Tamircilikle başladığı işi hazineye dönüştürdü

Tamircilikle başladığı işi hazineye dönüştürdü

Gramofona olan merakıyla enstromanın parçalarını toplayıp, tamir etmekle işe başlayan Ali Olcay, tarihi Ankara Kalesi'nin içinde oluşturduğu "Gramofon Cafe/ Müzik Müzesi" ile adeta bir müzik hazinesi oluşturdu.

ANKARA - Ankara Kalesi çevresinde Gramofoncu Ali olarak tanınan ve mesleğe 90'lı yılların başlarında antika mobilya restorasyonuyla başlayan Ali Olcay, hem göze hem de kulağa hitap ettiği için gromofona ilgi duyduğunu söylüyor. 90'lardan günümüze gramofona ilgisi daha da artan ve iyi bir gramofon koleksiyoneri olmayı hedefleyen Olcay, Ankara ve çevre illerde çokça tanınan ve ilgiyle gezilen Müzik Müzesi'ni (Gramofon Kafe) ve gramofon serüvenini anlattı.

Olcay, "Önceleri 1-2 tane gramofon aldım. Aldığım gramofonları tamir etmeye çalıştım ama beceremedim. Bu sefer, gramofon tamiriyle daha çok uğraştım fakat yine bir sonuç bulamadım. İlerleyen zamanlarda bu işlerden anlayan bir arkadaşımdan destek alarak, onunla başladım" sözleriyle gramofon ile nasıl tanıştığını anlatıyor. Olcay, gecesini gündüzüne kattığını, merak, sevgi ve azimle bu işi yapmaya karar verdiğini söylyüyor.

i-1-713.jpg

Üniversitede söyleşiler

Gramofon tamirciliğine başladıktan sonra alım, satım ve tamir işlerini yürüten Olcay, 2000'li yılların başında yaptığı işi farklı bir noktaya taşıyarak, dükkanını daha çok insanların görebileceği ve rahatlıkla gezebileceği bir nevi müzeye çevirme kararı aldığını ifade ediyor. "Üniversitelere gidip taş plak dinletileri ve söyleşileri yaparak, plak hakkında bildiklerimi aktarmaya başladım. Sonra insanlar ilgi duymaya başlayınca elimdekileri sergileyeyim istedim" diyen Olcay, Gramofon Kafe'nin (Müzik Müzesi) bu şekilde oluştuğunu dile getiriyor. Müzenin açılmasıyla hayallerinin gerçekleştiğini söyleyen Olcay, yaptığı işi ve yaşadığı semti çok sevdiğini, "Bu işi farklı bir semtte yapamazdım. Benim ruhuma da hitap etmezdi" sözleriyle anlatıyor. 

Çocuklarının da zannatine meraklı olduğunu ve kendisinden sonra muhakkak birilerinin bu mesleği devam ettireceğini söyleyen Olcay, "Bu işin sonu yok. Hep birileri bir yere taşıyacak. Bu işlerde babalar toplar, oğullar satar, torunlar tekrar toplar" diyor. Avrupa ülkelerini gezip oralarda antikacılardan veya eskicilerden gramofonları topladığını anlatan Olcay, "Örneğin, 1920'de üretilmiş bir gramofonum var, hiç dokunulmamış, orijinal bir gramofon. Satmıyorum onu, gözümün nurudur o benim" sözleriyle elindeki gramofona yüklediği anlamı özetliyor. Gramofon Kafe'yi gezenlerin yüzde 70'inin genç nesil olduğunu dile getiren Olcay, "Kulaktan kulağa duyuluyor ve geliyor insanlar. Sırf gramofon kafeyi görebilmek için. İzmir'e ne zaman açacaksın, İstanbul'a ne zaman açacaksın diyenlerin sayısı çok fazla" ifadesinde bulunuyor. 

Çok para kazanmak gibi bir derdinin olmadığını ve imkanları dahilinde iyi bir gramofon koleksiyoncusu olacağını yineleyen Olcay, "Onun için, çok nadir ve güzel gramofonları topluyorum. Müzik Müzesi burası. 1890'ların başından günümüze kadar her şey var" diyor.

Halk müziği köşesi

Orhan Gencebay'a duyduğu hayranlığı "Gencebay köşesi" oluşturarak gösteren Olcay, Türk Halk Müziği Köşesi, Zeki Müren köşesi gibi bölümler oluşturmuş durumda. Ayrıca Cem Karaca ve birçok sanatçının taş plaklarının bulunduğu raflarda Müzik Müzesi'nde dikkat çekiyor. Oluşturduğu mekanla adeta bir müzik hazinesi oluşturan Olcay, insanların yaptığı işe duyduğu merakı, "İnsanların geleceğe tereddütle baktıkları için geçmişte yaşamak ve geçmişin muhabbetini etmek istiyorlar" sözleriyle özetliyor. 
Aynı zamanda Cafe olan ve özellikle koleksiyoncuların ilgi odağı olan mekan meraklıları için hergün açık tutuluyor. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.