'Zalimce bir uygulama var'

'Zalimce bir uygulama var'

Kürt siyasetçilerin yargılandığı davayı izlemek için Diyarbakır'a heyet üyeleri, hukuktan yoksun bir yargılamaya tanıklık ettiklerini belirterek, "İnsanları birkaç asker çemberi arasında sıkıştırarak yargılanmak kabul edilir bir durum değildir.

DERSİM -  O insanlar halk tarafından seçilmiş şahsiyetlerdir. Çok zalimce bir hapis uygulaması söz konusudur" dedi. Kitle gösterilerine yönelik polis şiddeti karşısında dehşete kapıldıklarını belirten heyet üyeleri, Türkiye'nin sağcı ve ırkçı siyasetten kurtulmadığı sürece Avrupa Birliği'ne girmesinin imkansız olacağına dikkat çekti.

"KCK davası" adı altında 104'ü tutuklu 152 Kürt siyasetçisi hakkında açılan davanın 22. duruşması izlemek üzere Avusturya, Yunanistan ve Almanya'dan Diyarbakır'a gelen delegasyon üyeleri YSK'nın bağımsız adaylara ilişkin verdiği veto kararının ardından başlayan kitle gösterilerinde polisin sert şiddeti karşısında dehşete kapıldıklarını belirtti. Hem Kürt siyasetçilerin davasını hem de YSK'nın kararından sonra halka yönelik polis şiddetini raporlaştırdıklarını kaydeden heyet üyeleri, Türkiye'nin sağcı ve ırkçı siyasetten kurtulmadığı sürece Avrupa Birliği'ne girmesinin imkansız olacağına dikkat çekti.

'Hukuktan yoksun bir yargılamaya tanıklık ettik'

Avrupa Parlamentosu Milletvekili ile Avrupa Parlamentosu Toplantılar Sorumlusu Andrej Hunko, davanın tamamen politik olduğunu ifade ederek, mahkemenin şemasından, yargılama biçimine kadar her şeyin anti demokratik olduğunu söyledi. Benzer bir yargılamanın 1970'lı yıllarda Almanya'da yaşandığını ve politik yargılamaya rağmen mahkemede askerlerin olmadığını anlatan Hunko, "Heyet olarak Kürt siyasetçilerin davasını takip ettik. Ancak baştan sona kadar politik bir dava olduğunu gördük. Hukuktan yoksun bir yargılamaya tanıklık ettik. Mahkeme şekil olarak da hukuki bir yanı yoktu. Savcılar sağ tarafta hakimler de sol tarafta. Mahkumlar ise birkaç asker kordonu ile çevrilmiş durumda. Ancak Avrupa'da hakimler üst tarafta oluyor. Sistem olarak bile Avrupa kriterlerine göre mahkemenin şeması yanlıştır. Almanya'da da 1970'li yıllarda mahkemeye çıkartılan sol, sosyalist kişilerin yargılamasında aynı bugün Türkiye'si gibi çok sembolik bir mahkeme kurdular. İnsanları 'terörist' ilan ederek yargıladılar. Ancak Türkiye yargısı gibi mahkemeye askerler asla sokulmadı. İnsanları birkaç asker çemberi arasında sıkıştırarak yargılanmak kabul edilir bir durum değildir. Ve o insanlar halk tarafından seçilmiş şahsiyetlerdir. Çok zalimce bir hapis uygulaması söz konusudur. Her şeyden önce o tutuklular insandır" dedi.

'Sağ ve ırkçı politika demokratikleşmenin önünde büyük engeldir'

Avrupa sistemini de beğenmediklerini dile getiren Andrej Hunko, ancak Türkiye'nin ırkçı ve popülist siyaset ile yönetildiği sürece Avrupa Birliği'ne giremeyeceğini kaydetti. Avrupa sisteminin de kapitalist bir sistem olduğundan ötürü benimsediklerini dile getiren Hunko, "Türkiye'nin bu beğenmediğimiz Avrupa Birliği'ne girebilmesi için bile çok ciddi reformlar yapması gerekiyor. Bu şekilde Türkiye Avrupa birliğine girmesi de imkansız görünüyor. Bu da sağcı partilerin eliyle yapılmakta. Çünkü sağ ve ırkçı politikanın güçlü olması demokratikleşmenin önünde de büyük engeldir. Türkiye, tüm popülist politikalara karşı yargıda, ve diğer insan hakları alanında ciddi bir değişiklik yapması gerekiyor" diye konuştu.

'Polisin çok sert müdahalesiyle karşılaştık'

Alman Sol Parti Kuey Rein Festivaliya Eyalet Sorumlusu Silvia Gabelmann ise, Kürt siyasetçilerin davasını izlemeye geldiklerini, ancak Kürtlere ve Kürt siyasetine dönük yargının peş peşe aldığı 'hukuksuz' kararlar sonucunda kendilerini bir anda sokak eylemleri arasında gördüklerini ifade etti. Polisin sert tutumunun inanılmaz düzeyde olduğunu belirten Gabelmann, "Başta Hasankeyf'in sular altında bırakılmamasına yönelik düzenlenen sivil itaatsizlik eylemine katıldık. Hasankeyf'i gördükten sonra böyle bir kültür hazinesinin sular altında kalacağına gözlerime inanamadım. Böyle bir şey olmamalı. İkinci gün ise, Diyarbakır'da görülen KCK davasına katıldık. Avusturya, İtalya, Yunanistan ve Almanya'dan gelen heyet ile davayı izledik. Dava tam bir fiyasko oldu. Ondan sora akşam yemeğini yerken YSK kararını açıkladı. Karar karşısında şaşkına uğradık. İkinci gün sokak eylemleri başladı, bizde katıldık. Kendimizi bire bir eylemlerin içinde bulduk.Ancak polisin çok sert müdahalesiyle karşılaştık. Tabii bu durumu hem Avrupa Parlamentosu'nda bulunan arkadaşlarımıza hem de kamuoyuyla paylaşılması için basın mensupları ile diyalog içerisine girdik. Mevcut şiddetin bir bütününü objektif bir şekilde raporlaştırdık" şeklinde konuştu.

'Kürt kadını örnek alınacak durumda'

Kürtlerin verdiği demokratik mücadelenin bilinç düzeyinin Ortadoğu halklarının ötesinde bir düzey kazandığını kaydeden Silvia Gabelmann, Kürt kadının siyasal ve mücadele alanında örnek teşkil eden bir konuma geldiğini söyledi. İki yıl önce İstanbul'da bir kadın sempozyumda Kürt kadınlarının dikkatini çektiğini heyecanla anlatan Gabelmann, "Orda bir Kürt kadınına sordum. Hem BDP hem de PKK'nin içinde Kürt kadını nasıl böyle güçlendiğini ve bu güce nasıl eriştiklerini sordum. Tabii oradaki kadınlar bana PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın büyük bir etken olduğunu ve 'Erkeği Öldürmek' adlı kitabı ile birlikte Kürt kadının yaşamın her alanında günden güne mücadele içerinde aktif rol sahibi olduğunu söylediler. Benim de dikkatimi çok çekti. Çünkü Ortadoğu gibi bir coğrafyada kadının böylesi entelektüel düzeye gelmesi oldukça önemli. Mücadele içerisinde bile eşit olmaları açıkçası büyük bir çaba gösterdiklerini gösteriyor. Onun için Kürt kadını örnek alınacak durumdadır" dedi. DİHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum