Rüşvet istendiği iddia edilen iş insanı Sineren: Her seferinde devlet kurumlarına bildirdim, cevap alamadım

Rüşvet istendiği iddia edilen iş insanı Sineren: Her seferinde devlet kurumlarına bildirdim, cevap alamadım

Sedat Peker'in rüşvet istendiği iddia ettiği iş insanı Mine Tozlu Sineren, "Her seferinde devlet kurumlarına bildirdim, cevap alamadım" dedi.

Organize suç örgütü liderliği suçlamasıyla aranan Sedat Peker'in, rüşvet istendiğini iddia ettiği iş insanı Mine Tozlu Sineren açıklamalarda bulundu.

Halk TV canlı yayınına katılan Mine Tozlu Sineren, iş hayatı boyunca rüşvetle karşılaştığını ve bunları ilgili kurumlara bildirdiğini dile getirdi. 

Şikayetlerden sonuç alamadığını belirten Sineren, şunları söyledi:

"2016 yılından beri borsayla ilgili bu işe başladığımda bu sıkıntıları yaşamaya başladım ve bunu her seferinde devlet kurumlarına, her yere bildirdim. Ne yazık ki hiçbir şekilde, hiçbirisinden cevap alamadım. Burada gördüğünüz her kişiyle ilgili birtakım şeyler yaşandı, birtakım olaylar oldu. Ama bunu sadece ben değil, Türkiye'de kaç tane borsa patronu varsa bunu yaşıyorlar ve yaşamak zorundalar. Bugün bu yayına Mine Tozlu Sineren olarak değil Marka Holding Yönetim Kurulu Başkanı olarak bağlanıyorum."

"Anlatmak istediğim konu küçük yatırımcıların uğradığı mağduriyetler. Çünkü sermaye piyasaları bu ülkenin ekonomiyle ilgili en önemli kısmı. Çünkü bizim paraya ihtiyacımız var, yurt dışından bu parayı alabilmemiz için şirketlerimizin güçlü olması gerekiyor" diyen Sineren, "Şirketlerimize küçük yatırımcının güvenmesi gerekiyor, sonunda da yurt dışından gelecek yatırımcıların da Türkiye'deki şirketlere güvenmesi" ifadelerini kullandı.

Sistemin değişmesi için mevcut sisteme karşı çıkacak patronlara ihtiyaç olduğunu söyleyen Sineren, şöyle devam etti:

BURADAKİ SİSTEME HAYIR DİYECEK PATRONLARA İHTİYAÇ VAR: Ne yazık ki biz buradaki sistemi doğru kuramadığımız için sürekli olarak küçük yatırımcı mağduriyetleriyle karşılaşıyoruz. Bugün insanlar niçin borsaya giremiyor, niçin insanlar borsada kaybettikleri için intihar ediyor, niye bizim şirketlerimize güvenilmiyor, niye patronlar şirketlerini büyütmek yerine hisse alım satımı trade yapmaya yöneliyor? Öncelikle bunları değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü küçük yatırımcıların mağduriyeti çok büyük. Ve bu sistemin yıkılabilmesi için de buradaki sisteme hayır diyecek, şirketlerini büyütecek patronlara ihtiyacımız var. Bunun parayla bir alakası yok.

ŞİRKETİN SERMAYESİNİ ARTIRINCA ASIL HİKAYE BAŞLADI: 2016 yılında bu şirketin yönetim kurulu başkanlığını aldığımda, şirket gözaltı pazarındaydı. Bu yatırımcı mağduriyeti demek, şirketin tahtasının kapanması ve bu anlamda şirkete yatırım yapanların parasını hiçbir yerden alamaması demek. Benim yapmak istediğim, borsada mağdur olan şirketleri, tekrar işlem gören hale getirmek için yatırım yapıp küçük yatırımcıların mağduriyetini gidermek. Yaptığım yatırımları halka açabilmek adına en kısa yolun, gözaltı pazarındaki bir şirketi alıp ana pazara çıkarmak düşüncesiyle satın aldım. Ve ne yazık ki eski yönetimin yardımcı olmaması ve darbe girişimiyle beraber sistem çöktü ve kasım ayına kadar işlem yapamadık. 8 ay sonra bu şirketi D grubundan B grubuna çıkardım, ana pazara çıkardım. 13 milyon sermaye artırımı yaparak şirketin sermayesini 10 milyondan 21 milyona çıkardım, bunun karşılığında da hisse senetleri aldım. Zaten asıl hikaye burada başladı.

HİSSELERİ ALINCA SÜREKLİ İRTİBAT KURMAK İSTEDİLER: Borsa patronunun elinde 11 milyon gibi bir lot olması demek, 1 lira üzerinden 11 milyona tekabül ediyorsa patronun yapacağı bir iki hareketle bu hisse fiyatı 100 liraya, 200 liraya gider. Ben bu 11 milyon lotu alınca, tecrübem de yok, sürekli irtibata geçip, "Mine Hanım, tahtanızı şöyle yapalım, hissenizi şuraya getirelim, bize komisyon verin" şeklinde kişiler gelmeye başladı. 

PATRONUN SATACAĞI HİSSELERDEN KAZANIYORLAR, RÜŞVET BURADA DÖNÜYOR: Şirket borsada işlem görmeye başladı. Buradaki sistem patron hissesine dayalı olduğu için buradaki şahıslar, patronun satacağı hisselerden para kazanan şahıslar. Ve rüşvet burada dönüyor zaten. Yani halka açık olmanın bir anlamı yok. Halka açık olmak demek aslında patronun kasasına ne kadar para girecek ve bu parayı patron kimlerle paylaşacak demek. Sistem bu şekilde kurulmuş zaten.

HERKES KİMİN NE YAPTIĞINI İYİ BİLİYOR: Borsa 400'den fazla şirket var, bu borsadaki şirket patronların birbirleriyle bağlantısı var. Herkes kimin ne yaptığını iyi biliyor. Çoğu sistemi o şekilde kurmuş ki, şirketine sermaye koymak değil amaç. Hisse senetleri üzerinden para kazanmak. Bugün bir borsa şirketine gittiğinizde her yerde bilgisayar görürsünüz, neden? Çünkü sürekli hisse takip ediyorlar. Ama bir patronun yapması gereken şey hisseyi takip etmek değil şirketinin sermayesini ve faaliyetiyle ilgili kârını, zararını takip etmek. Bunu anlatmak istedim patronların hisseyle bir alakası olmaz. Zaten halka açık olmanın anlamı bu. Patron şirketine, yatırımcı hissesine sahip çıkar. Bizim gibi şirketlere patrondan başkası sermaye koymaz. Patron ya kendi fonunu yönetir ya da kendisiyle bağlantılı olan bir yatırımcı grubunu yönetir. Patronun amacı şirketinin içine bu fonu koymaktır. Bizim gibi şirketler sermayeyi halktan alır.

PATRON HİSSELERİ İÇİN HABER YAPAN BİR MEDYA GRUBU VAR: 13 milyon sermayeyi içeriye soktum, 2 tane işlem firması satın aldım. Benim bu işlemi yapmama izin veren SPK'ydı (Sermaye Piyasası Kurulu). SPK onay verdi, hisse senetleri benim adıma tahsis edildi ve ondan sonra kapılar çalınmaya başladı. Burada önce borsayla ilgili bir medya grubu var, bunlar patronun hisselerini yükseltebilmek için çeşitli haberler yapıyorlar. Şirketi, patronu övüyorlar. Sonra birtakım gruplar kuruluyor. Bu gruplarda insanlar, küçük yatırımcılara tüyo aldık diye çeşitli hikayeler üretiyorlar. Dediler ki biz bu hisse senetlerini satalım, tahtayı şu kadara getirelim, biz bundan yüzde 30 alırız, 11 milyon lotta tahta 20 liraya gelse 200 milyon gibi bir para eder ya da işte biz bunu daha artırabiliriz... Ben sistemi bilmiyorum, ilk defa borsaya girmişim konuyu anlamaya çalıştım ve işi çözdüm. Ben bunu yaptığım zaman çok ciddi bir yatırımcı mağduriyeti olacak. Çünkü borsada bir kazanan varsa bir de kaybeden olmak zorunda.

HİSSELERİ BORÇLARA KARŞILIK SATTIM: 15 milyon eksi öz kaynaklı alınmış bir şirket var, borçlar var. Benim hisse senetlerimi paraya çevirip sermaye yaratmam gerekiyor. Alacaklıları topladım, elimde hisse senetleri var istiyorsanız hisse senetlerini size virmanlayayım. Çünkü o dönemde tahsisli sermaye artırımından gelen hisse senetlerine 1 ayla 6 ay arasında bloke konuluyor, satamıyorsunuz. Kabul eden şahıslara hisseleri virmanlayarak şirketin borçlarını kapattım. 1 lot dahi tahtadan satmadım. Hisse senetlerimi sattım ayı gün parayı geldiği gün şirketin kasasına koyarak borçları ödedim ve elimde hisse kalmadı. Ama yatırımlara devam ettim, projeler ürettim.

SERMAYE ARTIRIMI BAŞVURUM, DOSYA KAPAĞI AÇILMADAN REDDEDİLDİ: Oluşturduğum projeyle sermaye artırımı yaptım, parayı kendi şahsım adıma koydum ve bir şirketin alınmasıyla ilgili olarak sermaye artırımı için SPK'ya başvuru yaptım. O dönem Vahdettin bey gitti ve Ali Fuat Taşkesenlioğlu başkan oldu. Benim sermaye artırımım fiktif gerekçesiyle reddediliyor. Fiktif demek ağır bir itham. Ne demek, yani sen aynı parayla birkaç kere kullanarak bu işi yapıyorsun demek. Yönetim kurulu başkanı olsam da ben aslında bu parayı aslında şahsım olarak koyuyorum. Diyorlar ki, sen ya parayı koyacaksın ya da kendi şirketini satın alacaksın, ikisi aynı anda olamaz. Diyorum ki, ben kendi projemi şirketleştiriyorum, bu projemi Marka Yatırım Holding'e satıyorum. Ben kimsenin sorunlu şirketini satın almak istemiyorum. Rüşvet konusunda ilk alarmı orada alıyorum. Diyorlar ki, hayır sen ya parayı koyacaksın ya şirketini koyacaksın. Hiç tek bir soru dahi sormadan, dosya kapağı bile açılmadan benim sermaye artırımıma ret geldi.

SALİH ORAKCI İLE DANIŞMANLIK KONUSUNDA ANLAŞTIK: Bu benim için çok büyük bir şoktu. O zaman danışmanlık olarak, bu işi, bu sistemi, bürokrasiyle ilgili konuları çok iyi bilen Salih bey, (Salih Orakcı-Kıyı Emniyeti eski Genel Müdürü/Türkiye Odalar Borsalar Birliği Deniz Meclisi üyesi) vardı. Bu konularda bize yardımcı ve destek olacağını söylemişti. ("Bu aşamada Ali Fuat Taşkesenlioğlu muhatap mısınız" sorusu üzerine) Hayır hiç değilim, uzmanlarıyla muhatabım. Onay yetkisi başkan ve kurulda. Uzman sadece rapor yazıyor. Zaten rapor da kurulun isteği doğrultusunda yazılıyor. Bürokrasiyi iyi bildiği için Salih Orakcı ile ortaklık yaptık. Dosyaların hazırlanması gibi konuları, danışmanlığını ben yaparak halledeceğim dedi. Ortaklık yaptık ama Marka Yatırım Holding olarak değil para alışverişimiz benim şahsi şirketlerim üzerinden yapıldı. (Salih Orakcı, o dönemde Binali Yıldırım'ın başdanışmanı. Bu işleri halleder diye mi ortaklık kurdunuz? Ortaklık kurmanıza beklentiniz mi neden oldu sorusu üzerine) Hayır. Bürokrasiyle ilgili olan evrak kısmı, fon kullanım raporu hazırlanması gibi konularda bürokratik dili daha iyi biliyor. O konular onun takibinde olacaktı. O yüzden ortaklık kurduk. Sonrasında sermaye artırımına ret gelince Salih beyle yollarımızı ayırıldı. Çünkü bu işin takibi onun ilgilendirdiği için ret gelince şok oldum.

SEDAT PEKER BİLGİLERE NASIL ULAŞTI, BİLMİYORUM: (İnan Demirel'in, "Sedat Peker'in paylaşımlarından aktarıyorum, Orakcı size diyor ki, 'Ret meselesini ben hallederim ama iş takipçisi durumuna düşerim, sizin şirketlerden birine beni ortak edin'. Yani Salih Orakcı'nın sizinle ortaklık kurmasının nedeni bu işleri halletmek" sözlerine yanıt olarak) Sedat beyin bu bilgileri nereden aldığını açıkçası bilmiyorum. Sedat beyi çok eskiden tanırım ama birkaç seneden beri konuşmuyoruz. Benim yaşadığım sorunları duyup geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştur. Bu bilgileri nereden öğrendi çok şaşırdım. Bununla ilgili şikayetlerde bulundum, savcılık şikayetlerim var, CİMER'den tutun SPK Başkanı'na bile anlattım, hiçbir şey olmadı ama bu bilgiler nasıl eline geçti, çok şaşkınım. 

ORAKCI'YA İCRA DAVASI AÇTIM: ("Sedat Peker'in yazdıklarında doğru olmayan bir şey var mı?" sorusu üzerine) Hayır. Doğru olmayan ufak tefek şeyler var. Oradaki ortaklık yapımız yanlış anlaşılsın istemiyorum. Salih Orakcı'yla hiçbir zaman Marka Yatırım Holding'in ortaklığı olmadı. Holdingin parası Salih Orakcı'ya gitmedi. ("Salih Orakcı, lüks arabalar almamız gerekebilir dedi mi?") Ona verdiğim paralarla ilgili olarak icra davası açtım. Paralar verildi ve bununla ilgili olarak bir davamız var. Çünkü öncesinde benden alınan paralar ne oldu, paralar kasadan çıkıyor ve size bir geri dönüşü olmuyor. Sermaye arttırımı reddedilince Adana'da bir otobüs firmasına yatırım yapıyorum. Şirketin 27 milyon vergi borcu var ve bunları yapılandırarak yatırım yapıyorum. Şirket ortaklarına para ödemeden işletmeye başlıyorum.

PATRONLARIN ÖNÜNE ÖNCE RÜŞVET ÇIKIYOR: Burada kurulan sistem sadece bir rüşvet sistemi değil Türkiye'ye zarar veren bir sistem. Patronların önüne öncelikle çıkan şu, "Bize vereceksin, vermediğin takdirde işini ilerletmeyiz, durdururuz". Lider Adana firmasını aldığımda 2018 yılıydı. Bu şirketin arkasından bir suç örgütü çıktı. Şirketi aldıktan 1 hafta sonra 21 milyon lira olan borcu 80 milyon lira olarak hacizler gelmeye başladı.

SPK BAŞKANI İLE RANDEVU İÇİN ÖNCE ZEHRA TAŞKESNLİOĞLU'NA GİTTİM: Ali Fuat Taşkesenlioğlu başkan olduğunda, bu süreçleri anlatmak ve sermaye artırımı için randevu talebinde bulundum. Ama aylarca randevu verilmedi. Bunun üzerine araya giren kişiler bana Zehra hanımla (AK Parti milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu) görüşmem gerektiğini söylediler. Erzurum'a gittik ve bir köye çağırıldık. Bir kahvehanede gece orada bekledim ve Zehra hanımla görüşmemizi yaptık. Dedim ki "Abininiz Ali Fuat beyle görüşmek istiyorum ama sizinle görüşmem gerekli olduğunu söylediler" dedim. "Abime bunu ileteceğim, siz görüşürsünüz" dedi. Ben oradan ağlayarak ayrıldım. Çok üzüldüm, dedim ki burada ne işim var, SPK başkanıyla görüşmek için bu köyde ne işim var ve Zehra hanımın bu konuyla ne alakası var.

PARA VERMEZSEN İŞİN HALLOLMAYACAK DEDİLER: Sonra tekrardan Ankara'ya çağırıldım, burada araya başka insanlar giriyor, haber yolluyorlar, para vermezseniz kesinlikle sizin işiniz hallolmayacak diye bir sürü haber alıyorum. Ben Next Level'da bir büroda Serkan Taranoğlu'yla (Cumhurbaşkanı Danışmanı) karşılaşıyoruz. Serkan Taranoğlu'yla görüştük, durumu anlattık. "Rüşvet vermem, rüşvet verecek bir pozisyonun yok, şirketimin kasasına para koymak istiyorum" dedim. "Para vermezsen bu işler asla olmaz" dedi. Hatta orada konuşulan konular şunlar: Şuna gidersen daha fazla verirsin, buna gidersen daha fazla verirsin.

RÜŞVET VERMEDİĞİM İÇİN BUNLARI YAŞADIM: Daha sonrasında eşimle görüşmeleri oldu. Ben para vermeyeceğimi, paramın olmadığını söyleyince diyalog otomatik olarak kesildi. Rüşvet vermedim, rüşvet vermediğim için bunları yaşadım, işlerim olmadı. Sermaye artırımı talebim hâlâ çözülmedi. Şirketlerle alakalı hiç savunmam alınmadan cezalar kesilmeye başlandı.

BAŞKA PATRONLAR DA KONUŞACAK: (Bunları anlattıktan sonra başınıza geleceklerden endişe ediyor musunuz? Şirketlerinizle ilgili birtakım tasarruflarda bulunulmasından korkuyor musunuz?) Hayır, hiçbir zaman korkmadım. 3 seneden beri bunun mücadelesini veriyorum. Bu yaşanılan şeyler çok kolay şeyler değildi. Bir kadının namusu, şerefi, haysiyeti, onuru, şirketi, parası bunları korumak çok basit şeyler değil. Ben ilk değilim, bunun arkası gelecek. Başka borsa patronları da konuşacak. Bunu biliyorum. İnsanlar burada birbirini deşifre etmeye başladılar. Buradaki çözülme ben değilim. Buradaki sistem, rüşvet ağı çöktü. Rüşveti paylaşamadıkları için herkes birbirini anlatmaya başladı. 

Etiketler : ,
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.