İrfan Sarı

İrfan Sarı

İki yangın çocuk

İki yangın çocuk

Biz seninle çanağı andıran bu yer üstü parçasının iklim cenderesinde yaşayan iki candık.

Baharı en çok biz isterdik ve biz severdik baharın gelmesini.

Kalbimize, bizden ve bahardan kırmızı gelincikler kadar zor renkler vuslat olurdu ve biz yediveren suretler kadar âşıktık buna. Her solan suretimize alelacele bir soluk, bir yaprak kondururduk.

Seklavi tayların toynaklarına kadar isterdik koşmayı. Rüzgâr koşumlarıyla çarpışırdık esen ne varsa yüzüne… Çünkü uçmak özgürlük eyleminden türerdi yeryüzünden gökyüzüne kadar.

Özgürlük aşkın manifestosunda vardır.

Ve özgürlük uğruna acı çekilince aşk olur.

Bir bebenin dünyaya ilk gelişi gibidir vııı derken anlarız onu.

Vaveylasında kaybolduğumuz bir aşkın şafağıdır bu.

İklimleri sıradağlar gibi ayaklarına deviren tanrının bu şafakta nar kırmızısı duruşu kadar beyhude…

İklimleri ayrılık ve bekleyiş olan şafak armonisi mat…

 

Ve bir tek cisim kıpırdamadı yeryüzü sinesinde.

 

Bir tek nefes alınmadı, verilmedi ardından boğazdan boşalarak dışarı doğru hava.

 

Gözler doldu; dolmasına

 

Ama kederinden dondu cam hesabı.

 

Biz bu ayrılığı takvimlerden kopardığımız tarihler kadar okuduk… Dedelerimizin aksakalına sebeptir bıyıklarımızın gür, siyah ve buz tutuşu.

 

Sonra rüzgar, buz tutmuş damlarımızın etrafında yetim kaldı.

 

Uyuz bir kar fırtınası musallat oldu şehrin patikalarına. Yollar ağladı… Kar ağır ağır topraktan yükseldi.

 

Biz dedelerimizin kamburundan kayardık şehre kızaklarımızın altına sürdüğümüz kızgın eriyiklerle ve aşkı şerbet şerbet taşırdık sofralarımıza…

 

Biz lapa lapa yağan kar taneleri eşliğinde yürüyorduk, şehir gittiğine sağır olduğu zaman.

 

“Med-cezir kış

Baharı bekle demiştin usulca…
Kıpırdatmadan bile dudaklarını
Git….
Dediğin
Git dediğin keskin bir kış akşamından beri
Kıpırdatarak dudaklarını
Gel….
Diyeceğin
Gel diyeceğin sımsıcak bir yaz akşamı için
Buz tutan bıyıklarımla
Bekliyorum hala….
Baharı hiç gelmeyen bu şehrin
Meteoroloji istasyonunda…..”

 

Tahmin ederdim gök durulur ve yeryüzü coğrafyaya en olmadık mevsimini sunar…

 

Meğer baharı kirpiğin uzunluğu kadar sanmışız göze…

 

Ondandır beklediğimiz ömrümüz kadar yorgun şarkılar bestelenecekmiş bu bedbaht iklimde…

 

Ama…

 

Biz seninle çalıya çırpıya dönüştürdüğümüz aşkın yangınını çıkardık elbet alevi mavi sularda titreyen…

 

Onun için saatleri bu geceden itibaren bahara kurdum…

 

Bu iklim gelecek, 

 

Bu bahar…

 

Bu kış…

 

Ve sonsuza dek aşk…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
İrfan Sarı Arşivi