İrfan Sarı

İrfan Sarı

Sivas’ta yakılan

Sivas’ta yakılan

12 Eylül 1980

 

Bu tarih insanlık uygarlığına kara kayıp geçer. Hele Türkiye tarihine simsiyah bir perde desek tam isabet olur, çünkü bunun daha karası gerçekleşti.

 

Onlarca devrimci, Kürt, Türk ve Alevi aydını-genci bu tarihin iğrenç tezgâhlarından geçirildi şüphesiz.

 

Ama bu gençler tezgâhtan geçirilirken öte yandan onların anneleri ve baları da bir ince ayardan geçiriliyordu. Bunun adına “Vatan, Millet ve Sakarya” dediler.

 

Oysa vatanı milleti savunanların büyük bölümünün kendi akrabasının ve tanıdığının işkencesinde parmağı vardı. Çünkü vatan tekelleşmişti. Omzunda yıldız varsa vatanın vardı, yoksa vatanın yoktu. Bu kadar basit ve netti.

 

Yani annesi ve babası zülüm altındayken oğulları asker olmanın yüksek mertebesinde karar veriyordu.

 

Yukarıdaki tarihin imzacıları ve uygulayıcıları ceza evlerinde, evlerde, meskûn mahallerde terör uygularken isimleri kahramana çıkıyordu.

 

Gördük ki bu kahramanlar kendi öz anneleri ve babalarına karşı terör estiriyormuş. Ve isimlerine madalyon yapıştırıyormuş.

 

İçeride yani hüküm evlerinde, ceza yataklarında, esir hanelerde, zindanlarda yatanlar o generallerin bir şekilde akrabaları ve kan bağı ile bağlı oldukları insanlardı.

 

Ama kendi ülkelerinin kendilerinden ibaret olduğunu anlayacak kapasitede olduklarını sandılar. Oysa onları doğuran anneler ve babaları vardı. Unuttular.

 

Bir ülkeyi hele kendi ülkelerini korumak için babalarına ve annelerine işkenceyi mubah görenler. Kendi soyundan olanları sakat bıraktılar kendi soyundan olmayanların soyuna kast ettiler. İşte bu nokta mühimdi.

 

Ceza evleri, tutuk haneler, işkence yatakları derken ülke baştanbaşa kan gölüne ve faili meçhul odakların faaliyetlerine meşru kılınmıştı.

 

Nitekim (netekim) ülke kamuflaj renge bürünmüştü.

 

Yıllar bu kalburun üstünde kalan generallerin salahiyetinde devam ederken Sivas'ta kanın yakılmasına da şahit oluyor.

 

Kan yakılıyordu Sivas'ta.

 

Temmuzdu ve tarih kanın yakılmasına şahit oluyordu.

 

Kan bir tek bu tarihte yakılmıştı.

 

Tarih yazanlar ve tarih bilenler bana başka bir örnek verebilirler. Ama beni asla inandıramazlar.

 

Aydın, yazar, çizer ve ses ustaları; bağlamalarıyla, kitaplarıyla, çizdikleriyle bir tek bu tarihte yakılmıştı.

 

Yani Kızıldere'de kurşuna dizilenler, bu kez Madımak'ta yakıldılar.

 

Tarih daha çocuktur, bunu hatırlar.

 

Tarihten utananlar, bunu hatırlarlar.

 

Utanmazlar tarihin kara sayfalarında yerini almış çünkü.

 

Onlar ölmek için yakılmadılar. Anılmak ve bir tarihi yeniden aydınlatmak için gözlerini kapadılar. Bunu akıl sahipleri bilir.

 

Akılsızlara bir çare vardır elbet.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
İrfan Sarı Arşivi