? Cesaretimi(!) siz tahmin edin artık. Şişli ve Samsun’dan bayanların tamamı evli ve olgun yaşlarda bayanlar olmalarına karşın bizim kızlarımızın yaş ortalaması 16-21civarındaydı. Son cümlemi okuyan okurlarım “kızların yaşlarından bize ne yahu” diye düşünebilirler. O zaman konuyu biraz açayım;

Toplantıda ağırlıklı konu yaratıcılık, girişimcilik, gelişim ve kişisel gelişimcilikti.

Bu toplantıda da birkaç konuşmacı bayanın çok faydalı konuşmaları oldu.

Bırakın hanımlara şiddeti, insan ve hayvana yapılan şiddetin her türüne karşı olduğumu bilmeyen yok. Sebebi de ne olursa olsun bunu yapan insanlara da acırım doğrusu.

Ama biliyorsunuz, son günlerde birkaç bayan yan yana geldi mi konuları mutlaka erkek şiddeti oluşturuyor. Toplantıya katılan eski bir hanım Bakan’ın konuşması da ağırlıklı olarak erkeğin şiddeti üzerineydi. Hatta toplantıda tek erkek olarak bulunan bana bile tahammülsüzlüğünü ifade etmesi haksızlığına değinecek değilim. Ama bakanlık yapan bir bayanın konuyu salt erkek şiddeti yerine, kendi yanlış yönetimlerinden tutun, sistemin, eğitimsizliğin, yazılı ve görsel basının, dizi ve dizin filmlerdeki şiddetin erkek şiddetine etkisine değinmedikleri gibi her sabah evimize aldığımız ciddi bildiğimiz gazetelerin manşetindeki şiddet haberleri ile küçük dili görünen futbol holiganlarına ait fotoğrafların, buluğ çağındaki kız ve oğlanlar üzerindeki etkilerinden ve de hele hele kaynana denilen hanımların zulmünden hiç söz edilmedi.

1950-1960’lardaki bayanlardan bu güne getirtilen bayanların günahı konusunda bir öz eleştiri beklerdim doğrusu sosyal demokratım diyen bir bayan bakandan.

O günkü konuşmacılardan biri de değerli sosyetiklerimizden Leyla Alaton idi. Alaton, başarısını irticai ve çok sıradan bir dil ile anlatmaya başladı. Keşkesini evlenmeseydimle perçinlemesiyle hayal kırıklığına uğradığımı birkaç cümleden sonra anladım. Zira hanımefendinin babası İsak ALATON’un konuşmalarını dinlerken büyük haz aldığım zamanlar olmuştu. Ben Leyl’i hanımı öyle görmedim. Anlattığı başarıdan da pek bir şey anlamadım desem yeridir. Hani söz ettiği “bayan başarısı”nı bizim dille anlatacak olsam “Wee! el bebek gül bebek büyütsünler seni, yedığın ögünde yemedığın ardında, baba parasıyla Amerika’larda oku, gel hazır şirketlerin başına tün ve bundan başarı diye öğün. Tey tey teyo!!” derler bizim buralarda. Salonda, anlatımdaki başarıya imrenen oldu mu, bilmiyorum?

O an oradaki kursiyer kızlarımızdan Bişeng, Zozan’ın, Süreyya’nın, Fatma’nın yüzüne baktım ve uzun uzun düşündüm. Bu isimlerini yazdıklarım köy kökenli kızlarımızdan, sabah kilim atölyesine geldiklerinde şehirli akşam eve gittiklerinde köylüdürler. Köyde iken molla, şeyh, seyit “okutmayın şu kızları.. Tandırında yanarsınız cehennemin. Gözleri açılmadan verin kocaya gitsin” diye fetva buyururlardı. Bu yetmiyormuş gibi şehirdeki cemaatler da tuzu biberidir bu cerendenin.

İşte bu kızların bir kısmı babalarından bir kısmı ağabeylerinden habersiz

İlkokul’u, Ortaokul’u, Liseyi dışarıdan sınavlara katılmak suretiyle bitirip, üniversiteye girmeye bile hak kazandılar. Başarılarını da büyük şair Ahmet Arif’in Annesinin siyatiğini sakladığı gibi SIR diye saklıyorlar hala. ALATON’un başarısı mı yoksa bu kızların başarısı mı büyük orasına siz karar verin isterseniz. O gün tüm olup bitenler bana eski bir karikatürü anımsattı aslında.

Yıllar önce Amerikan’lıların aya gönderdiği astronotlar İzmir’e gelmişlerdi. O günün gözde mizah dergilerinden AKBABA’da Cafer Zorlu’nun çizdiği bir karikatür aynen şöyleydi. !!!

Astronot kıyafetli 3 Amerikalının  önüne, ters şapkalı, beli kuşaklı, şalvarı yamalı bir Kürt köylüsünü koyup, Amerikan’lılarla alay edercesine “-Aya gitmek ne ki? Erkekseniz gelin kış günü buradan Hakkari’ye gidin de göreyim” şeklindeydi. Bu toplantının karikatüründeki astronotlar Alaton, astronotlara soru soran ise Vanlı kızlardır tabi.

Ama toplantıda kızımız Süreyya’nın o Başkale’li cinliği ile Alaton a sorduğu;

- “Bayanların Ekonomik özgürlüğü diyorsunuz ama erkeklerin bir iş bulamadığı bir ülkede

bayanın ekonomik özgürlüğünden söz edebilir misiniz?” sorusu içimin yağlarını eritmişti.

Alaton’un toplantıdaki tek erkeğe, “tipini görelim” demesine karşın, toplantının ciddiyet ve saygınlığına binaen “-Biz insanları tipleri ile değil beyinleri ve beyinlerinin içindekilerle değerlendiririz” cevabıyla yetinmem salondaki diğer bayanların alkışını aldı.

Biz yılardır olduğu gibi, bundan sonra da kızlarımıza erkeğin yakışıklısından ziyade, eli nasırlı bir eşle soğuk ve serin yuvaların ısıtılması yöntemlerini aşılama gayretleri içinde olacağız

Elbette ki her toplantıda olduğu gibi bu toplantı ve gezinin de kızlarımız üzerinde çok faydalı etkileri oldu. Bize bu imkanı sağlayan İsveç kuruluşlarına, ve Hisar Anadolu Destek Derneği’ne şükranlarımızı iletiyoruz. 

1-.jpg
Vanlı kızımız Zozan Dönmez yaptığı işi anlattı. İsveçli, Şişlili ve Samsunlu hemcinslerine...

2.20121209145332.jpg

3-.jpg

4-.jpg

4-a.jpg
Toplantıdan görüntüler

5-.jpg
Toplantıya katılan bayanların bir kısmı İstanbul Başkonsolosluğundaki bahçede Yüksekova Haber objektifine böyle poz verdi.

6-.jpg
Vanlı kızlarımız ev sahibi bayan Birgitta ile...

7-.jpg

8-.jpg

9-.jpg
 Kızkulesi ve boğaz turu çok renkli geçti. Tolantıdaki bayanlardan başka kimsenin olmadığı motorun güvertesini düğün yerine çevirdi kızlarımız.

10-.jpg

11-.jpg
Depremden sonra hala çadır ve konteynerlerde çalışmalarımıza devam ediyoruz.

12.20121209145739.jpg
Deprem sırasında 3 atölyemiz oturulmaz hale gelmişti. Hisar Anadolu Destek Derneğinin girişimleri ile Van Belediyesinden temin edilen arsaya ve yine HADD derneğinin girişimleri sonucunda, Soroptimist İnternational, İnternational Women of İstanbul (IWI), Türkish Philanthropy Funds ve Türkcell gibi sivil toplum kuruluşlarının maddi desteği ile Van’da her biri 160 metrekareden oluşan iki atölye inşa edilmiş bulunuyor. Toplantıda ev sahiplerimiz İsveçlilerden üzerindeki tabelada OLOF PALME fotoğrafı bulunan “OLOF PALME EL SANATLARI ATÖLYESİ” yazılı bir atölyenin olmasını çok arzuladığımızı belirttik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Enver Özkahraman Arşivi

Medo

03 Ocak 2021 Pazar 13:18