İrfan Sarı

İrfan Sarı

Dört parça Kürtleri ve Rojava

Dört parça Kürtleri ve Rojava

Dünya, gözlerini Mısır ve diğer ülkelerdeki gelişmeler doğrultusunda kocaman kocaman açıp planlar içine girerken Kürtlerde bölgede kendi gelecekleri üzerine kafa yormaya başladılar.

Öcalan’ın talebi üzerine Avrupa ve Diyarbakır’da gerçekleştirilen ulusal kongrelere paralel, Ağustos ayı içinde, Kürt ulusal kongresi güney Kürdistan’da gerçekleşecek.

Bölgesel Kürdistan başkanı Mesut Barzani’nin, Öcalan ve Talabani için sarf ettiği ifadelerden yola çıkarsak, gelişmeler Kürtlerin lehine pusula oluyor.

Buradan hangi sonuca gitmek mi istiyorum?

Dünyadaki değişim ve dönüşüm, Kürtlerinde kendi kulvarlarında değişip, dönüşüp ve gelecekleri üzerine ciddiyet sağlamaları yönünde tarihi bir sorumluluk yüklüyor.

Bu mecrada Kürtlerin bir tek kaygısı olabilmeli.

Yenidünya motifinde kendi rengi ile var olmak.

Bu gecikilmiş karar, Kürtlerin tarihi rollerini layıkıyla yapabilmelerine olanak sunacaktır.

Özgürlük; şu an dağların kar altında kalan bölgelerinde, kar altında kalan bir çiçek gibi olabilir ama boy verip güne çıkması an meselesine dönüşmüştür.

İşte bu noktadan hareketle Rojava’da ki gelişmeler özgürlük söyleminin güçlü dinamiği oluyor.

Bir zaman Suriye baas rejimince kimlik bile verilmeyen Kürtler; şimdilerde de dünyanın gözleri önünde açık açık, zülme tabi tutulmalarına karşın, kendi kimliğine ve demokrasisine olabildiğince güçlü bir şekilde sahipleniyor.

Dünyanın en gelişmiş silahları ve ciddi ciddi destekleriyle Rojava da Kürtler katlediliyor, bu yönlü ajansların ve yerel kaynakların aktardıkları kirletilmiş, kalleşleştirilmiş savaşın fotoğraflarında masum Kürt kadın ve çocuklarının görüntüleri son derece acı veriyor.

Uluslar arası hukukun, bu dram karşısında sessizliğini koruyor olması çokta yabancı olunan bir durum değil ancak bu sessizliği arkasında ulusların çıkar arayışı da çok nankörcedir.

Demokrasi güçleri, gelişmiş ülkeler, insan hakları savunucularının tutumu da çok iç açıcı değildir.

Bir kez daha şunu demek mümkündür, riyakârlık.

Ancak Rojava’da yaşayan halk, kendi kaderini kendisi tayin etmekte kararlı.

Buna dair bir inanç okunuyor ve buna dair bir bütünsellik, birliktelik görülüyor.

Tabi ki; savaşın ağır koşullarında, direnmek için temel ihtiyaçlara ihtiyaç duyuluyor. Bu nokta da dört parça Kürtlerinin geri kalan üç parçasından dayanışma görülmeli ve bu dayanışmanın artırılarak devam etmesi gerektiğini söylemek gerekiyor.

Sınır kapılarının insani ihtiyaçların karşılanması için; hiçbir mazeret olmaksızın, gün yirmi dört saat mesai yapması gerekiyor.

"Ortadoğu barışı”(!) olacakmış. Bu da önemlidir elbette. Diktatörsel bütün yönetimlerin gidip yerini demokrasiye terk etmesi şüphesiz sevindiricidir.

Ancak başkalarının getirdiği, yolladığı, kurduğu demokrasi ve özgürlük performansından daha önemli olan halkların kendi başına yaratmış olduğu değerlerdir.

İşte bu nokta da; Dört parça Kürtleri için aklıma bu mısradaki naiflik geliyor.

"....Ve hep olmayacak şeyler kurarım

Gülünç, acemi, çocuksu..."

Özgürlüğün, temel espri olduğu bir barışı yakalama hiçte uzak görülmüyor.

Artık Kürtler direnmeyle birlikte siyaset yapma yeteneği de elde etti. Gelinen nokta da Kürtler bu gün bölgedeki birçok devletten çok daha akıllı ve tutarlı siyaset dili kullanıyor.

Hakkını yememek gerekiyor ki; bu süreç için Öcalan’ın öngörülü projelerinin hatırı sayılır bir katkısı var.

"…ve dışarıda delikanlı bir bahar, …” bu da sön söz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
İrfan Sarı Arşivi